Allah cc ile nasıl dost olabiliriz?

HASAN CAN

Active member
İBADET

Doğru Değildir
a) Tek cümle ile, ibadet; a) Günün belli bir vaktini
Günün 24 saatini Allah’ın rızasını Allah’a ayırarak;
kazandıracak şekilde harcamak… – Namaz kılmak, hacca
Hem de ölünceye kadar: gitmek
‘De ki: Şüphesiz benim namazım, – Oruç tutmak, kelime-i
kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi şehadet getirmek.
Alemlerin Rabbi Allah içindir.’ – Zekat vermek, sadaka
(En’am/162) vermek, dua etmek, Kur’an
‘Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar okumak vs. [98]
Rabbine ibadet et’ (Hicr: 15/99)
İbadet Kavramının Yanlış Anlaşılmasının Allah İle Kurulacak Dostluğa Zararları
İbadet kavramını Cami’ye ya da vicdanlara hapsetmek dostluğa gelecek en büyük tehlikedir. Çünkü Allah-u Teala günün her saniyesi anılmak ister… Ve kişinin tüm sosyal yaşantısına (emir, tavsiye ve yasaklarla) müdahale eder.
Bu kavramın yanlış anlaşılması demek; Allah’a daha az vakit ayırmak demek, daha az ibadet yapıp vaktin büyük bir çoğunluğunu nefsin direktifleri doğrultusunda yaşamak demek…
Oysa ki ibadet;
Bir müslümanın bir müslümana olan tebessümü, yolda geçenlere zarar vermemesi için taş v.b. kenara çekmek, tefekkür etmek, iyilik etmek, kötülükten alıkoymak, ticaret, aile, komşu ve akraba hukukunu göstermek; Cihad etmek, infak etmek, sabretmek, şükretmek, v.s…
Görüldüğü gibi ibadet kavramı hayatımızın her anını yakından ilgilendiriyor…
İbadet kavramını daraltanlar Allah ile dostluğa az vakit ayıranlar demektir…
PUT
Doğru
a) Put: İnsanların, Allah Tealaya a) Peygamber dönemindeki
yapmaları gereken saygı, sevgi ve müşriklerin taptıkları helva-
korkuyu, onun dışında herhangi dan ya da taştan yaptıkları
bir mahluku ma’bud kabul ederek heykellerdir.
ona yönelmeleri hali.[99]
b) Puta tapıcılık sadece İslam öncesi b) İlkel toplumlarda demir-
arap toplumuna has bir olay değildir. den ya da tahtadan yapıpta
taptıkları herhangi bir heykel
Çağımızda da putçuluk daha değişik görünümler altında varlığını sürdürmektedir. Putçuluk, yalnızca sert bir taştan yapılmış heykel önünde eğilmek ve ona tazim göstermek olarak ele alınırsa, kuşkusuz büyük bir yanılgı içine düşülür. Kaldı ki, müşrik Arap toplumunun elleriyle yaptıkları putlara gösterdikleri saygıyı bu çağda da görmek mümkündür. Hatta bu tür putçuluk bu gün fazlasıyla hüküm sürmektedir. Put, putlaştırmak isteyenlerin arkasına gizlendikleri birer işaret ve alametten başka bir şey değildir. Yoksa putun mutlaka bir ağaçtan dikilmiş yahut bir taştan yontulmuş olması zaruri değildir. Allah’ın dışında tapılan herşey puttur.
“Allah’ı bırakıp da kendilerine kıyamete kadar cevap veremeyecek şeylere tapanlardan daha sapık kimdir” (el-Ahkaf: 46/5)
Allah tarafından gönderilmiş bir delil olmaksızın, O’ndan başkasına itaat eden, bir hükme sahip olduğuna inanan, O’ndan başkasına dua edip bir şey isteyen, Allah’a şirk koşmuştur. Dolayısıyla putçuluğun şirkle ve küfürle yakından bağlantısı vardır. Puta tapan bir kimse hem Allah’a şirk koşuyor, hem de küfre giriyor demektir.
Göklerde ve yerde bütün otorite ve yetkilere sahip olan, ancak Allah’tır; yaratma O’na mahsustur; bütün nimetler O’nun kudret elindedir; bütün işler yalnızca O’na aittir; kuvvet ve çare O’nun hükmündedir; Göklerde ve yerde olan herşey ister istemez O’na itaat etmeye emrine boyun eğmeye mecburdur. İşte bunun için O’ndan başka ilah yoktur. Kur’an-ı Kerim, insanların ibadet ettikleri şeylerin Allah’ın kulu ve O’nun karşısında aciz olduklarını açıkladıktan sonra, insanları ve cinleri ibadet kelimesinin muhtelif manalarıyla yalnız Allah’a ibadete, sadece O’na kulluk etmeye, ancak O’na itaatte bulunmaya, kişinin O’ndan başkasını tanrı kabul etmemesine ve ibadetin hangi çeşidiyle olursa olsun O’ndan başkasına tapılmamasına çağırıyor:
‘Andolsun ki biz her ümmete, Allah’a kulluk edin, putlara tapmaktan kaçının diye bir elçi gönderdik.’ (Nahl: 16/36)
Görüldüğü gibi, Put; sadece insan eliyle yapılan heykeller değilmiş! [100]
Put Kavramının Anlaşılmasının Allah İle Kurulacak Dostluğa Etkileri
Ters yöne girdiğini bilemeyen bir sürücü yavaş da gitse, hızlı da gitse, doğru adresten uzaklaşır. Ta ki yanlış yolda olduğunu öğreninceye kadar…
Adına Put demedikleri nice putlara tapan insanlar bir taraftan Allah’a yakın olmak için salih ameller işlerler, diğer taraftan farkında olmadan putlarına taparlar.
İkinci bir mabudu kabul etmeyen Allah, o kişilerin tüm amellerini boşa çıkarır.
Yani kayıp büyük olur. [101]
20. Aklı Vahiy Dışı Kullanmak
İnsan aklına güvenmeyen Allah-u Teala dönem dönem uyarıcılar göndererek rahmette bulunmuştur.
Kullarına olan tavsiyeleri, emir ve yasakları, kısacası kullarından tüm beklentilerini bir kitap ve o kitabın yaşanırlığını ispat eden bir önder göndermiştir… Unutulmasın ki mevzu ne olursa olsun bir yerde kılavuz varsa o yerde aklın yanlış kullanma olasılığının yüksek olması vardır.
İşte bu yüzden, akıl; her konuda vahye mürcaat etmek zorundadır… Çünkü Allah; her şeyin en iyisini insanlardan daha iyi bilir…
Aklını vahiy dışı kullanan bir insanda ‘mantık yürütme’ göze çarpar… Hayata ilahi pencereder değil de mantık penceresinden bakmaya çalışır.
Allah’ın tüm tavsiye-emir ve yasakları insan mantığına uygun olmasına rağmen ilahi yardımın dokunmadığı bir mantık hata yapar… Mesela;
– Helvadan put yapar; acıkınca yer!
– Saman yiyen ineğe tapar!
– Konuşamayan, göremeyen ve işitemeyen bir ölüden medet bekler!
– Geçmişte kız çocuklarını diri diri gömen bir mantık, bin küsür sene sonra farklı bir şekilde cahillik yaparak bebeği daha doğmadan öldürür.[102]
– İlahi yardımın dokunmadığı bir mantık; Kışın ölen bitkilerin, bahar aylarında canlanması örneğine rağmen öldükten sonra dirilmeyi kavrayamaz.
– Yine vahiy dışı kullanılan bir mantık (akıl); İbadet şekillerini kendisi belirleyerek;
– ‘Kalbin temiz olması yeter!’ der.
– ‘Aileden herhangi birinin hacı ya da hoca olması vaziyeti kurtarır!’ diyerek komik duruma düşer.
Kur’an’daki ayetlerin tamamını kabul edip de Peygamberi devre dışı bırakan mantık da vardır… Bunlar da değişik versiyonda hata yaparak;
– Bizi Kur’an bağlar! (Yani sadece Kur’an’dan sorumluyuz)
– Peygamber, sadece Allah’tan aldığı vahyi bizlere ulaştırdı; O kadar!.. derler.
Akla şöyle bir soru gelebilir;
Neden vahiy dışı kullanılan akıl, mantıksız işler yapar?
Bana kalırsa bu sorumuzun cevabı şu ayette gizli;
‘Kim Rahman’ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.
Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. (Zuhruf: 43/36-37)
Yani dünyanın en zekisi de olsan, her alanda profesör de olsan, vahye müracaat etmediğin zaman şeytana müracaat edersin…Ve şeytan seni ilahi bakıştan alıkoyarak kendi tarafına çeker… Ve sen de hadiselere şeytanın cephesinden bakarsın… İşin daha da kötüsü yaptığını da doğru zannedersin…
Vallahi! Kim aklının kullanımını Kur’an ve sahih sünnete yatırım yapmazsa Allah ile dost olmayı unutsunlar!
Peki aklını vahye satanlar ne yaparlar?
Onlar tüm işlerinde Allah’a danışırlar… Allah’ın hoşnut olmadığı tüm amellere mantık yürütmeden şiddetle kaçınırlar…
‘Takıldıkları tüm konularda Allah ve Rasulüne müracaat ederler;’
“Ey iman edenler! Allah’a ittat edin. Peygambere ve sizden olan ulul-emre (idarecilere) itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- Onu Allah’a ve Rasulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa: 4/59) [103]
21. Ev ya da İşyerinin Bozuk Bir Çevrede Olması
Çevresinden çabuk etkilenebilme özelliği olan insanoğlu çok kısa bir zaman zarfından bulunduğu ortamdan etkilenerek ahlakı, karakteri ve inançları olumlu ya da olumsuz değişikliğe uğrar.
Alış-veriş yapmasa da parfüm dükkanına girip çıkan bir insan bulunduğu ortamın kokusundan az da olsa nasiplenir… Bu sünnetullahtır… Yani Allah’ın kanunudur ve dünyanın her yerinde aynı kanun işler;
‘İyi bir ortamdan iyi, kötü bir ortamdan da kötü huylar edinebilirsin!’
Bunun için Allah-u Teala dost adaylarına şöyle bir tavsiyede bulunur;
‘Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun! (Tevbe: 9/119)
Günahlardan masum olan bir peygamber bile;
‘Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyilerin arasına kat.’ (Şuara: 26/83) diye dua ediyorsa çevrenin önemini siz düşünün!
Biraz uzunca da olsa başlığımızı aydınlatacak bir hadisle 4. bölüme son verelim:
Ebu Said (r.a.)’dan:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
‘Sizden öncekilerin içinde doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Yeryüzünün en bilgili insanını sordu, nihayet Ona:
’Falan yerde bir rahip var. Git durumunu ona anlat!’ dediler. Rahibe gidip 99 kişiyi öldürdüğünü, tevbe etse kabul edilip edilmeyeceğini sordu.
Rahip:
‘Hayır!’ deyince onu da öldürüp 100’e tamamladı.
Yine yeryüzünün en bilgin insanını sordu. Ona falan yerdedir, dediler. Ona gidip 100 kişiyi öldürdüğünü, tevbe ettiğinde kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Alim:
‘Evet, kabul edilir. Kimse buna mani olamaz. Falan yere git, insanlar orada Allah’a ibadet ediyorlar, sen de onlara katıl ve ibadet et! Ayrıca ülkene de bir daha dönme! Çünkü senin ülken kötü bir ülkedir’ dedi.
Bunun üzerine adam yola revan oldu. Henüz o ülkeye varmadan yolun ortasında ölüm gelip ona yetişti. Onun hakkında rahmet melekleri ile azap melekleri tartıştılar.
Rahmet melekleri dediler ki:
‘Onun canını biz alacağız. Çünkü bu adam tevbekâr olup tam bir ihlas içinde Allah’a ibadet edilen yere gidiyordu. Suçsuzdur.’
Azap melekleri ise aksini iddia edip şöyle dediler:
‘O şimdiye kadar hiçbir hayır yapmamıştır.Nasıl olur da iyi bir adam olabilir. Bu nedenle onun ruhunu biz kabzedeceğiz.’
Derken adam kılığında bir melek çıkageldi. Onu aralarında hakem tayin ettiler.O şöyle dedi:

‘Siz iki ülke arasını ölçün. Hangisi daha yakınsa bu adam oraya ait olur.’
İki ülke arasını ölçtüler ve adamın gitmek üzere olduğu ülkeye daha yakın olduğunu tesbit ettiler. Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldı.”[104]
ALLAH İLE DOSTLUK NASIL KURULABİLİR…

Giriş
Öncelikle şunu belirtelim ki Allah’ın, hiçbir şekille kullarının dostluğuna ihtiyacı yoktur… Bu dostluktan çıkarı olan ancak ve ancak insandır. [105]
• Allah’ın İstediği Bir Şekilde!
Her ne kadar da kendisine dost olmaya çalışırken çeşitli vesileler arasak da, kendisinin onaylamadığı tüm girişimlerimiz sonuçsuz kalır…
Bunun için önce sağlam bir akide sonra da kendisiyle kuracağımız dostluk girişimimizi Kur’an ve Sünnete onaylatmak…
Çünkü Allah’a giden yolları kuşkusuz kendisi daha iyi bilir… İşte bu yüzden atacağımız her adıma çok dikkat etmeliyiz. [106]
1. Allah’ı Gereği Gibi Tanıyarak
Bu başlığımızı, ‘Allah ile dostluğun önündeki engeller’ bölümünde kısaca değinmiştik. Şimdi de Allah ile dostluk nasıl kurulabilir başlığı altında inceleyelim.
Allah’ı gereği gibi tanımak dostluğu sağlayan en büyük etkenlerden biridir. Çünkü Allah’ı tanımak demek; rızasını ve gazabını kazandıracak amelleri bilmek demektir. Edinilen bu bilgi[107] ile insan gerekli tedbirini alarak[108] dostluğunu perçinleştirir.
 

