YARDIM DERNEKLERİ, KUMAR, SİGORTA 213 - Yeşilay, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, İhlâs Vakfı gibi çeşidli ismler altında kurulmuş olan yardım teşkilâtı, dînin (Hibe) ahkâmına tâbi’dirler. Ya’nî bunlar, yardım yerleridir. Vakf değildirler. Vakf malı, vakf eden kimsenin koyduğu şartlara göre idâre edilir. Yardım müesseseleri [dernekleri] ise, reîslerinin [başkanlarının] emrine, arzûsuna göre iş görür. Dernekde toplanan hediyyeler [mallar, paralar], başkanın mülküdür. Bunlar, başkanın emri ile, fakîrlere, âfet, zarar görenlere, her nev’ hayrât ve hasenâta ve din, fen, ahlâk kitâbları basdırılıp, dağıtılmasına, mekteblere, hastahânelere sarf olunur. İdâre heyeti üyeleri, başkanın müşâvirleridir. Müşterek alınan karârlar, dinde, başkanın emri demekdir. Ücretli ve ücretsiz iş görenler, başkanın memurları, vekîlleridir. Başkası başkan seçilince, eskisinin, bütün malları buna temlîk ve teslîm etmesi lâzımdır. Derneğe yapılan her bağış, başkanın şahsına hibe edilmiş olur.
(İhtiyâr) kitâbı (Hibe)yi anlatırken diyor ki: Hibe, hediyye vermek, karşılıksız temlîk, bağışlamak demekdir. Bağış sâhibleri verdim der, başkan [veyâ vekîlleri] de aldım der ve sözleşilen yerde veyâ sonra, hibeyi yapanın izni ile kabz eder. Ya’nî teslîm alır. Kabzdan önce, îcâb veyâ kabûlden vaz geçebilirler. Bu îcâb ve kabûl ve kabz işlemleri yapılınca, bağış başkanın mülkü olur. Küçük çocuğa verilen hediyyeyi, kendisi, anası veyâ velîsi kabz edebilir. Taksîmi mümkin olmıyan malı hibe etmek câizdir. Mal hibe olunur. Menfe’at hibe olmaz. Bir malın yalnız menfe’atini, ya’nî kullanılmasını hibe etmeğe (Âriyet) denir. Bu mal, kullananın elinde emânet olur. Evi, oturmak için âriyet vermek câizdir.
Taksîmi mümkin olan malın parçası taksîmden sonra hibe olunur. Binânın parçası, ağaçdaki meyve ve tarladaki ekin böyledir. İki kişinin ortaklaşa mâlik oldukları bir malı [meselâ bir evi], bir kişiye hibe etmeleri câizdir. Bir kişinin [bir malı] iki [veyâ dahâ fazla] kişiye hibe etmesi câiz olmaz. [Taksîmi mümkin ise, ayırıp, parçalarını herbirine ayrı ayrı vermelidir. Bunun için, bağışın yardım kurumuna değil, kurumun başkanına yapılması lâzımdır. Bağış, hükmî şahsa değil, hakîkî şahsa verilince, sahîh olur.] [Bir malın] iki fakîre sadaka verilmesi câizdir. Fakîre hibe edince, sadaka olur. Zengine sadaka diyerek verilen, hibe olur. Mahrem akrabâsı veyâ nikâhlısı olmıyan kimseye hibe edilen malı geri almak câizdir. Fekat karşılığı verilmiş ve kabz edilmiş ise, verilen şey çoğalmış ise yâhud ikisinden biri ölmüş ise veyâ verilenin mülkünden çıkmış ise, geri alınamaz. Hayvânın yaşlanması, büyümesi, nebâtın büyümesi, kumaşın boyanması, kesilip biçilmesi, çoğalması sayılır. Verilen şeyin mikdârının veyâ kıymetinin azalması, geri alınmasına mâni’ olmaz. Karşılığı bir başkası da verebilir. Karşılık olduğu söylenmiyerek verilen şey karşılık olmaz. Karşılık az veyâ çok olabilir. [Hibeyi alanın verdiği makbûz karşılık olur.] Belli bir şeyi karşılık vermesi şartı ile hibe etmek câizdir. Karşılığı kabzdan önce herhangi biri vazgeçebilir. Kabz edildikden sonra, ancak ikisinin rızâsı ile vazgeçilebilir. Birisine, (Ölünciye kadar evimde otur!) demek câizdir. Ölünce ev, sâhibine, ölmüş ise vârisine geri verilir. (Evimde otur. Birimiz ölünce, ev kalanın olsun!) demek bâtıldır. Biri birinin ölmesini bekleyeceği için, buna (Rukbî) denildi. Mülk sâhibi olmağı ölüme ve başka tehlükelere bağlamak sahîh değildir. [Yangın, ölüm, kazâ gibi sigortalar, bu bakımdan câiz olmadıkları gibi, kumar oldukları için de harâmdırlar.] Sadaka verilen şey, hiç geri alınamaz. Malından bir mikdârını sadaka vermeği adayan kimse, bu sadakayı zekât malından verir. [Ticâret malı yoksa, altın veyâ gümüşden geçerli olanı verir.] Başka mallardan veremez. Mikdâr bildirmedi ise, her cins zekât malından mâlik olduklarının hepsini verir. [Kâğıd ve her metal para, zekât malı değildirler. Altın ve gümüşden para olarak geçerli olanın karşılığı olarak kullanılan senedlerdir. Bunların yerine, kıymetleri kadar, altın, gümüş verilir.] Evini [veyâ belli bir malını] sadaka etmeği adayan kimse, bunu veyâ kıymeti kadar altın, gümüş sadaka verir. (İhtiyâr)dan terceme temâm oldu.
