Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Canlıların ihtiyâc maddeleri, bu üç kaynakdan hâsıl olmakdadır. İnsan çürüyünce, hâsıl olan maddeler, yine bu üç yere dağılıyor. Kıyâmetde tekrâr dirilmek, bu maddelerin veyâ benzerlerinin tekrâr bir araya gelmeleri ile olacakdır.
Kalb, rûh ve melekler de, yalnız oldukları zemân, terakkî etmez, yükselmez. Yaratıldığı mertebede kalır. Kalb ve rûh, bu beden ile birleşince, terakkî etmek, yükselebilmek hâssasını kazanıyor. Yâhud, kâfir olmak, günâh işlemek sebebleri ile, alçaklaşıyor, harâb oluyor.
Bu dünyâda her cism kendine mahsûs sıfatları ile tanınmakdadır. Her cism, elementlerin ve bileşiklerin birer yığınıdır. Elementler, bileşikden bileşiğe geçerek yer değişdirmekde, her cismin terkîbi bozularak, sıfatları yok olmakda, başka sıfatlı, başka cism hâline dönmekdedir. Bu devâmlı değişmelerde, madde yok olmuyor ise de, cismler zemânla değişmekde, yok olup başka cism hâsıl olmakdadır. Eskiden maddeye (Heyûlâ) diyorlardı. Cisme, ya’nî maddenin şekl almasına (Sûret) diyorlardı.
Kalb ve rûh, parçalanmadığı ve parçalardan meydâna gelmedikleri, ya’nî mücerred oldukları için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. Fizik hâdiselerinde cismlerin şekli ve hâli değişiyor. Meselâ su, ısı enerjisi alınca, buhar oluyor. Sıvı hâlde iken gaz hâline dönüyor. Su cismi yok oluyor, buhar cismi var oluyor. Kimyâ tepkimelerinde ise, cismin yapısı bozuluyor. O cismin maddesi yok olup, başka madde var oluyor. Fizik olayında cism değişiyor. Madde değişmiyor. Kimyâ değişmesinde, cism yok oluyor. Madde değişiyor. Hiçbirinde madde yok olmuyor. Nükleer değişmelerde ise, madde de yok olup, enerji hâline dönüyor.]
Üçüncü makam: Kalb ve rûhun kuvvetleri vardır. Bu kuvvetler, bitki ve hayvânların kuvvetleri gibi değildir. Nebâtların ve hayvânların da, kendilerine göre rûhları vardır. Kalb, yalnız insanda vardır. Her canlıda (Nebâtî rûh) vardır. Doğma, büyüme, tegaddî [beslenme], zararlı maddeleri dışarı atma, üreme ve ölme gibi canlılık işlerini (Nebâtî rûh) yapar. Bu işler, insanlarda ve hayvânlarda ve nebâtlarda da yapılmakdadır. Nasıl yapıldığı tabî’at bilgisi derslerinde öğrenilmekdedir. Bunlarda büyüme, bütün hayât boyunca yapılmaz. Mu’ayyen bir mikdâra vardıkdan sonra, bu iş durur. Bu mikdâr, insanlarda ortalama yirmi dört yaşına geldiği zemândaki mikdârdır. Yağlanmak, şişmanlamak, büyümek değildir. Beslenme ölünciye kadar devâm eder. Çünki, gıdâ almadan yaşanamaz.
Hayvânlarda ve insanlarda, (Hayvânî rûh) da vardır. Bunun yeri göğüsdür. İstekli hareketleri yapdıran bu rûhdur. İnsanlarda, kalbin emri ile yapar.
Kalb, rûh ve melekler de, yalnız oldukları zemân, terakkî etmez, yükselmez. Yaratıldığı mertebede kalır. Kalb ve rûh, bu beden ile birleşince, terakkî etmek, yükselebilmek hâssasını kazanıyor. Yâhud, kâfir olmak, günâh işlemek sebebleri ile, alçaklaşıyor, harâb oluyor.
Bu dünyâda her cism kendine mahsûs sıfatları ile tanınmakdadır. Her cism, elementlerin ve bileşiklerin birer yığınıdır. Elementler, bileşikden bileşiğe geçerek yer değişdirmekde, her cismin terkîbi bozularak, sıfatları yok olmakda, başka sıfatlı, başka cism hâline dönmekdedir. Bu devâmlı değişmelerde, madde yok olmuyor ise de, cismler zemânla değişmekde, yok olup başka cism hâsıl olmakdadır. Eskiden maddeye (Heyûlâ) diyorlardı. Cisme, ya’nî maddenin şekl almasına (Sûret) diyorlardı.
Kalb ve rûh, parçalanmadığı ve parçalardan meydâna gelmedikleri, ya’nî mücerred oldukları için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. Fizik hâdiselerinde cismlerin şekli ve hâli değişiyor. Meselâ su, ısı enerjisi alınca, buhar oluyor. Sıvı hâlde iken gaz hâline dönüyor. Su cismi yok oluyor, buhar cismi var oluyor. Kimyâ tepkimelerinde ise, cismin yapısı bozuluyor. O cismin maddesi yok olup, başka madde var oluyor. Fizik olayında cism değişiyor. Madde değişmiyor. Kimyâ değişmesinde, cism yok oluyor. Madde değişiyor. Hiçbirinde madde yok olmuyor. Nükleer değişmelerde ise, madde de yok olup, enerji hâline dönüyor.]
Üçüncü makam: Kalb ve rûhun kuvvetleri vardır. Bu kuvvetler, bitki ve hayvânların kuvvetleri gibi değildir. Nebâtların ve hayvânların da, kendilerine göre rûhları vardır. Kalb, yalnız insanda vardır. Her canlıda (Nebâtî rûh) vardır. Doğma, büyüme, tegaddî [beslenme], zararlı maddeleri dışarı atma, üreme ve ölme gibi canlılık işlerini (Nebâtî rûh) yapar. Bu işler, insanlarda ve hayvânlarda ve nebâtlarda da yapılmakdadır. Nasıl yapıldığı tabî’at bilgisi derslerinde öğrenilmekdedir. Bunlarda büyüme, bütün hayât boyunca yapılmaz. Mu’ayyen bir mikdâra vardıkdan sonra, bu iş durur. Bu mikdâr, insanlarda ortalama yirmi dört yaşına geldiği zemândaki mikdârdır. Yağlanmak, şişmanlamak, büyümek değildir. Beslenme ölünciye kadar devâm eder. Çünki, gıdâ almadan yaşanamaz.
Hayvânlarda ve insanlarda, (Hayvânî rûh) da vardır. Bunun yeri göğüsdür. İstekli hareketleri yapdıran bu rûhdur. İnsanlarda, kalbin emri ile yapar.