HASAN CAN

Active member
Peki Allah’ı nasıl tanıyacağız?

…. bölümünde de dediğimiz gibi; isim ve sıfatlarının tecellisini görerek…
Allah’ın isim ve sıfatları gereği gibi incelendiğinde üç başlık altında toplandığı görülür;
1. Allah büyüktür
2. Allah merhametlidir
3. Allah’ın azabı şiddetlidir.
Allah’ın, sadece ‘merhamet eden’ vasfının bilinmesi ya da sadece azabının şiddetli olmasının bilinmesi yeterli değildir… Eksik bilgi dostluğa zarar verir.
‘Allah’ın isim ve sıfatlarının nasıl tecelli ettiğini öğrenmek için Esma-ul Hüsna kitaplarına ve beraberinde iyi bir tefekküre müracaat edilebilir.
Allah’ın isim ve sıfatlarını doğada okurken sesli bir şekilde tefekkür, dostluğu samimileştirir. Mesela; yazı yazarken,
‘Allah’ım! Adına yemin ederim ki şu an neler yazdığımı görüyorsun! Daha neler yazacağımı biliyorsun! Şu an etrafımdakilerin konuşmaları işitiyorsun!
Çünkü sen varsın! Allah’ım! Kullarını yaratıp ta kıyameti beklemiyorsun. Her kulunla olduğu gibi benimle de yakından ilgileniyorsun! Beni adımla tanıyorsun… Hatta tüm hücrelerimle!..
Şu an sokağımda gürültüler geliyor; sen o gürültü çıkaranları da tanıyor ve onları tek tek işitiyorsun! Aynı anda karşı apt. çatısındaki kuş’un Seni zikrettiğini işitiyor, görüyor ve biliyorsun! Sen hayatımızla içiçesin!
Bu ve benzeri sesli hatırlamalar (dualar) zamanla dostluğu kuvvetlendirir.
Fatura kuyruğundaki bir dost adayının;
‘Allah’ım! Şu anda hangi faturayı hangi şubeye yatıracağımı, önümde kaç kişinin olduğunu, ne kadar zaman sonra sıranın bana geleceğini, tüm insanların ceplerinde ne kadar para olduğunu bugün neler kazandığını ve kaybettiğini, yarın neler kazanacaklarını, kimin hangi saatte öleceğini, kimin kimin hakkında neler düşündüğünü ve düşüneceğini biliyorsun!’ diye sesli düşünmesinin dostluğun yakinileşmesine olan katkısını düşünebiliyor musunuz?
Unutmayalım ki sesli düşünce, dikkatlerimizi bir noktada toplar.
Günün her saatinde sesli tefekkür yapabiliriz.
Böylelikle hem imanımızı artırmış oluruz hem de dostluğumuzu perçinleştirmiş oluruz.
Sesli tefekkürle, her an Allah’ın gözetiminde olduğumuz hissi ağır basacağından az günah, çok salih amel işleme isteği artacaktır. [109]
2. Tefekkür Ayetleri Vesilesiyle Tek Taraflı Konuşarak
Allah-u Teala, insanların kendisiyle dostluklarını ne şekilde kurabileceklerini bildiren bir kitabı, Peygamberiyle göndermiştir. Allah’ın, kullarıyla olan dostluk sözleşmesi olarak da adlandırdığımız bu kitab, sindire sindire incelendiğinde dostluk yolunda önemli mesafeler katedileceği kanaatindeyim.
Bozuk bir nesil Altın bir nesle[110] dönüşebiliyorsa bizler neden aynı iletişimi sağlayamayalım ki?
Peki nasıl olacak?
Diyorum ki Allah’ın şu sözüne kulak vererek;
“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirerek geçerler” (Yusuf: 12/105)
Sanki Allah-u Teala şöyle diyor;
‘Ey kullarım! Kendimi tanıtacak o kadar çok kartvizitler yaydım ki evrene!.. Dünyanın neresinde olursanız olun, istediğiniz an benimle diyaloğa geçebilirsiniz…’
Altın nesilden bazıları Allah ile şöyle bir diyaloğa geçmişler;
‘… Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz…’ (Ali İmran: 3/191)
Bizler de aynı şekilde tefekkür ayetlerini evrene serpiştirerek duygularımızı ve hayranlıklarımızı sesli bir şekilde dile getirirsek soyut gibi gözüken iletişimi somutlaştırmış oluruz. Mesela, Allah’ın şu sözünü;
‘İnsanoğlu yediğine bir baksa ya’ (?)
Her sofraya oturduğumuzda ya da yediğimiz ürünleri her tezgahında gördüğümüzde şöyle bir sesli düşünsek;
“Allah’ım! Bizleri yaratarak başıboş bırakmadın! Zayıf olan bizler acıkınca, senin Er-Rezzak ismine sığındık! Yoksa aç kalırdık. Sen, bizlere olan rahmetinle sofralarımızı donattın! Her bir ikramın adeta büyüklüğünü ve sanatını sergiliyor! Ege’den gelen zeytin, bilmem hangi oradan gelen bal, bilmem hangi köyden gelen yumurta! Tüm hepsinin yaratılışı da müthiş, lezzeti de…
Sen işini çok iyi biliyorsun Allah’ım! Tüm güzellikler ve övgüler sanadır.”
‘Bunca günahlarımıza rağmen sanki alacağımız var da bir an önce hesaptan düşsün’ der gibi rızıklandırmaya devam ediyorsun… Hem de insanın yüzünü kızartırcasına!”
İnanıyorum ki bir taraftan Rabbimizi yüceltmiş oluruz, diğer taraftan Rabbimize karşı kendimizi mahçup hissetmiş oluruz.
Tefekkür ayetleri soframızdakilerle sınırlı değil kuşkusuz. Gözlerini nereye çevirirsen çevir, tefekkür edecek malzeme mutlaka vardır. Mesela; evinden çıkıp iş yerine giden bir vatandaş; sokak kedilerine, sokak köpeklerine, değişik cins kuşlara, vitrinde sergilenen balık cinslerine ya da manav tezgahlarındaki meyve çeşitlerine bakarak;
‘Aman Allah’ım! Bu ne büyüklük, bu ne sanat! her hayvana ayrı bir cüsse, ayrı bir ses… Her meyveye ayrı bir cilt, ayrı bir tad!..
On sene önceki hamsiyle bugünkü hamsi arasında hiçbir fark yok! Canım erik istediğinde elmayla karıştırmıyorum! Biliyorum ki senin yarattığında hiçbir düzensizlik yok!
Sen bunları da boş yere yaratmadın! Bu sanatın karşısında eğilmekten[111] başka birşey düşünemiyorum! sesli bir şekilde tefekkür ettiği zaman, belki de farkında olmadan şunları ispat etmiş olur;
– Allah’ım! Sen zatınla, isim ve sıfatınla varsın!
– Allah’ım! Sen beni işitiyorsun!
– Allah’ım! Sen beni görüyorsun!
– Allah’ım! Sen beni biliyorsun!
‘İşitmek, görmek ve bilmek.’Allah’ın bu üç sıfatını zihnimizde sürekli canlı tutarsak, dostluk frekansını yakalama olasılığını artırmış oluruz.. [112]
3. Allah’ın Va’dine Güvenerek
Allah-u Teala tüm insanlara şöyle bir vaadde bulunur:
Rızık endişesi yaşamayın! Sizi ben rızıklandırıyorum.
‘Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı Allah’ın üzerinedir. (Hud: 11/6)
Allah’ın bu va’dine güvenen bir kuş hadisini notlayalım:
Ömer b. Hattap (r.a.) diyor ki: ‘Resulullah (s.a.v.) işittim diyordu ki:
‘Eğer sizler gerçekten gereği gibi Allah’a tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır. Sabah aç çıkıyorlar ve akşama da tok dönüyorlar.[113]
– Ümitsizliğe düşmeyin. Ben Affediciyim!
‘Allah sizin tövbenizi kabul etmek ister.’ (Nisa: 4/27)
– Sadece bana dua edin. Çünkü tüm duaları kabul eden tek merci benim.
‘Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edinin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım de) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.’ (Bakara: 2/186)
– Yaptığınız hiçbir iyiliği boşa çıkarmam!
‘Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mü’min olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.’ (Nisa: 4/124)
– Sınavı kazanana Cennet vaad ediyorum!
‘Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaad etti…’ (Tevbe: 9/72)
– Sınavı kaybedene ise Cehennem…
‘… Bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.’ (Mü’min: 40/60)
– İnanın… Üstün olun!
‘Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.’(Ali İmran: 3/139)
– İnanın… Kalbinize güven indireyim!
‘İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur…’ (Fetih: 48/4)
Allah-u Teala’nın bu vaadlerine güvenmek demek dostluk yönünde atılan en önemli adımdır…
Peki nasıl güveneceğiz?
Öyle ya? Ne kendisini gördük, ne de cennet ve cehennemini!
Diyorum ki;
Allah’a güvenmeye giden yol, ilk iki başlığımızın yeterince anlaşılmasından geçer;
– Allah’ı gereği gibi tanımak
– Allah’ın gücüne, büyüklüğüne, sanatına ve kulları üzerinde tasarruf sahibi olduğuna katıksız iman edip haykırmak!
Allah’ın va’dine güvenen bir insan hayatının her saniyesinde emin olur… Ve bu ‘emin’lik onu Allah’a sıkı sıkı bağlar… [114]
4. Allah’ı Severek
Hangi durumlarda karşımızdakine sıcak bir muhabbet besleriz (severiz)?
a. Kişisel haklarımıza dokunmadığında
b. İkram gördüğümüzde
c. Yoğun ilgi gördüğümüzde
d. Hatalarımız yüzümüze vurulmadığında
e. İyiliğimiz için nasihat edildiğimizde
f. İsteklerimize cevap bulduğumuzda
g. Karşılıksız sevdiklerinde…
Bu tür şartların oluştuğu ortamda herkes sevilir.
Allah-u Teala da, hiçbir şeye ihtiyacı olmamasına rağmen -hele de insanların sevgi ve ibadetlerine- kullarının, kendisini sevmeleri için tüm şartları fazlasıyla oluşturmuş… [115]
a. İnsanların Kişisel Haklarını Korur;
Yalan, gıybet, iftira, dedikodu, hırsızlık, cinayet, lakap takma, sömürme, vb. gibi insana zarar veren vakaları yasaklayarak kullarının maddi ve manevi haklarını korumuştur. [116]
b. Kullarına İkramlarda Bulunur;
İnanan ve inanmayan diye ayırım yapmaksızın denizlerden, dağlardan, bayırlardan ve karadan türlü türlü sebze, meyve ve hayvan etlerinden olan besinlerle ikramda bulunur.
Allah’ın kullarına olan ikramları sadece bunlarla sınırlı değil. [117]
c. Allah, Her Kuluyla Yakından İlgilenir;
Kulları tarafından yakından tanınmak için ayetlerini evrene serpiştirmesiyle, kendi dininin tanınıp yaratılış gayelerini öğretmek için peygamberler göndermesiyle, islam davetçilerini göreve çağırmasıyla, her yerden (gökten, yerden ve denizlerden) rızıklandırmasıyla, evlat vermesiyle, akıl vermesiyle vs. ile yakından ilgilenir. [118]
d. Allah, Kullarının Hatalarını Gizler
İbn-u Ömer (r.a)’dan:
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
‘Müm’in Rabbine yaklaştırılır. Öyle ki, (Allah onun) üzerine himayesini indirir ve günahlarını itiraf ettirir. Ona sorar:
– Şu şu günahlarını biliyor musun?
Mü’min kul, iki kere;
“Evet ey Rabbim, biliyorum!” der.
Rab Teâlâ da:
“Dünyada iken bunları örterek seni teşhir etmemiştim. Bugün de onları senden affediyorum!” buyurur. Sonra da Ona hasenat defteri verilir.[119]
e. Bize Hep Nasihat Eder;
‘İşte bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.’ (İbrahim: 14/52)
‘Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi v.b.) iyi davranın; Allah kendisini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.’ (Nisa: 4/36)
‘Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’ (Nahl: 16/90) [120]
f. Allah, İsteklerimizi Dinler ve Kabul Edeceğini Va’deder;
‘… Şüphesiz Sen (Allah’ım) duayı hakkıyla işitensin…’ (Ali İmran: 3/38)
Ebu Hureyre (r.a.)’den Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
‘Şanı yüce ve mübarek Rabbimiz her gece gecenin son üçte biri kaldığı vakit dünya göğüne iner ve şöyle buyurur:
‘Bana dua eden var mı, duasını kabul edeyim.
Benden birşeyler isteyen var mı, ona vereyim. Benden mağfiret dileyen var mı, onun günahını bağışlayayım.’[121]
g. Allah, İnanan Kullarını Hiçbir Menfaat Beklemeden Sever;
Allah-u Teala noksan sıfatlardan münezzehtir. Hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi kendisinin üstünde de hiçbir irade yoktur.[122] Allah-u Teala’nın bir kulunu sevmesi demek o kulundan razı olması demektir… Allah’ın sevgisini kazananlar Allah’a ne verebilirler?
Canını!
O can kimin?
***
Burada, üzerinde hassas bir şekilde durmamız gereken nokta şu;
Yukarıdaki şartları oluşturan herkes sevilir demiştik… Aynı şartlardan hem daha güzel, hem devamlı, hem de dünyanın her yerinde ve her zaman diliminde bizleri gözetleyip kollayan Allah, neden daha çok sevilmiyor?
Okuyucuların yerinde olsam derin derin düşünürüm;.. Çünkü Allah ile kurulacak olan dostluğun daimi olması, samimi olması ve dostluğa zarar verecek etkenleri sabırla bir bir aşması Allah’ı sevmekle mümkün olur ancak. [123]
Neden Allah’ı Gereği Gibi Sevemedik?
– Çünkü varlığını ensemizde hissedemedik…
– Çünkü gereği gibi tanıyamadık…
– Çünkü aldığımız ikramların arkasında kendisini göremedik…
– Çünkü verdiği ikramların değerini ve büyüklüğünü göremedik…
– Çünkü bizi sevdiğini ve kolladığını anlayamadık… [124]
Peki Allah Nasıl Sevilir?
Başlığımızı aydınlatacak çok basit bir misal verelim:
Evin en küçük çocuğu, gelen misafirlerin ellerini öperek; ‘hoşgeldiniz’ der…
Çocuğu sevimli gören misafirlerden biri çocuğun her iki yanağından öperek, bir çikolata verir… Çikolatayı kapan çocuk annesinin yanına koşar.
Çocuğun Annesi: ‘Gelenlerden kimi seviyorsun?’ diye sorunca çocuk, elindeki çikolataya bakarak;
‘Bana çikolata veren amcayı!’ der…
Misafirlerin bulunduğu odaya tekrar giren çocuk, masada atari görür… Belli ki sonradan konmuş. Babasının;
‘Bu atari senin oğlum! Sana almışlar.’ demesiyle atariyi alır ve babasına teşekkür ederek tekrar annesinin yanına gider… Çocuğun Annesi;
– Şimdi kimi çok seviyorsun?’ diye sorar.
Çocuk; ‘Atariyi vereni’ der.
Ç. Annesi; ‘Teşekkür ettin mi bari?’ der.
Çocuk; ‘Kimin verdiğini bilmiyorum ki!’ der.
İlkinde ikram eden eli görünce hem kendisine teşekkür etti, hem de, annesine onu sevdiğini söyledi.
İkincisinde, hediyenin değeri büyük olmasına rağmen hediye edeni görmediği için yapacağı teşekkür başka adrese gitti; ya da hiç gitmedi…
İnanın sistem aynı… İkram eden el; sevilir…
Eğer bizler de aldığımız her nimetin arkasında Allah’ın bulunduğunu ve sıcağı sıcağına O an teşekkürlerimizi bildirirsek sevgi iletişimini kurmuş oluruz.
Sevgimizi yapacağımız fiili ibadetler dışında sözlü olarak şöyle dile getirebiliriz;
– Allah’ım! Bana imanı tattırdığın için seni seviyorum!
– Allah’ım! Beni rızıklandırdığın için seni seviyorum!
– Allah’ım! Kusurlarımı bağışlayacağını va’dettiğin için seni seviyorum!
– Allah’ım! Bana sıhhat ve afiyet verdiğin için seni seviyorum!
– Allah’ım! Göz zevkime hitap edecek çok güzel manzaralar yarattığın için seni seviyorum!
– Allah’ım! Şeytan ve dostlarının bizlere nasıl yaklaştığını bildirdiğin için seni seviyorum!
– Allah’ım! Az amele çok sevap verdiğin için seni seviyorum!
– Allah’ım! Senin sevgine ulaşan yolları bizlere bildirdiğin için seni seviyorum!
Dil ile sürekli seni seviyorum Allah’ım demek sevgi kapısını aralayabilir… O kapıdan muhtemelen şöyle bir ses işitilir;
– ‘O zaman ispat et’[125]
5. Geceyi İyi Değerlendirecek
Gece;
– Aşkın ispat saatleri…
Gece;
– Dostluğun sağlam temelleri atıldığı sessiz ama diri olan bir zaman dilimi…
Gece;
– Zihni meşgul eden her şeyin karanlığa gömüldüğü bir an…
Gece;
– Allah sevgisinin başı
Gece;
– Duaların, tövbelerin ve isteklerin kabule yakın olduğu bir fırsat anı…
Gece;
– Allah’ın kuluna en yakın olduğu bir buluşma saatleri…
Gece;
– Allah dostlarının olmazsa olmazı ve gelmesi için sabırsızlandıkları bir dost…
Gece;
– Adına nafile ibadetlerin yapıldığı bir vakit olarak adlandırıp içini boşalttıkları bir zaman dilimi…
Gece;
– Allah dostlarının üç kanaldan[126] beslendikleri ecir deposu…
Bu kadar çok nimetleri barındıran gece vakti, muhatabına günde bir kez uğrar… Dünyanın neresinde olursa olsun muhatabını unutmaz… Trenin istasyona yanaştığı gibi muhatabının yatağına kadar yanaşır… İmsak vaktine kadar bekler… Sonra da çeker gider…
Gecenin nimetlerle dolu olduğunu bilen Allah dostları, dostunun huzurunda zinde olmak ve uykuya yenik düşerek muhabbetin kısa sürmemesi için tedbirini akşamdan alırlar. Yani erken uyurlar
Bir süre sonra beklenen an gelir ve dost adayları, aşkını ispat etmek için nefse pek de hoş gelen yatağını üç talakla boşarlar!;
‘Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.’(Secde: 32/16)
Gece priminden yararlanmak isteyenlerden kimi Kur’an okuyarak Allah ile diyaloga geçmek ister, kimi de namaz kılarak;
 