214 - Aşağıdaki yazılar, (Mecelle) kitâbından alınmışdır:
833) Bir malı, karşılıksız olarak başkasına vermeğe (Hibe) denir. Malı teslîm aldığı zemân, onun mülkü olur.
834) Hibe etmek için birisine getirilen veyâ gönderilen mala (Hediyye) denir.
(İhtiyâr) kitâbı (Hibe)yi anlatırken diyor ki: Hibe, hediyye vermek, karşılıksız temlîk, bağışlamak demekdir. Bağış sâhibleri verdim der, başkan [veyâ vekîlleri] de aldım der ve sözleşilen yerde veyâ sonra, hibeyi yapanın izni ile kabz eder. Ya’nî teslîm alır. Kabzdan önce, îcâb veyâ kabûlden vaz geçebilirler. Bu îcâb ve kabûl ve kabz işlemleri yapılınca, bağış başkanın mülkü olur. Küçük çocuğa verilen hediyyeyi, kendisi, anası veyâ velîsi kabz edebilir. Taksîmi mümkin olmıyan malı hibe etmek câizdir. Mal hibe olunur. Menfe’at hibe olmaz. Bir malın yalnız menfe’atini, ya’nî kullanılmasını hibe etmeğe (Âriyet) denir. Bu mal, kullananın elinde emânet olur. Evi, oturmak için âriyet vermek câizdir.
Taksîmi mümkin olan malın parçası taksîmden sonra hibe olunur. Binânın parçası, ağaçdaki meyve ve tarladaki ekin böyledir. İki kişinin ortaklaşa mâlik oldukları bir malı [meselâ bir evi], bir kişiye hibe etmeleri câizdir. Bir kişinin [bir malı] iki [veyâ dahâ fazla] kişiye hibe etmesi câiz olmaz. [Taksîmi mümkin ise, ayırıp, parçalarını herbirine ayrı ayrı vermelidir. Bunun için, bağışın yardım kurumuna değil, kurumun başkanına yapılması lâzımdır. Bağış, hükmî şahsa değil, hakîkî şahsa verilince, sahîh olur.] [Bir malın] iki fakîre sadaka verilmesi câizdir. Fakîre hibe edince, sadaka olur. Zengine sadaka diyerek verilen, hibe olur. Mahrem akrabâsı veyâ nikâhlısı olmıyan kimseye hibe edilen malı geri almak câizdir. Fekat karşılığı verilmiş ve kabz edilmiş ise, verilen şey çoğalmış ise yâhud ikisinden biri ölmüş ise veyâ verilenin mülkünden çıkmış ise, geri alınamaz. Hayvânın yaşlanması, büyümesi, nebâtın büyümesi, kumaşın boyanması, kesilip biçilmesi, çoğalması sayılır. Verilen şeyin mikdârının veyâ kıymetinin azalması, geri alınmasına mâni’ olmaz. Karşılığı bir başkası da verebilir. Karşılık olduğu söylenmiyerek verilen şey karşılık olmaz. Karşılık az veyâ çok olabilir. [Hibeyi alanın verdiği makbûz karşılık olur.] Belli bir şeyi karşılık vermesi şartı ile hibe etmek câizdir. Karşılığı kabzdan önce herhangi biri vazgeçebilir. Kabz edildikden sonra, ancak ikisinin rızâsı ile vazgeçilebilir. Birisine, (Ölünciye kadar evimde otur!) demek câizdir. Ölünce ev, sâhibine, ölmüş ise vârisine geri verilir. (Evimde otur. Birimiz ölünce, ev kalanın olsun!) demek bâtıldır. Biri birinin ölmesini bekleyeceği için, buna (Rukbî) denildi. Mülk sâhibi olmağı ölüme ve başka tehlükelere bağlamak sahîh değildir. [Yangın, ölüm, kazâ gibi sigortalar, bu bakımdan câiz olmadıkları gibi, kumar oldukları için de harâmdırlar.] Sadaka verilen şey, hiç geri alınamaz. Malından bir mikdârını sadaka vermeği adayan kimse, bu sadakayı zekât malından verir. [Ticâret malı yoksa, altın veyâ gümüşden geçerli olanı verir.] Başka mallardan veremez. Mikdâr bildirmedi ise, her cins zekât malından mâlik olduklarının hepsini verir. [Kâğıd ve her metal para, zekât malı değildirler. Altın ve gümüşden para olarak geçerli olanın karşılığı olarak kullanılan senedlerdir. Bunların yerine, kıymetleri kadar, altın, gümüş verilir.] Evini [veyâ belli bir malını] sadaka etmeği adayan kimse, bunu veyâ kıymeti kadar altın, gümüş sadaka verir. (İhtiyâr)dan terceme temâm oldu.
214 - Aşağıdaki yazılar, (Mecelle) kitâbından alınmışdır:
833) Bir malı, karşılıksız olarak başkasına vermeğe (Hibe) denir. Malı teslîm aldığı zemân, onun mülkü olur.
834) Hibe etmek için birisine getirilen veyâ gönderilen mala (Hediyye) denir.