HASAN CAN

Active member
‘(Rasulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor…’ (Müzemmil: 73/20)

‘Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl. (Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt, ya da çoğalt ve Kur’an-ı tane tane oku.’ (Müzemmil: 73/6)
Başka bir dost, bunların yanına bir yenisini daha ekleyerek Rabbinin gücünü ve Rahmetini tefekkür etmek için camdan dışarı bakar…
Gökyüzünde flaş gibi patlayan yıldızlara baktığında Allah’ın şu sözü üzerine tefekküre dalarlar;
‘Andolsun, biz gökte bir takım burçlar yarattık ve seyredenler için onu süsledik.’ (Hicr: 15/16)
Gözler yıldızlara ve Rabbinin büyüklüğüne dalmışken, başka bir ayet devreye girerek muhabbete ortak olmak ister;
‘… rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için bir çok deliller vardır.’(Bakara: 2/164)
Tefekkür ayetleriyle muhabbet kurmaya çalışan gece kuşları, Allah’ın bu muazzam sanatı karşısında peygamberlerinden öğrendiği şu duayı okurlar;
‘Allah’ım! Hamd yalnız sanadır. Gökleri, yeri ve onlarda bulunanları var eden ve varlıklarını ayakta tutan sensin. Hamd yalnız sanadır. Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların mülkü/tasarrufu yalnız senindir. Hamd yalnız sanadır. (Ey) göklerin ve yerin nuru, hamd yalnız sanadır. Sen göklerin ve yerin mutlak egemenisin. Hamd yalnız sanadır. Sen hakkın ta kendisisin, va’din gerçektir, sana kavuşmak gerçektir, senin sözün gerçektir, cennet gerçektir, cehennem gerçektir, bütün peygamberler gerçektir, Muhammed gerçektir, kıyametin kopması gerçektir. Allah’ım ben sana teslim oldum, sana iman ettim, sana güvenip dayandım, sana döndüm.
Anlaşmazlık davalarımı senin hükmüne sundum, başkaları ile mahkemeleşmek için sana baş vurdum, önceden yaptıklarımı da, yapacaklarımı da, gizliliklerimi de, açıkladıklarımı da bağışla! Öne geçiren de, sonraya bırakan da sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur.
Allah’ı görüp, karşılıklı konuşurmuşcasına yapılan bu sesli hayranlık (dua) bir taraftan imanlarını artırırken diğer taraftan Allah’tan bazı taleplerde bulunmanın önünü açar…
Birçok insanın, Allah aşkı yerine uyku aşkını tercih ettikleri bu saatlerde, Allah; dostlarına şöyle seslenir;
‘… Bana dua eden var mı, duasını kabul edeyim. Benden birşey isteyen var mı, ona vereyim. Benden mağfiret dileyen var mı, onun günahını bağışlayayım.’[127]
Yapılacak duaların, isteklerin ve bağışlanmaların kabule yakın olduğu bu saatlerde kulun Allah ile konuşmaları devreye girer… Böylelikle sıcak bir muhabbet başlamış olur…
Başka bir gece kuşu Kur’an-ı Kerim okuyup ayetler üzerinde tefekkür ederek hem Rabbi ile diyaloğa geçer, hem okuduğu her harfe on sevap alır hem de sabaha enerjili girmiş olur…
Başka bir ecir avcısı kıyama geçer… Herkes yatağına ikiseksen uzanmışken, o; Rabbinin huzurunda hareketsizce bekler… Aşkını, duruşuyla ispat etmeye çalışır… Çünkü bilir ki aşk; ispat ister… [128]
6. Tüm İşlerimizde Allah’a Danışarak
Zamanın sahibi Allah-u Teala insanoğluna bir saniye sonrası hakkında herhangi bir bilgi vermemiştir. Böylelikle insan, yapacağı herhangi bir işin sonucu lehte mi aleyhte mi olacağını önceden bilemez…
Bir şeye karar vermeden önce, eski tecrübelere ve istişareye başvurarak işe girişir… Sonrası meçhuldür… Hayırla da sonuçlanabilir, şerle de…
Allah’ın taktiri, yapılan işin sonucu hayırla sonuçlandığında taktir ve teşekkür akıl ve istişareye yapılmış olur. (Sanki Allah’ın hiçbir fonksiyonu yokmuş gibi! Haşa!)
Allah’a dost olmaya çalışanlar ise düşünür;
– Bir saniye sonrasını kim daha iyi biliyor?
‘Allah’
– Yapılan herhangi bir işin ne ile sonuçlanacağını kim daha iyi biliyor?
‘Allah’
– İnsanların geleceğinin hayırla sonuçlanmasını kim daha çok istiyor?
‘Allah’
– Hayrı ve şerri kim yarattı?
‘Allah’
– Yapılacak herhangi bir iş öncesi Allah’ın ‘Alim’ sıfatına danışılmasının herhangi bir zararı var mı?
‘Hayır’
O zaman; akıl, tecrübe ve istişare üçlüsüne bir yenisini daha eklerler;
‘İstihare’
Yani iş öncesi Allah’ın Alim sıfatına müracaatta bulunmak. ‘Allah’a nasıl danışılacak? sorusunun cevabı hadis kitaplarına şöyle notlanmış:
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle demiştir: Rasulullah şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.) bize, Kur’an’dan bir süre öğretir gibi tüm işlerde istihare etmeyi öğretir; şöyle buyurdu:
‘Sizden biriniz bir işi yapmayı içinden geçirirse farz namazın dışında iki rekat namaz kılsın. Sonra şöyle desin: “Allah’ım! İlmine baş vurarak senden hayır isterim. Kudretine dayanarak senden güç isterim. Senden yüce ihsanını isterim. Sen güç yetirirsin, ben güç yetiremem. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen bilinmeyenleri en iyi bilensin. Allah’ım! (Bu arada bu duayı okuyan kişi ihtiyacını dile getirir. Öğrenci, öğretmen, esnaf, işsiz, işçi, evlat isteyen, ev isteyen vb.) benim için; dinimde, yaşantımda ve işimin sonunda hayırlı biliyorsan onu bana takdir et, kolaylaştır ve sonra bereketli kıl. Bu işin benim için; dinimde, yaşantımda ve işimin sonunda şerli olarak biliyorsan onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Ve benim için nerede olursa hayrı taktir et. Sonra beni onda razı kıl.”[129]
Yapılan bu duadan sonra işe girilir… Taktiri ilahi, işin sonucu hayırla[130] neticelendiğinde;
– ‘Allah’ım sana hamdolsun!’ inşaallah işin böyle sonuçlanması dünyamız ve ahiretimiz için fayda verir’ denir.
Yine taktiri ilahi bu duadan sonra girişilen iş şer gibi gözükebilir… Bu kez de;
– ‘Allah’ım! Çıkan sonuçta sen bizlere gereken sabrı ver… Ve bizleri razı kıl… Belki de böylesi hakkımızda hayırlıdır’ der, ne isyan bayrakları çekilir ne de dostluk zarar görür…
Yapılan her işten önce Allah’a daşımak çok az yapılan müracaatlardan biridir… Unutulmasın ki az yapılan bir işte çok ecir vardır… Hele de Allah ile diyalogsa bu; Dostluğun, sevginin ve muhabbetin zirveye çıkmasıdır… [131]
7. Yapılan Duaların Takibatını Yaparak
‘(Rasulüm!) De ki: Kulluk ve yalvarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?..’ (Furkan: 25/77)
İlahi uyarıyı dikkate alan Allah dostları dua’larla ayakta kaldıklarını bilirler…
Doktorun, hastasını takip ettiği gibi, yapmış oldukları duaların da takibatını yaparak;
– Kabul edilmişse; teşekkür ederler
– Gecikmiş, ya da kabul edilmemişse de, (her halukârda hamd edip) sabrederler…
Yapılan duaların takibatını yapmak dostluğun kuvvetlenmesine şöyle katkıda bulunabilir;
– Allah’ım! Ben sürekli senin kontrolünde olduğumu hissetmek istiyorum. Senin kontrolünde olduğumu hissettiğimde hata oranını minimuma, salih ameli de maksimuma çıkarabiliyorum. Vaktinde yapılan teşekkürün makbule yakın olduğunu biliyorum.
Yapacağım her teşekkür eylemiyle de beni gördüğünü, işittiğini ve seninle iletişim halinde olduğumu ispat etmiş olurum. [132]
8. İşlenen Bir Günahın Hemen Akabinde Allah’tan Özür Dileyerek
İnsanları günah işlemeye meyyal yaratan Allah-u Teala, tövbe kapısını sürekli açık bırakarak günah işleyen kulların paklanmasını istemiştir:
‘Allah sizin tövbenizi kabul etmek ister…’ (Nisa: 4/4)
‘Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter…’ (Tahrim: 66/8)
Günahtan sonra yapılacak özrün vaktini de bildirmiştir:
‘Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; İşte Allah bunların tövbesini kabul eder…’ (Nisa: 4/17)
Allah’ın, günah işleyen bir kulun tövbesini kabul etmesi demek O’nu sevmesi demektir.[133] O sevgiyi kazanmanın yolu da işlenen günahtan sonra sıcağı sıcağına özür dilemekten geçiyor.
Bu özrü Resulullah (s.a.v.) başka bir açıdan şöyle değerlendiriyor:
Muaz bin Cebel’den Rasulullah (s.a.v.) dedi ki;
–’Nerede olursan ol, Allah’tan kork. Ve işlediğin kötülükten sonra iyilik işle ki onu yok etsin. Ve insanlara güzel huyla muamele et.’[134]
İşlenen günah ile yapılacak tövbe eyleminin arasındaki zaman dilimi, Allah ile dostluk derecesini gösterir.[135]
9. İtikaf ya da Bir Günün Tamamını Allah ile Geçirerek
Her ne kadar da kitaplar itikaf’ı;
‘Ramazanın son on gününde yapılan sünnet bir ibadettir.’ olarak tanımlıyorsa da, bizler itikaf eylemine farklı bir anlam yükleyeceğiz…
İtikaf;
Kalbi ve zihni meşgul eden dünya işlerinden ve içindekilerden (kadın, evlat ve diğer sorumluluklar) en az on gün uzaklaşıp Allah ile başbaşa kalarak kalbe iman doldurulan bir takva istasyonu…
Hele de, şeytanın zincire vurulduğu, Kur’an’ların hatmedildiği, insanların biraz daha müslüman olduğu bu mübarek ramazan ayında, insan biraz daha fazla Rabbine bağımlıdır…
Son on günde her hangi bir camide, gündüzü ve gecesiyle Rab’le geçen bir beraberlik; sevgi tohumunun atıldığı ve kısa sürede yeşerdiği bir beraberliktir…
İtikafta geçen on günde kişi hem imanını tartmış olur, hem okuduğu Kur’an ve kıldığı namazlardan tad almaya başlamış olur, hem de sabır nimetini tatmış olur…
On günde kazanılan enerji diğer ibadetlere de yansıyacağından salih amellerde gözle görülür bir artış olacaktır…
Allah ile uzun bir süre başbaşa kalmak için Ramazanı beklemeye hiç gerek yok. İmkanlar dahilinde ayda bir gün, ya da 2 ay da bir gün; günün yirmi dört saatini Allah ile paylaşabiliriz.
Her hangi bir cami ya da kendi evimizin bir odasını musaidleştirerek Allah ile 24 saat başbaşa kalabiliriz…
Rasulullah (s.a.v.)’ın Peygamberlikten önce Hira mağarasında uzlete çekilmesindeki sır ne acaba? [136]
10. Allah’a İsyana Götürecek Amelleri İyi Tanıyıp Hayra Yorumlayarak
Yaratılışı icabı rahat yaşamayı seven bir insan, musibetlerle imtihana tabi tutulmak istemez. İnsanlar istemese de Allah-u Teala insanları bir şekilde sıkıntılarla sınar…
İmtihanların sıkıntılı geçmesiyle -şeytanın da yardımıyla- Allah’a karşı tek taraflı bir kırgınlık başgösterebilir:
– ‘Bu kadar insan varken; beni mi buldu?’ gibi…
Ya da;
– ‘Daha ne kadar çekeceğim bu sıkıntıları?’ gibi…
Özellikle de cana ya da mala gelen musibetler insanın canını sıkar ve pek de hayra yorumlanmaz… Hele de Allah ile iletişim kurulmamışsa…
Geçirmiş olduğu trafik kazasıyla bir bacağını kaybetmiş sıradan bir vatandaş bile ölmediğine şükreder. Bunun şükrü, Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmez. Sadece o anlık sevincinden söylemiştir… Ama daha sonra tek bacaklı bir hayatı kabullenmeyip isyan vari cümleler sarf edecektir.
Allah’a dost olmaya çalışanlar her hangi bir musibet anında;
‘O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.’
Aynı musibet isabet ettiğinde;
– Kalan bacağını işaret ederek;
– “Allah’ım! Sana hamdolsun ki bu bacağımı bağışladın! Kollarım da kopabilirdi!
İnşaallah günahlarıma keffaret olur” diyerek Allah ile dostluklarına zarar gelmesini engellerler.
Musibetler, sadece trafik kazasıyla gelmez.[137] Ama her halukârda mutlaka hayra yorumlanacak bir tarafı vardır.
Musibet sonrası hamdetmek, normal bir anda hamdetmekten daha ecirli olur… Ve kurulacak bir dostluğa katkıları daha fazla olur…
Resulullah (s.a.v.) bu konuda Allah dostlarını şöyle müjdeler:
‘Mü’minin işine şaşarım. Allah musibet verir; sabreder, ecir alır. Nimet verir; şükreder, yine ecir alır.’[138]
11. En Sevdiğimiz (eşya, can, vb.)i İnfak Ederek
Dünya malını insana sevdiren Allah-u Teala sevilip sevilmediğini test etmek için, emaneten verdiği bir eşyayı (bu ne olursa olsun, ev, araba, iş yeri, kalem, ceket, türban, para, tarla, bilezik, bisiklet, can vb.) geri ister…
Eşyayı pek de fazla seven insan, yerine yenisi gelmeyi verir düşüncesiyle pek de vermek istemez… İlla da infak edecekse yerine çok rahat temin edeceği, ya da artık kullanmak istemediği bir eşyayı verir.
Böyle bir infak durumunda;
– ‘Seni çok seviyorum Allah’ım! Bak, senin rızanı ve sevgini kazanmak için malımdan infak ettim’ mesajı Allah’a ulaşmaz.[139]
Sevildiğini somut bir şekilde görmek isteyen Allah-u Teala, kullarına sevgiye giden yollardan birini şöyle gösterir;
‘Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “iyi”ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.’ (Ali İmran: 3/92)
Olası bir infak durumunda, ‘Sevdiğimden mi versem, sevmediğimden mi?’ diye ikileme düşerseniz,
– ‘Hangi eşyanızı cennette kullanmak istiyorsanız onu verin’ derler…
Sevilen bir nesneyi Allah için infak etmek eyleminin altında şöyle gerçekler yatar;
1. Allah’ı, eşyamdan daha çok seviyorum!
2. Allah’ın Er-Rezzak ismine güveniyorum.
3. Nefse ağır gelen bir amelin pirimi yüksek olur.
4. Cennetteki derecemin artabileceğine iman ediyorum.[140]
Bu başlığın açılımını yaparken, aklıma çok önceleri işittiğim bir fıkra geldi. Konumuzun aydınlanmasına katkıda bulunacağı için yazma gereği duydum.
Çok ünlü bir ressam kendisine ait olan bir tabloyu açık artırma ile satışa sunar. Herkes bir fiyat verir. Ve bu rakam 50 milyara ulaşır… Tam satacakken genç bir çocuk satıcının yanına gelerek bir şeyler söyleyip 50 milyonu vererek çok değerli panoyu alır. Alıcılar şaşkındırlar… Ve sorarlar;
– Neden 50 milyara vermedin de Elli milyona verdin?
Satıcı şöyle yanıtlar:
– Bu tablo benim için çok değerli… Tabloya en çok değer verene satmak istedim. Bu tablom için, siz, onca servetinizden sadece bir kısmını vermek istediniz. Ama bu çocuk boğazından kesip biriktirdiği harçlıklarını ve sattığı bisikletin parasını verdi. Yani her şeyini…
Zannedersem anlaşıldı… [141]
Sevdiklerimizden Vermek Nefsimize Ağır Geliyorsa, Ne Yapmalı?
a. Bir defa, bu tür durumlarda unutmamanız gereken en önemli şey; O anda hangimizi daha çok seviyorsun! eşyanı mı yoksa beni mi? dersinden imtihan olmamız…
Her infak eyleminde bu sesi işitirsek Rabbimize karşı mahçup olmamak için en sevdiğimizi verebiliriz. Daha sonraları -sevginin temelleri atıldıktan sonra- en sevdiğimizden vererek ikilemde dahi kalmayız.
b. İnfak anında gönlümüz sevdiklerimizi vermekten yana değilse; Allah tarafından;
‘Demek eşyayı benden daha çok seviyorsun ha!’ diye bir ses işitelim.
c. Peygamberlerin ve sahabelerin infak anlayışlarını inceleyelim.
d. Gönlümüzün sevmediğimizi vermekten yana olduğunu hissedersek; Allah’ın şu sözünü hatırlayalım;
‘Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır.’
Sevdiklerimizden vermemiz Allah ile olan dostluğun ispatlarından sadece biridir. [142]
12. Bedenen Özürlü İnsanlar Görüldüğünde Sıcağı Sıcağına O an Hamd Ederek
Allah-u Teala yarattığı her insanı farklı şekillerde imtihan eder. Kimine bol mal vererek şükür + infak ile imtihan ederken kiminin de rızkını daraltarak ‘sabır’la imtihan eder.
Bir başkasına sıhhat ve afiyet verip şükretmesini isterken kimi kulunu da bedeninin her hangi bir organının işlevine son verdirip sabretmesini ister…
Yaratılışı gereği unutkan olan insanoğlu, Allah’ın kendisine bahşettiği nimetleri unutur. Ta ki özürlü birini görene kadar…
Allah ile dost olma gayretinde olmayanlar özürlü bir vatandaş gördüğünde fıtri olarak üzülürler. Bu üzüntü ne Allah sevgisinin ispatıdır ne de Allah dostluğunun…
Ama Allah’a dost olmaya çalışanlar günün herhangi bir zamanında dünyanın neresinde olursa olsun,
‘Gözleri görmeyen, ya da bir gözü görmeyen birini gördükleri zaman olaya ilk önce kendi penceresinden bakıp sağ el işaret parmağıyla gören gözlerini işaret ederek;
‘Allah’ım! Sana hamdolsun bana göz verdin. Yoksa ben göremezdim. Göz emanetini hala almadığın için sana teşekkür ederim Allah’ım’ diyerek gördüğü özürlü şahsın sabrı için dua ederler.’
Eğer gördükleri özürlü ‘zihinsel’se, sağ işaret parmağıyla şakağını işaretleyerek;
– ‘Allah’ım! Sana hamdolsun bana akıl verdin. Yoksa ben de bu şahıs gibi avare dolaşacaktım.
Taşkalanın yoğun olduğu mekanlarda bu ve benzeri sıcağı sıcağına yapılan teşekkürler muhabbeti artırır. Artan muhabbet salih bir amele dönüşür. Her salih amel imanı artırır, artan iman da dostluğu perçinler. [143]
13. Sonunda Sabrı Getiren Ameller İşleyerek
Yani nefse ağır gelen ameller işleyerek. Bu yerine göre değişir. Kimi; en sevdiğini (arabasını) infak ederek otobüs kuyruğunda bekler, kimi; yaz sıcağına inat pazartesi-perşembe oruçlarını tutarak, kimi; gücü yettiği halde bağışlayarak, kimi; öfkesini yutarak, kimi; uykuya rağmen geceleri kıyamla geçirerek, kimi; müzmin hastalığa sabrederek vs…
Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmek isteyen bir insan, Allah’ın sabredenlerle beraber[144] olduğunu bildiği için sonunda sabrı doğuran ameller işlemek ister.
Canını infak etmek isteyen bir dost adayı en büyük ‘sabır’ nimetinin kapısını tıktıklar… Bir çok kanaldan gelen sabır nimetinden faydalanır…
Böylelikle hem en sevdiğinden infak etmenin heyecanını yaşar, hem bıraktıklarına sabrederek Allah ile beraber olur, hem de İslamın zirvesi olarak adlandırılan bir ameli işlemiş olur…
Bir taşla kuş sürüsü… [145]
14. Helal ve Haramları; ‘Seviyor ve Sevmiyor’ Olarak Algılayarak;
Allah-u Teala, seçmiş olduğu bu dinin hudutlarını bazı helal ve haramlarla belirlemiştir.
Sosyal bir hayatta insanlar bazen bu tel örgünün yanına kadar gelebilirler… Kimi insan tel örgünün arkasını merak ederek atlamaya çalışır, kimi insan hafiften dokunmakla yetinir, kimi insan da tel örgünün arkasındaki cehennem sıcaklığını hisseder hissetmez uzaklaşmaya çalışır…
Adına haramlar ya da Allah’ın sevmediği ameller adı verilen tel örgünün arkasında cehennem ve Allah’ın hoşnutsuzluğu vardır…
– ‘Allah’ın sevmediği bir ameli ben ne diye seveyim ki’ diyen bir Allah dostu tel örgünün arkasında Allah’a karşı mahcubiyeti görür… Huzurunda yüzünün kızaracağını hisseder… Cehennemden beter olabilecek bu sıkıntılı durumu yaşamamak için çarçabuk uzaklaşır, hoşnutsuzluk örgüsünden…

Her hangi bir yasaktan-haramdan:
– ‘Allah sevmiyor’ olarak bakıp ta uzaklaşmanın altında bazı gerçekler vardır. Bunlar;
– ‘Allah beni her an görüyor
– Allah beni her an işitiyor
– Allah kalbimden geçenleri bile biliyor
– Yarın Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım’ düşünceleridir.
Bu havayı teneffüs eden bir Allah dostu, dostluğunun zedelenmemesi için dikenli yollarda paçalarını iyice sıvazlayarak az çizikle çıkmaya çalışır.
Başka bir konuya geçmeden önce Peygamber efendimiz döneminde cereyan etmiş bir hadiseyi notlayalım. Görelim bakalım cehennem ateşi mi caydırıcı olmuş, yoksa Allah’a karşı mahcubiyet duygusu mu?
Kadının biri Resulullah’a geldi ve
– ‘Ben zina ettim. Ve zinadan da hamileyim. Beni günahımdan temizle’ dedi. Resulullah (s.a.v.):
– ‘Git, doğumunu yaptıktan sonra gel’ dedi. Sonra kadın kucağındaki çocukla birlikte geldi.
 

HASAN CAN

Active member
Resulullah (s.a.v.):

– ‘Git ve sütten kesildikten sonra gel’ dedi.
Ve kadın, çocuğun elinde bir ekmek parçasıyla geldi. Daha sonra Resulullah’ın emriyle recmedildi.’[146]
Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Tevbe kapısının ardına kadar açık olmasına rağmen Rabbinin huzuruna tertemiz çıkmak istiyor… [147]
15. Secde Anında Diyaloğa Geçerek
Secde;
Namaz esnasında üç defa ‘subhane rabbiyel ala’nın denildiği bir pozisyon değildir…

Secde;
Sadece namazlara mahsus bir eylem hiç değildir…
Peki nedir secde?
Secde;
– ‘Kulun Allah’a en yakın olduğu bir an…’dır.
Secde;
– ‘İnsanın acizliği ve Allah’ın yüceliğinin ispat edildiği bir an…’dır.
Secde;
– ‘Gururun ve kibrin ayaklar altında ezildiği bir an…’dır.
Secde;
– ‘Mutluluğun, huzurun, sevinç ve kederlerin Allah ile paylaşıldığı bir an’…dır.
Secde;
– ‘Sadece namazlarda olanı saysak, günde en az seksen kere Rabbimizle diyalog ortamının sağlandığı bir an…’dır.
Allah’a dost olmaya çalışanlar, Allah’ın en çok sevdiği amelleri işlemek isterler. Çok övülen ‘secde’ de bunlardan biridir.
Günün herhangi bir saatinde; dağda, bayırda, şehirde, evde kısaca her yerde Allah ile sıcak bir diyaloğa geçmek için güzel bir eylem…
Secdeden en çok huşu duyan büyük önder şöyle buyuruyor;
‘Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde anıdır’[148]
Madem Ona çok yakın olunuyor, o zaman bu anın çok iyi değerlendirilmesi lazım.
İnsanın grurunu ve kibrini iki büklüm yapan secdede bolca dua, bağışlanma ve bazı şeyler talep edilebilir. Derslerinde başarılı olmak isteyen bir öğrenci, iş arayan bir işsiz, evlat isteyen bir anne-baba, düşmanına galip gelmek isteyen bir asker, insanların hidayetine vesile olup o ecre talip olmak isteyen bir davetçi, akrabalık ilişkilerinin düzelmesini isteyen bir aile, evlatlarının müslümanca yetişmesini isteyen bir anne-baba, derdine şifa arayan bir hasta vs. secde anında duygu, düşünce ve taleplerini Allah’a beyan edebilirler. Böylelikle hem günde bilmem kaç kere okudukları;
‘İyyake na’budu ve iyyake nesta’in’ ayetini yaşamış olurlar… Hem de insanların dua ve isteklerini dinleyip cevap veren tek mercinin Allah olduğunu ispat etmiş olurlar.
Allah dostlarının, secde anında Allah ile olan muhabbeti kısa sürmez…. Uzattıkça uzatırlar.
Bu satırları yazarken inanıyorum ki benim gibi sizler de bu Allah dostlarını[149] gıpta ediyorsunuz. Kendi secdelerimizde kıyas yaptığımızda Allah ile dostluğumuzun hiçte içaçıcı olmadığını görürüz.. [150]
Neden Secdelerimiz Kısa Sürüyor? Ya da Gereken Lezzeti Neden Alamıyoruz?
Kanaatimce, secdelerimizin kısa sürmesindeki en büyük etken; Secdeyi, namazda üç defa ‘subhane rabbiyel ala’ denilen bir eğilme hareketi olarak göstermeleri… Yani anlam daraltmaları… Üç defa ‘subhane rabbiyel ala’ demek en fazla 5-6 sn. sürüyor. Peki ya sonra?
İşte sonrası anlatılmadığı için o lezzetten mahrum kaldık.
Maddeler halinde şöyle sıralayalım.
a. Secdenin öneminin bilinememesi
b. Secdede duaların sadece arapça telaffuz edileceğinin zannedilmesi. (İsteyen istediği dil ile dua edebilirler. Çünkü Allah, her dilden anlar. Sadece Secdede… Secde dışındakilerin tamamı arapça)
c. Namazlarımızda huşunun duyulmaması.
d. Secde anında akla dünyevi meşgalelerin gelmesi ve konsantre olamama… gibi[151]
Secdeyi Uzatmaya Götüren Etkenler
Bu başlığımızı, secdeden lezzet alanlar daha iyi aydınlatır diye düşünüyorum.[152] Nefis teskiyesi kitaplarından edindiğim bilgileri maddeler halinde sunayım. [153]
Secdeden Nasıl Lezzet Alınır?
a. Secde anında, eski günahları hatırlayıp özür dilediğinde kabul edileceğine inanmak.
b. Secde anında 1400 küsür öncesine giderek Peygamberin arkasında namaz kılıyormuş gibi hissederek.
c. Secde anında, Allah’tan şöyle bir ses işiterek;
‘Nasıl namaz kıldığına bakıyorum!’
d. Secde eylemini namaz dışında da yaparak. Şükür secdesi gibi.
e. Özellikle de gece kalkarak.
f. Sahabelerin ve bir, iki nesil sonrakilerin secde anlayışlarını dikkate alarak.
g. Secde anında ağlamaya çalışarak.
h. Secde anında ölümü düşünmeye çalışarak.
ı. Kafamızı kaldırdığımızda ölüm meleğiyle karşılaşacağımızı hissederek.[154]
i. Yapılacak dua, bağışlanma ve isteklerin kabul edileceği tek şartın secde olduğuna şartlanarak.[155]
j. Secdeyi uzattığımız oranda Allah’a yaklaştığımızı hissederek.
k. Secdeyi en iyi şekilde değerlendirenin cennetteki en güzel köşke oturacağını hissederek.
Secdenin iyi değerlendirilmesinin kurulacak dostluğa etkisi anlaşılmışsa başka bir başlığa geçebiliriz. [156]
16. Salih Amellerimizi Gizleyip Allah ile Paylaşarak
Salih amellerle imanın arttığını, işlenen günahlarla da imanın zayıfladığını ilk sayfalarda söylemiştik.
Allah’a asi olan şeytan insanların etrafında dolaşarak salih ameller işlemesine engel olmaya çalışır. Her zaman başarılı olmayabilir… Bazen iyi bir amelin işlenmesine yardımcı olabilir… Asıl saldırıyı işlenen amelin reklamınıda gerçekleştirir.
İyi bir niyetle (Allah’ın sevgisine muhatap olmak) başlanan amel, iyi bir niyetle de sonuçlanabilir… Bu gayet normaldir… Ama önemli olan yapılan amelin sevincini Allah ile paylaşmak…
Bu satırları yazarken aklıma mağaradaki gençlerin, yapmış oldukları salih amelleri Allah ile paylaştıkları geldi… Olay kaynak kitaplarımıza şöyle kaydolmuş;
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
– ‘Sizden evvelki gelip geçen ümmetlerden üç kişilik bir topluluk yürüyüp giderlerken birden kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya sığındılar.Akabinde mağaranın kapısı bunların üzerine kapandı. Bunlar birbirlerine:
– ‘Şu muhakkak: Vallahi ey şu mağara içinde bulunanlar! sizi buradan doğruluktan başka birşey kurtarmaz. Onun için sizden her bir kişi doğru söylediğini bilmekte olduğu birşeyle Allah’a dua etsin, dediler.
Bunlardan birisi:
– Ya Allah! Kati olarak bilmektesin ki, benim ücretli bir işçim vardı.O bana üç sa ölçeği pirince karşılık çalışıyordu.Bu işçi o ücreti bırakıp gitti.Ben bu ücret pirincine yöneldim de onu ektim.O ekim işinden iyi mahsul oldu.Ben ondan bir sığır satın aldım.Bir müddet sonra o işçi bana gelip ücretini istiyordu.Ben de ona: Şu sığırlara git ve onları önüne kat da sür git dedim. O:
– ‘Benim, senin yanında ancak üç sa’ ölçeği pirinç darısı hakkım vardır,’ dedi. Ben yine ona:
– ‘Şu sığırlara git, onlar senin o üç sa’ ölçeği ücretinden çoğaldılar,’ dedim. İşçi onları sürüp gitti.
Ey Allah’ım! Sen bilmektesin ki, ben buna senin haşyetinden ötürü böyle yaptım. Onun hatırına bizden şu kayayı aç!’ diye dua etti.
Kaya onlardan biraz açıldı.
Diğeri de:
– ‘Ya Allah! şüphesiz sen bilmektesin ki, benim ihtiyar anamla babam vardı. Ben her gece bunlara koyunlarımın sütünü getirip içirirdim. Bir gece bir engel sebebiyle bunlara süt getirmede geciktim. Geldiğimde bunlar uyumuşlardı. Ehlim ve çocuklarım açlıktan feryad ediyorlardı. Fakat ben anam babam içmeden çocuklarıma süt içiremzdim. Bu durumda ben onları uyandırmayı istemedim. Onları terkedip de yataklarında içmelerini bekleyiciler olarak kalmalarını da istemedim. Süt tası elimde ta fecr doğuncaya kadar bekledim.
Allah’ım! Sen pek iyi bilmektesin ki, ben bunu senin haşyetinden dolayı yaptım. Bizden bu sıkıntıyı gider!’ dedi.
Akabinde kaya onlardan biraz açıldı, hatta gökyüzünü gördüler.
Diğeri de:
– Ya Allah! Sen kat’i bilmektsin ki, benim bir amca kızı vardı. O bana insanların en sevgilisi idi. Ben ondan emelime nail olmak istedim. Fakat o benden çekindi. Ancak kendisine yüz dinar getirmemi söyledi. Ben bulup getirdim ve ona teslim ettim. Ben onun iki bacağı arasına oturunca kız:
– ‘Allah’tan kork! Yaratıcı kudretin bekaret mührünü bozma, O mühür ancak bir hakla, nikah hakkıyla açılır, dedi. Bu sözü üzerine ben üstünden kalktım, yüz dinarı ona bıraktım. Şüphesiz sen bilmektesin ki, ben bunu ancak senden korktuğum için böyle yaptım. Bizden bu mağarayı aç!’ dedi.
Bu dua akabinde Allah onlardan mağarayı tamamen açtı, onlarda çıkıp gittiler.”[157]
Düşünüyorum da, O mağarada ben olsaydım acaba hangi amelimi sunardım… Zannedersem oracaktı çürürdüm.
Her hangi bir salih ameli işlemek nasıl meziyetse, işlenen ameli gizlemek te aynı derecede meziyettir.
İşlenen bir ameli gizleyip Allah ile paylaşmak demek; riyadan uzaklaşmak demektir. Yani Allah’ın sevmediği bir amelden uzaklaşmak demektir…
Allah’ın sevmediği bir ameli yapmamak Allah’ın sevgisini birebir kazandırır.
Yapılması zor gibi gözüken salih bir amel işlediğimizde, secde anında, ya da Allah’tan her hangi bir şeyi talep ettiğimizde mağaradakiler gibi işlediğimiz o ameli kullanabiliriz.
Nefse ağır gelen salih bir ameli insanlarla paylaşmak (işlenen amelden bahsetmek) insanların beğenisini kazandırabilir… Hatta daha da ileri giderek mevki-makam kazandırabilir…
İşte Allah dostları bu noktada o kadar hassastırlar ki, sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmaz… [158]
17. Allah’a Yakın Gördüğümüz Kişilerle Oturup Kalkarak
Peygamberi örnek almak isteyen bir insan çevresindekilere bazı çağrışımlar yapar… Bu, elinde değildir. Tıpkı soba gibi… Soba, önce kendisini ısıtır… Daha sonra da elinde olmayarak üşüyenlere bazı mesajlar gönderir…
Sobaya herkes, ihtiyacı kadar yaklaşır…
Ama ısısından, ama isinden, ama kokusundan az da olsa nasiplenirler…
Allah’a yakınlaşmaya çalışanlar insanlardan dünyevi hiçbir menfaat beklemedikleri için insanların tamamen iyiliğini düşünürler… Onlardan hiçbir zarar gelmez…
Onlar, insanların ahiretini düşündükleri için Allah’ı sevdirmeye çalışırlar… Allah’ın rızasını kazandıracak salih amelleri anlatırlar… Adeta yürüyen Kur’an’dırlar…
İnanıyorum ki bir çoğumuzun çevresinde bu tür insanlar var ve onlarla beraber olunduğunda imanın arttığına çoğumuz şahid olmuşdur.
İşte bu yüzden Allah-u Teala müslümanların kaynaşmasını istemiştir… Gerek cemaatle namazda, gerek bayramlarda, gerek ziyaretlerde, gerekse saf tutup düşmanla çarpışmalarda…
Allah’ın sevdiği kişilere baktığımızda bile çıkarılacak bir ders mutlaka vardır… [159]
18. Sağ ve Soldaki Meleklerimizle Konuşarak
Varlıklarını sağ ve solumuzda göremesek de, hayat kitabımızın, daha doğrusu dostluk rehberimizin 518. sahifesinde görebiliriz;
‘iki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.’ (Kaf: 50/17)
Nereye gitsek bizimledirler… Beraber oturur, beraber yürür, beraber seyahat eder ve beraber piknik yaparız… Biz yeriz, onlar bakar ve yazarlar…
Meleklerin varlığını hissetmek nefsimizin dizginlerini daha da sıkı tutmamızı sağlayacağından Kaf: 50/17’yi unutmamak gerek…
Madem sürekli bizimleler, o zaman onlarla en kısa zamanda hatta şimdi diyaloğa geçip varlığını yakini hissetmek lazım. [160]
Meleklerle Nasıl Konuşacağız?
Sağ ve solumuzdaki meleklere bazı şekiller vereceğiz.[161]
Sağ ve solumuzdaki meleklerimize bazı ayetler, hadisler ve veciz sözler yükleyeceğiz….
Sağımızdaki melek yer yer Allah sevgisi ve cennet nimetlerinden bahsedecek…
Solumuzdaki meleğimiz de biraz agresif olacak… Haliyle bizleri Allah dostluğundan uzaklaşmanın götürüleri ve cehennemi anlatacak… Hem de her ortamda…
Şöyle bir canlandırma yapalım;
Tek başına şehirlerarası otobüsle yolculuk yaptığınızı düşünün. Yanınızda kitap ve dergi yok ve yanındakinizi de tanımıyorsunuz diyelim. Ne yaparsınız?
En kötü ihtimal uyursunuz… Hadi diyelim yanındakine nasihat ettiniz… Ya sonra?
İşte şimdi meleklerle yapılması gereken diyaloğun salih amellerin işlenmesine yapacağı katkıyı görelim;
Sağınızdaki Melek: ‘Her ne kadar tek kişilik bilet aldınsa da, biz üç kişiyiz… Sen, ben ve solundaki melek…
Siz: Ne yapmamı istersiniz?
S. Melek: Varlığımızı hissetmeni…
Siz: Varlığınızı hissetmemin bana ne faydası olacak?
S. Melek: Şu an ne yapıyorsun?
Siz : Oturuyorum…
S. Melek: Oturan her müslümana Ali İmran: 3/191’in nazil olduğunu biliyor musun?
Siz:?
S. Melek: Dinle ve üzerinde düşün;
‘Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzere yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!’
– “Gördüğün gibi oturan herkese bu ayet nazil olur. Yerinde olsam Allah’ı zikrederim… Sen Allah’ı zikret, ben yazayım… Sen tefekkür et, ben yazayım… Ben yazdıkça cennetteki derecen artsın…”
İnanın ki diyeceğimiz bir Allah-u Ekber, onların kalemini harekete geçirir…
Aynı mantıktan yola çıkarak, günah işleme potasına girerken de soldaki meleği konuşturacağız;
Soldaki Melek: ‘Sakın yaklaşayım deme! (İşlenecek herhangi bir günahın sınırlarına yaklaşınca)
Ben mürekkebimi Cehennemden çektim… Yazarsam, yanarsın!..
Böyle bir diyaloğun yaşandığı bir ortamda şeytan aç kalır! [162]
19. İşlenecek Muhtemel Bir Günah Öncesi Adımız Zikredilerek; Allah Tarafından ‘Ne Yaptığının Farkında mısın?’ diye bir Sesin İşitilmesi
Allah’ın dostları günah işlemez demiyorum… İşlenecek günahları minimum düzeye indirebilir düşüncsindeyim. Bir daha Peygamber gelmeyeceğine göre şu an dünyadaki tüm insanlar günah işlerler… (Çocuk ve deliler hariç)
Unutmamamız lazım ki günahların asgariye çekilmesiyle de dostluğunuz güçlenir… Allah ile dostluğumuzun güçlenmesi için her türlü yola başvurmalı… Çünkü, bir daha hayat hakkı verilmiyor…
18. başlığımızdaki, sağ ve soldaki meleklerle konuştuktan sonra, motivenin maksimuma çıkması için dost olmaya çalıştığımızla da diyaloğa girmemiz lazım… İşlenmesi muhtemel bir günah öncesi, ya da işlenmesi olası bir sevap öncesi olabilir…
Diyelim ki günah işleme potasına girildi… Ne sağdaki meleğin nasihatleri, ne de soldaki meleğin cehennem tehdidi kâr etti… Ne yapacağız?
Sizce şöyle bir sesin işitilmesi fayda vermez mi?
‘Ne yapıyorsun Feyzullah?.. Senden hiç beklemezdim!’ [163]
20. Allah Dostlarının Yapmış Oldukları Salih Amelleri Örnek Alarak
Yapılacak her hangi bir salih amelin, başkaları tarafından önceden yapılmış olması ya da çevremizde o ameli yapanları görmemiz bizleri rahatlatır… Ve daha kolay bir şekilde pratize etmemizi sağlar.
Herhangi bir kurum, ya da şahsa yapılması gereken bir yardım talebinde kimsenin eli cebine gitmiyorsa bu demektir ki bizim de elimiz cebimize gitmez…
Benzer örnekleri tramvaylarda ve gemilerde görebiliyoruz.
Yaklaşık 2-3 dakika elindeki ürünü tanıtır sonra da yolcuların gözlerinin içine bakarak satmaya çalışır… İki kişi almaya görsün; Onlardan cesaretle en az on kişinin aldığı görülür.[164]
Bizler de bu misalden hareketle nefse ağır gelen, ya da yapılması imkansızmış gibi görünen salih amellerin sahabeler ve onlardan sonraki nesiller tarafından nasıl işlendiğini görelim. Görelim ki onlardan alacağımız derslerle cesaretlenelim. [165]
Sabretmeleri:
İbn Abbas (r.a.) anlatıyor:
“Peygamberimiz Mekke’de iken, yanına bir kadın gelerek:
–-‘Ya Rasulallah, şu pis hastalık bana musallat olmuş bir türlü bundan kurtulamıyorum.’ dedi. Rasulullah (s.a.v.) ona:
– ‘Eğer şu durumuna sabredersen kıyamet günü tamamen günahsız olacaksın ve hesaba çekilmeyeceksin; dedi. Kadın:
– ‘Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki Allah canımı alıncaya kadar sabredeceğim. Fakat bu pis hastalığın bir gün beni çırıl çıplak halkın huzuruna salacağından korkuyorum,’ dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) ona dua etti. Bundan sonra kadın sara nöbetleri geldiği zaman gidip Kabe’nin perdelerine tutunuyor ve ‘defol’ diyordu. Nöbette onu terkediyordu.[166]
***
Ebu Zerr El-Gıfari’ye:
– ‘Çocukların erken yaşta ölüyor; dediklerinde;
– ‘Onları geçici olan evde benden alıp ve sürekli olan evde benim için saklayan Allah’a hamd olsun.’ dedi.[167]
Allah’a Olan Tevekkülleri:
Ebu Zabye anlatıyor:
“Abdullah b. Mesud, vefatına sebep olan hastalığa yakalandığında Hz. Osman kendisini ziyaret ederek:
‘Şikayetin nereden?’ diye sordu. Abdullah b. Mesud:
– ‘Günahlarımdan,’ dedi. ‘Ne arzu ediyorsun?’ diye sorduğunda:
– ‘Rabbimin rahmetini,’ dedi. Hz. Osman, ‘sana bir doktor çağıralım mı?’ diye sorduğunda Abdullah b. Mesud:
– ‘Beni hasta eden zaten doktordur.’ dedi. Hz. Osman, sana bir miktar maaş bağlanmasına izin verir misin?’ diye sorduğunda
– ‘Maaşa ihtiyacım yoktur’ dedi. Hz. Osman, ‘senden sonra çocuklarına verilir’ dediğinde, Abdullah b. Mesud:
– ‘Sen çocuklarımın fakir olacaklarından mı korkuyorsun? Ben onlara her gün Vakıa suresini okumalarını emrettim. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)’in:
– ‘Her akşam Vakıa suresini okuyan kimse, asla geçim sıkıntısı görmez.’ buyurduğunu işittim.’ dedi.[168]
İnfak Anlayışları:
Abdullah b. Mesud anlatıyor:
“Kim Allah’a güzel bir ödünç takdim ederse Allah’da ona kat kat karşılık verir.” ayeti nazil olunca Ebu Dehdah, Rasulullah’a:
‘Ya Rasulallah, Allah bizden ödünç mü istiyor?’ dedi.
Rasulullah (s.a.v.):
– ‘Evet, Ya Ebu Dehdah’ dedi. Ebu Dehdah (r.a.):
‘Öyleyse elini uzat,’ dedi ve Rasulullah elini uzatınca:
– ‘Ben Rabbime bahçemi (600 hurma ağacı vardı) ödünç verdim,’ dedi. Sonra bahçeye gitti, karısı ve çocukları oradaydılar, hanımına:
– ‘Çocularını al bahçeden çık. Ben bahçeyi Allah’a ödünç verdim, dedi.’[169]
Şehadet Arzuları:
Sa’d b. Ebi Vakkas anlatıyor:
“Uhud savaşında Abdullah b. Cahş (r.a.) bana:
– ‘Gel Allah’a dua edelim,’ dedi. Bunun üzerine beraberce bir kenara çekilip:
– ‘Allah’ım! Düşmanla karşılaştığımızda beni öyle bir adamla karşılaştır ki, çok kuvvetli bir savaşçı olsun. Onunla şiddetli vuruşayım. Nihayet ona üstün gelmeyi nasip eyle de onu öldüreyim ve üzerindeki eşyayı ganimet olarak alayım,’ diye dua ettim.
Abdullah da “amin” dedi. Ondan sonra o da duaya başlayarak:
– “Allah’ım beni öyle bir adamla karşılaştır ki, çok kuvvetli bir savaşçı olsun. Onunla vuruşalım. Sonunda benim burun ve kulaklarımı kessin. Yarın senin huzuruna çıktığımda bana:
– ‘Kulakların ve burnun niçin kesilmiştir?’ diye sorasın da:
– ‘Senin ve Rasulünün yolunda kesildi,’ diye cevap vereyim. Sen de:
‘Doğru söylüyorsun’ diyesin.
Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a.), kendisinden bunu nakleden adama:
– ‘Oğlum, Abdullah’ın duası benimkinden hayırlıydı. Allah’a yemin ederim ki, o gün akşam üzeri, ben onun burun ve kulaklarını kesilmiş ve bir ipe dizilmiş olarak gördüm’ demiştir. [170]
21. Yatmadan Önce Dua ve Zikirlerde Bulunarak
Yatağında uyuma hazırlığı yapanla musalla taşında iki seksen uzanan arasındaki tek fark; birinin, Allah’ı zikredip ecir alma imkanının olması…
Çünkü uyuyanlarla ölenlerin ruhları Allah katına çıkar… Yan yana uzanan iki bedenden biri nefes alıp verirken diğeri kokmaya yüz tutar. Bu geçici ölüm! Çıkan ruhun tekrar bedene dönmesiyle son bulur.
“Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini belirli bir vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.” (Zümer: 39/42)
Çıkan bir ruhun, bedene tekrar dönmeme ihtimalinden bahsediyorum.
İşte o zaman uyku öncesi 15-20 dakika oldukça kıymete biner… Takriben en geç bir saat sonra ruh bedenden ayrılır (uyku hazırlığı yapanlar için) gerçek dostun yanına kadar çıkar.
Her gece tekrarlanan bu ziyaretler bir gün kabul görür. İşte o gerçek buluşmanın güzel geçmesi ya da baş ağrıtmaması uyku öncesi hazırlıkla yakından alakalıdır.
Öyle ya, madem sevgiliyle buluşacaksın o halde ön hazırlık yapacaksın.
Allah ile arası en iyi olan büyük önderin uyku öncesi yapmış olduğu ön hazırlık hadis kitaplarına şöyle kaydolmuş;
“Ey Allah’ım! Senden dünya ve âhirette af ve âfiyet dilerim. Ey Allah’ım! Dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve âfiyet dilerim. Ey Allah’ım! Ayıplarımı ört ve korkularımdan emin kıl!.. Allah’ım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üzerimden gelecek bir kötülükten beni muhâfaza buyur (Yere batırılarak) altımdan helâk edilmekten azametine sığınırım.
“Ey gizliyi ve görüneni bilen, göklerin ve yerin yaratıcısı, her şeyin Rabbi ve sahibi olan Allah’ım! Senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederim. Nefsimin ve şeytanın şer ve şirkinden, nefsime günah işlemekten veya o günahı bir müslümana yüklemekten sana sığınırım.
“Yüce adına sığınana yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adı ile… O hakkıyle işiten ve bilendir.” (Üç kere)
“Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve peygamber olarak Hz. Muhammed’den (s.a.v.) razı oldum.” (Üç kere).
“Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah’ım! Senin rahmetine iltica eder, yardımını dilerim. İşlerimin hepsini düzelt. Göz açıp kapayıncaya dek beni nefsime terk etme.
“Biz ve kâinatın mülkü (ve tasarrufu) âlemlerin Rabbi olan Allah’a ait olarak sabahladık. Ya Rabbi! Senden bu sabahın hayrını, fethini (başarısını, kolaylığını) bereketini, nusretini, nûrunu ve hidâyetini dilerim. Onun ve ondan sonra gelecek sabahların her türlü şerrinden sana sığınırım.”
“İslam fıtratı, ihlâs kelimesi (şehâdeteyn) üzerine, Efendimiz Hz. Muhammedin (s.a.v.) ümmeti ve atamız Hz. İbrahim’in milleti üzere sabahladık. O (Hz. İbrahim) hanîf ve müslümandı, hiçbir zaman müşriklerden olmadı.”
“Yüce Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan uzak tutar. O’na (hamd ve şükür) ederim!”
“Allah’tan başka ilâh yoktur. Birdir. Ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nadır. O her şeye kâdirdir.” (On kere okunur. Müsait değilse bir kere ile iktifâ edilir.)
“Allah’tan başka ilah yoktur. Birdir. Ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nadır. O her şeye kâdirdir.”
“Yarattıklarının sayısınca, kendisinin razı olacağı kadar, Arş’ının ağırlığı ve kelimelerinin çokluğunca hamdederek Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.” (Sabahlayınca üç defa söylenir.)
“Ey Allah’ım! Senden yararlı ilim, güzel (helâl) rızık ve makbul amel dilerim.” (Sabahlayınca söylenir.)
“Allah’tan bağışlanma diler, O’na tevbe ve istiğfar ederim.”(Günde yüz defa okunur.)
“Sözlerinin tamamı (ki sayısızdır) ile yarattıklarının şerrinden Allah’a sığınırım.”
“Ey Allah’ım! Senin salât ve selâmın Peygamberimiz Hz.Muhammed’in (s.a.v.) üzerine olsun.”
Bismillahirrahmanirrahim.“De ki: O Allah birdir. Allah Samed’dir (O hiçbir şeye muhtaç değil, ama her şey O’na muhtaçtır). O doğmamış ve doğurmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.”
Bismillahirahmanirrahim. “De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığın çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçünün şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden, sabahın Rabbine sığınırım.”
Bismillahirrahmanirrahim.“De ki: İnsanların kalblerine vesvese sokan, pusuya çeken cin ve insan (şeytanı)nın şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melikine (Hakimine), insanların ilâhına sığınırım.”
Yatağa girerken ellerini birleştirip İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okur ve sonra elleriyle başını, yüzünü ve bedeninin erişebileceği diğer yerlerini mesh eder (Efendimiz (s.a.v.) bunu üç defa tekrarlardı).
“Allah, O’ndan başka ibadet edilecek kimse yoktur, O Hayy’dır, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku, ne uyuklama gelir. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun Kürsü’sü gökleri ve yeri içine alacak derecede kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O yücedir, büyüktür, azimdir.”
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Allah’ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, işittik, itaat ettik, Ey Rabbimiz, affına sığındık, dönüş sanadır.” dediler. Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde yükümlü kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (günah ve şer) de kendinedir. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işleri de yükleme. Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Sen bizim Mevlâmızsın. Kafirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl, bize yardım et!”
Yatmadan önce yapılacak bir nefis muhasebesi hataların tedavisine ve kurulacak dostluğa büyük bir katkıları olur diye düşünüyorum…[171]
22. Hayatın Her Alanında Allah’ı Zikrederek
Allah’ı zikretme amelini diğer ibadetlerden ayrıca tek özellik belirli bir vakte ya da bazı özel şartlara bağlanmamış olması…
Hatta Allah için; canlı olmasa da gerek yok! Çünkü;
‘Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O Halim’dir, bağışlayıcıdır.’ (İsra: 17/44)
‘Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah’a secde ederler.’ (Rad: 13/15)
Allah’ın, insanlar tarafından zikredilmeyi belirli bir şarta ya da zamana bağlamamış olması zikredilmeyi çok sevdiğini gösterir…
Zikrin; bir hac ya da infak ibadeti gibi maddi, oruç ibadeti gibi manevi bir zorluğu olmaması ve günün yirmi dört saati her ortamda pratiğinin yapılabilirliliği de dikkat çekici…
Sanki bir ses;
‘Ey beni sevdiğini söyleyen kullarım! İşte size zaman… Hem de sınırsız… İstediğiniz an sevginizi dile getirin!..’ diyor…
Allah’a dost olmaya çalışanlar, Allah’ı her ortamda ve en iyi bir şekilde zikreden Rasulullah’ın dua ve zikir dosyalarına bakarlar.[172]
O dosyada şunlar yazılıdır;
Bulunduğu her ortamda Allah’ı zikretmeyi unutmayan Rasulullah uyanır uyanmaz Rabbini şöyle zikrederdi;
“Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. dönüş O’nadır.”[173]
“Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur.Mülk O’nundur ve hamd O’nadır. O, her şeye gücü yetendir. Allah’ı tüm noksanlıklarından tenzih ederim. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur. Ve Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan Allah’a aittir. Rabbim! Beni bağışla!”[174]
“Vücuduma afiyet veren, ruhumu bana geri döndüren ve bana kendisini zikretme fırsatı veren Allah’a hamdolsun.”[175]
Tuvalete Girince
“[Allah’ın adıyla] Allahım! Pislikten ve pis olan şeylerden (erkek ve dişi şeytanlardan) sana sığınırım.”[176]
 

HASAN CAN

Active member
Tuvaletten Çıkınca

“(Allahım) Beni bağışla”[177]
“Biriniz yemeğe başlarken;
‘Bismillah/Adıyla’ desin. şayet unutursa (hatırladığında);
“Evveli ve sonunda Allah’ın adıyla’ desin.”[178]
Yemek Yiyince
“Allah’ın yemekle nimetlendirdiği kimse şöyle desin:
‘Allahım! Bunda bizim için bereket kıl ve bundan daha hayırlısını bize yedir.’ Allah’ın sütle susuzluğunu giderdiği bir kimse de şöyle desin;
“Allahım! Bunda bizim için bereket kıl ve bize bundan daha fazla ver.”[179]
Evden Çıkarken Yapılacak Zikir
“Allah’ın adıyla. Allah’a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet ancak Allah’ındır.”[180]
“Allahım! Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten, ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, zuhmetmekten veya zulme uğramaktan, cehalete düşmekten veya cahil bırakılmaktan sana sığınırım.”[181]
Taşıta Binince Yapılacak Dua
“Allah’ın adıyla, hamd Allah’adır. ‘Bunu bizim hizmetimize veren (Allah’ı) tüm noksanlıklarından tenzih ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Ve, biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz’. Ham Allah’adır. Hamd Allah’adır. Hamd Allah’adır. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’ım! Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Ben nefsime zulmettim, beni bağışla. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın.”[182]
Sabah ve Akşam Zikirleri
“Tüm hamdler yalnız bir olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm, kendisinden sonra peygamber olmayan (Muhammed)in üzerine olsun.”[183]
Yatarken Yapılan Zikirler
İki avucunu bitiştirir; İhlas, Felak ve Nâs sûrelerini okuyarak üfler:
Bismi’llahi’r-Rahmâni’r-Rahîm “De ki: “O Allah birdir. Allah Samed’dir, (her şeyden müstağni ve her şey O’na muhtaçtır). O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O’na denk değildir.”
Bismi’llahi’r-Rahmâni’r-Rahîm “De ki: “Yarattıklarının şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedçilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.”
Bismi’llahi’r-Rahmâni’r-Rahîm “De ki: “İnsanlardan ve cinlerden ve insanların göğüslerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların ilâhı, insanların Hükümrânı ve insanların Rabbi olan Allah’a sığınırım.”
Sonra vücudundan ulaşabildiği yerleri avuçlarıyla, başının üzerinden yüzünden ve vücudunun ön kısmından başlayarak mesheder.”[Okuma ve meshetme üç kere tekrarlanır.][184]
Aman Allah’ım şu sevgiye bak! Şu sevginin zikre nasıl dönüştüğüne bak!
Rabbini zikretmeyi hayatının bir parçası olarak gören Rasulullah (s.a.v.)’in yapmış olduğu zikirler dikkatlice incelendiğinde Allah ile sıcak bir iletişim içinde olduğu görülür…
Yapmış olduğu dua ve zikirlerde, benim dikkatimi en çok tuvaletten çıkınca söylemiş olduğu;
‘Ğufraneke’ – (Beni bağışla!) duası çekmiştir.
Rasulullah (s.a.v.), Allah’tan bağışlanma dileyecek ne yaptı ki bu duayı okudu?
İnanıyorum ki bulduğum cevap sizlerin de gözlerinizi yaşartıp Rabbinize karşı kendinizi mahçup hissettirecektir.[185]
Rasulullah (s.a.v.) Niçin Bağışlanma Diledi?
I. Görüş:
Rasulullah (s.a.v.) bulunduğu her ortamda Allah’ı zikrederdi… Rasulullah (s.a.v.) için tuvalet bir ortamdı… Ama zikir için müsaid değildi… Orada Allah’ı nasıl zikredecekdi ki?
Ve tuvaletten çıkar çıkmaz; sanki kendi elleriyle öyle bir ortamın oluşmasını sağlamış gibi;
– ‘Allah’ım! Ortam müsaid değildi. Haliyle de seni zikredemedim! Sen beni bağışla!’
II. Görüş:
Rasulullah (s.a.v.) Allah’ın, kendisine verdiği her nimete şükrederdi. Hem de sıcağı sıcağına… Yediği yemek; bir nimetti… Fazlalıkların vücuttan dışarı çıkması da ayrı bir nimetti.
İşte o nimete de teşekkür edecekti… Fakat bulunulan ortam buna müsaid değildi. Ve teşekkürünü geciktirdiği için de Allah’tan bağışlanma diledi…
İnanıyorum ki bu satırları okurken, yaşlı göz ve titrek bir sesle ‘Allah-u Ekber!’ diyorsunuz.
Allah-u Teala’yı sürekli zikretmenin dostluğa nasıl yansıyacağını yazıp da uzatmanın bir anlamı yok herhalde…[186]
23. Dostluğa Giden Yollarda İstikrarı Yakalayarak
İnsanoğlu zayıf, bencil, unutkan ve nankör olduğu için her zaman aynı güzel havayı yakalayamayabiliyor… Hele de istikrarı yakalamaya giden yolları bilmiyorsa…
Sosyal hayattaki istikrarsızlık en kötü ihtimalle iflas ettirir… Bilemedin; öldürür! Fakat aynı istikrarsızlık virüsü Allah’ın sevgisini kazandıran amellerin işlenmesine bulaşmışsa, işte o zaman eyvah!
Sevgideki istikrarsızlık diğerlerine benzemez… Daha doğrusu; sevgi, istikrarsızlık kabul etmez… İşte bu yüzden Allah’ın dostluğunu kazandıracak salih amellerin işlenmesinde istikrarlı olunmalı…
Ama nasıl?
Allah ile dostluğu sağlayacak salih amelleri işlerken istikrarlı olmaya giden yolları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz; [187]
İstikrarı Sağlayan Etkenler:
a. Allah ile dostluğun getirisi ve götürüsünü iyi bilmek.
b. Allah ile dostluğu olmazsa olmaz kabul etmek
c. İstikrarsızlığı sabırsızlık olarak algılarsak, sabrın ecrini iyi bilmek
d. Mensubu olduğumuz dine güvenmek
e. Ölüm sonrasını iyi okumak
f. İstikrarsızlığın mayasında şeytanın vesveseleri olduğu için şeytanı iyi tanımak
g. İstikrarsızlığa götüren etkenleri iyi öğrenip çözüm üretmek. [188]
24. Kalbi Allah’a Yaklaştıracak Kitaplar Okuyarak
Allah ile dostluğu kuvvetlendirecek etkenlerden biri de maneviyatı besleyen kitapların okunmasıdır. Bu tür kitapları kaleme alan alimler kitaplarına tecrübelerini yansıttıkları için direk kalbe hitap ederler.
Allah ile kul arasında köprü olmaya çalışan bu kitaplar maalesef belli bir cemaatlere mal edilmesi sebebiyle cazibesini kaybetti…
Diyorum ki;
– ‘Allah’a yaklaştıracak her kapıyı tıktıklayalım, her kitabı okuyalım ve her nasihate kulak verelim…
– ‘Binlerce kitap arasından nasıl seçeceğiz? Her gün yeni yeni yazarlar, yeni yeni kitaplar çıkıyor!’
Haklısınız…
Ben yayınevi sahibi olarak (Karınca yayınları) kitaplarla haşir neşirim. Hem Allah ile dostluğumu kuvvetlendirmek için hem de bu bölümü (kalbi Allah’a yaklaştıracak kitaplar okuyarak) hazırlamak için bazı kitapları aldım ve inceledim.
Fayda vereceğine inandığım için bazı kitaplar tavsiye edeceğim. İnşaallah bulur, alır, okur ve yaşamaya çalışırsınız… [189]
İnsanı Allah’a Yaklaştırmaya Vesile Olabilecek Kitaplar Listesi
1. Kur’an-ı Kerim
Özellikle de tefekkür ayetleri üzerinde uzunca düşünerek, cennet ve cehennem ayetlerini bir film şeridi gibi gözler önüne sererek (hayali olarak tabi), ve gece Kur’an-ı tane tane okuyarak Allah ile sıcak bir ilişki kurulabilir.
2. Hadis Kitapları
Kütübüs-Sitte’den faydalınabilinir. Rasulullah (s.a.v.)’nin Allah sevgisi, Allah korkusu, gece ibadetleri, sabrı, tefekkürü, tevekkülü, kısacası hayatını okuyabiliriz…
3. Hayatus-Sahabe
Yazarı: M. Yusuf Kandehlevi
Yayınevi: Ravza
Sayfa: 560
İçeriği: Sahabenin Allah’a, Peygambere ve kardeşlere olan sevgilerini, musibetler karşısında sabırlarını, tevekküllerini, takvalarını, gece ibadetlerini ve cesaretlerini delilleriyle anlatan bir kitap…
Allah’ın razı olduğu bir nesli takip etmek Allah ile kurulacak dostluğa önemli ölçüde katkı sağlar.
4. Kitabü’z Zühd Ve’r-Rekaik
(Zahidlik ve İncelikleri)
Yazarı: Abdullah ibnül Mübarek (H.118-M.736) (Tebeü’t-Tabiinlerdendir.)
Yayınevi: Seha
Sayfa: 370
İçeriği: 1627 tane, takvayı artıracak hadisler, tabiinler ve tebe-üt-Tabiinler’in sözlerinden oluşmuş tek ciltli bir kitap.
Onbir bölümden oluşan bu kitap sırasıyla;
– Allah’a itaate ve ibadete teşvik.
– İbret alma ve tefekkür
– Dili koruma ve tevazu
– Tevekkül ve dünyadan azla yetinme bilinci
– Gerçek arkadaş seçmek
– Dünyada refah içinde olmanın kınanması
– Allah-u Teala’nın rahmetinin anlatılması
– Allah’ı zikretmek
– Namaz bilinci
– Takva.
Konularından bahsediyor. Kitap oldukça sade ve anlaşılır.
5. Er-Riaye (Nefis Muhasebesinin Temelleri)
Yazar: İmam el-Muhasibi (H. 165- M. 781)
Yayınevi: İnsan
Sayfa: 602
İçeriği: Kul ile Allah arasında iyi bir köprü olacağına inandığım bu kitabın kalınca olması gözleri korkutmasın… İmam Gazali bu kitabı okuyup şerh yapmış… O Şerh’in adı da bir çoklarımızın kütüphanesinde bulunan ‘İhya-u Ulumiddin.’
Yani bu kadar önemli bir kitap.
Kitap şu konular üzerinde yoğunlaşmış;
– Takvanın aranması konusunda insanların farklı düzeyleri ve Allah için amellerin gözetilmesi üzerine…
– Arkadaş ve nefsi tanıma
– Nefsi tanımak, fiillerinin kötülüğünü ve arzularına çağırmasına karşı uyanık olmak üzerine.
– Böbürlenmek, gaflet ve haset üzerine…
6. Kitabü’z- ZÜHD
Yazar: Beyhaki (H.384 – M.994)
Yayınevi: Hacegan
Sayfa: 288
İçeriği: Abdullah ibnül-Mübarek’in kitabının içerik olarak bir benzeridir. 982 tane Zühd ile alakalı hadis, Tabiin ve Tebeüttabiin’den sözleri içerir.
Oldukça fayda vereceğine inandığım tam bir kaynak eser.
7. Dört Halifeden Vecizler Sözlüğü
Yazar: Dört Halife (Hazırlayan Mehmet Yılmaz)
Yayınevi: Şule
Sayfa: 424
İçeriği: Takvayla alakalı tüm konular üzerine söylenmiş veciz sözleri içeriyor… Her sözün orjinal arapçası, altında arapça okunuşu, türkçesi ve kaynağı mevcut…
Reklam gibi olacak ama kütüphanelerin demir başı olmaya aday diyebilirim.
Bu kitapta her gün okunacak 15 sayfa günü kurtarabilir.
8. Vecizler, Öğütler, Paralolar
Yazar: Yerli ve yabancı alimler, bilgeler ve filozoflar
Yayınevi: Elif
Sayfa: 498
İçeriği: Bu kitapta bir çok konu üzerine söylenen veciz sözlerden oluşuyor… O kadar da ihtiyaç olmamasına rağmen müslüman olmayanların da fikirlerini öğrenmek babından okunabilir…
9. İhya-u Ulumuddin
Yazar: İmam Gazali
Yayınevi: Birçok yayınevi tarafından çıktı.
Sayfa: Değişken (4 Cilt, 2 Cilt, Muhtasar)
İçeriği: Okuyucuya takva, ahlak ve ilim ruhu kazandıran müthiş bir eser… Yüz yıllardır okunması o kitabın değerini gösterir.
10. Gece İbadeti
Yazar: Doç.Dr. Abdulhakim Yüce
Yayınevi: Kaynak
Sayfa: 164
İçeriği: Peygamber efendimizin (s.a.v.), Sahabelerin, Tabiinlerin, Tebeüt-tabiinlerin ve selef alimlerimizin gece hayatlarını delilleriyle gösteren bir kitap.
Okuyucuya gecenin bereketini aşılaması babından faydalı bir kitap olduğu kanaatindeyim.
11. Arınma Yolu 1–2. , İman ve Salih Amel
Yazar: Abdul Hamid Bilali.
Yayınevi: Buruc
Sayfa: 303 + 160
İçeriği: Daha çok, okuyucusunun günahlardan arınmasını ve kalbini Allah sevgisiyle doldurmasını sağlayacak formüller sunuyor… Özellikle de kalbi hastalıklar ve tedavisi üzerinde duruyor. Okuyucuya takva bilinci vereceğine inandığım harika bir set…

12. Kalbin İlacı
Yazar: İbn. Kayyım El-Cevziyye
Yayınevi: Elif
Sayfa: 320
İçeriği: Adı gibi…
13. Namazda Huşuya Götüren 33 Etken
Yazar: Muhammed-Salih El-Müneccid.
Yayınevi: Karınca
Sayfa: 96
İçeriği: Allah ile dostluğu sağlayacak etkenlerden biri de huşu ile namaz kılmaktır. Genç alimlerimizden M. S. El-Müneccid bu kitabında namazda huşuyu bozan etkenlerle huşuya götüren etkenleri maddeler halinde inceleyip okuyucularına sunmuş.
Namazda huşuyu yakalamak demek Allah ile dostluğu oldu-bittiye getirmek demektir.
İşte bu kitap bu noktada oldukça iddialı…
14. Tefekkürün Gücü
Yazar: Feyzullah Birışık
Yayınevi: Karınca
Sayfa: 186
İçeriği: Allah ile kurulacak dostluğa giden yollardan biri de tefekkürdür. Bu kitapta ayet ve hadis ışığında yoğun bir tefekkür bulabilirsiniz…
Özellikle de Allah’ın büyüklüğünü, sanatını ve bizlere verdiği nimetleri farklı bir uslupla okuyuculara sundum… İnşaallah fayda verir diyorum.
15. İnancın Gölgesinde
Yazar: Fethullah Gülen
Yayınevi: Nil Yayınları
Sayfa: 286
16. İbadetin Getirdikleri
Yazar: Safvet Senih
Yayınevi: Işık Yayınları
Sayfa: 190. [190]
25. Allah’ın Bizlere İyi Niyet Beslediğini Bilerek
Özellikle de ümitsizlik mikrobunu öldürmeye çalışmak istediğim için bu başlığı attığımı hatırlatarak konumuza giriş yapalım;
Cehennemi insan ve cinlerle dolduracağını söyleyen Allah-u Teala, insanların cehenneme girmemesi için tüm şartların oluşmasını dilemiştir.
Allah-u Teala insanları en güzel şekilde yaratarak tüm dünya ve içindekilerini hizmetine sunmuştur… Hatta dünyadan bilmem kaç km. uzaklıktaki güneşi, ayı ve yıldızları da insanların hizmetine sunmuş…
Daha sonra, emir, yasak ve tavsiyelerinin daha iyi anlaşılması için, insanlara akıl vererek; kendisini bulma yolunda katkıda bulunmuştur…
Gel zaman git zaman salt manada akılla bulamayacaklarını bildiği için insanlara Peygamberler göndermiştir. İnsanlardan eziyet gören peygamberlerin tek görevi insanlara cennet ve cehenneme giden yolları tanımlamak olmuştur.
Allah’ın, kendilerinin iyiliğini istediğini anlamak istemeyince peygamberlerini öldürmüşlerdir… İnsanların cennete girmelerini isteyen Allah-u Teala bir peygamber daha göndermiştir… İyilikten pek anlamayan insanlar tekrar öldürmüşlerdir…
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra, Allah-u Teala son bir peygamber daha göndermiştir… Peygamberlerle birlikte aynı vazifeyi (davet etmeyi) üstlenmeyen müslümanları ise tehdit etmiştir.
Düşünsenize bizlerin cennete girmesi için Peygamberler ve islam davetçileri hayatı pahasına seferber oluyorlar…
Tüm bunlar Allah’ın, kullarına iyi niyet beslemesi değil de nedir acaba?
Günahlarımızı affedeceğini söylemesi, en küçük bir amel’e çok sevap vermesi. Rahmetinin gazabını geçtiğini söylemesi, Öldükten sonra amel defterimizin açık kalması için fırsatlar tanıması, dininin daha doğru anlaşılması için bazı insanlara ilmi sevdirip o ilimle insanları aydınlattırması, tövbe kapısının sürekli açık bıraktığını bildirmesi Allah’ın, kullarına iyi niyet beslemesi değil de nedir acaba?
Ama maalesef tüm bunlara rağmen;
‘… fakat insanların çoğu şükretmezler.’ (Neml: 27/73)
Hem de;
‘Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lutuf sahibidir…’ (Neml: 27/73)
olmasına rağmen!
Unutmayalım ki, Allah, kullarına iyi niyet beslemeseydi, ne akıl verirdi, ne peygamber gönderirdi, ne davetçileri harekete geçirtirdi (Teşvik ve tehditlerle) ne de tefekkür malzemeleri yaratırdı…
O, bize değer verdi… Peki ya biz. [191]
26. Sık Sık Sesli Bir Şekilde ‘Seni Seviyorum Allah’ım Diyerek
Dil ile sürekli ‘Seni Seviyorum Allah’ım!’ demek, ihsan kavramının kapısını aralayabilir… O kapıdan muhtemelen şöyle bir ses işitilir;
‘O zaman ispat et!’
Ben, bu sayfayı ‘Seni Seviyorum Allah’ım!’ yazısıyla doldurayım; Sizler de tek tek okuyun[192];
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!

SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
SENİ SEVİYORUM ALLAH’IM!
 

HASAN CAN

Active member
ALLAH’IN KULUNA DOST OLMASININ BELİRTİLERİ

Giriş
İnsanın aklına mutlaka gelir;
– ‘Allah’a dost olmak için ellerimden geleni yaptım diyelim… Peki, dostluğun; tarafından kabul görüldüğünü nasıl anlayacağım? Yok mu bunun belirtileri?
İlla ki var!
Kur’an-ı Kerim’de;
– ‘Onlar ki…’ diye başlayan bütün ayetler Allah dostlarının vasıflarını sıralar…
Kitabımızın bu bölümünde; Allah’ın kuluna dost olmasının belirtilerini maddeler halinde göreceğiz.
Her başlığı uzun uzadıya açıklayamayacağım. Bir iki ayet, hadis ve Allah dostlarının yaşantılarından anektodlar düşeceğim…. Şunu da unutmayalım ki, Allah-u Teala dost seçtiği kişilere bazı amelleri sevdirmiştir. O yüzden onlar zevkle salih ameller işlerler.
Darısı bizim başımıza deyip dosyamızı açalım. [194]
Allah’ın Kuluna Dost Olmasının Belirtileri
1. Gaybe İman Ettikleri Görülür
‘Onlar gayba inanırlar…’ (Bakara: 2/3)
Hem de öyle bir inanmışlardır ki, bu imanla ne rızık endişesi yaşarlar ne de kader noktasında takıntıları olur.
Onlar sadece şunu söylerler;
‘Allah var, Problem yok!’ [195]
2. İbadetlerini Vaktinde Yaptıkları Görülür
Allah dostlarının kelime hazinesinde, belki de en az kullanılan kelimeler;
‘Yarın, sonra, hele bir bakalım, daha vakit var, emekli olduktan sonra, daha genciz,’dir.
İş öncesi,
Onların en çok kullandığı kelimeler;
‘Şimdi, hemen, ne duruyorsun’dur.
Herhangi bir infak talebinde kem küm yapmadan, yüz rengi değişmeden ve en az kullanılan cümleleri sarfetmeden elleri cebine gidiyorsa onda Allah’ın dostluk pırıltıları vardır demektir.
Diğer ibadetlerde de hızlıdırlar;
‘Ve onlar ki namazlarına devam ederler. (korurlar).[196] (Mü’minun: 23/9)
Herhangi bir müslümanın başı sıkıştığında ilk arayan ve olay mahalline ilk gelen kişide Allah’ın dost olma alametlerini görebilirsiniz. [197]
3. Namazlarında Huşu İçindedirler
Allah dostları ikindiye on dakika kala öğlen namazlarını kılmaya çalışmazlar. İbadetleri vaktinde eda etmeye alışık oldukları ve ibadetlerinden zevk aldıkları için vaktin girmesini sabırsızlıkla beklerler.
Ve namazla Allah’a yaklaşacaklarını bildikleri için namazlarında huşu içindedirler… Secde’yi çok iyi değerlendirirler…
‘Onlar ki namazlarında huşu içindedirler.’ (Mü’minun: 23/2)
Camiye girerken, cami içinde gördüğünüz kişi sizden sonra camiden çıkarsa O’nda bu ayetin tecellisini görebilirsiniz. [198]
4. Onlar ki Boş ve Yararsız Şeylerden Uzaklaşırlar
Allah-u Teala, dost seçtiği kişilere vaktin değerini ve önemini bir şekilde ilham etmiştir… O yüzden vakitlerini pirim getirmeyen işlerde harcamazlar…
Geyik muhabbeti yapılan yerde ilk ayrılan, ecir pazarına ilk koşan kişiye dikkatli bakın… Çünkü O ve Onun gibileri;
‘Onlar ki; boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler’ (el-Mü’minun: 23/3) [199]
5. Onlar ki İffetlerini Korurlar
Ne ferdi hayatlarında ne de ailevi hayatlarında en küçük bir iffetsizliğe rastlayamazsınız. Olabildiğince namuslarını korurlar…
‘Ve Onlar ki iffetlerini korurlar.’ (Mü’minun: 23/5) [200]
6. Onlar ki Emanetlerine ve Ahitlerine Riayet Ederler
İnsanın aldıkları emanetleri korumaları, o insanı ya da aldığı emaneti çok sevdiğinden, ya da emanet sahibinden çok korktuğundan emaneti muhafaza etmez.
Allah dostları, aldığı emanetin arkasında Allah’ı görürler… Ve koruyucularına dair Allah’a söz verirler…
O yüzden oldukça hassastırlar… Aynı şekilde verdikleri sözde durmaları da Allah içindir.
‘Yine onlar ki, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.’ (Mü’minun: 23/8) [201]
7. Dünyevi Hiçbir Menfaat Beklemezler
Hem ne diye beklesinler ki?.. Onlar, Rasulullah (s.a.v.)’ın şu hadisini tüm hücreleriyle sindirmişlerdir adeta;
Ebu’l-Abbas Abdullah b. Abbas (r.a.) dedi ki: Bir gün Rasulullah (s.a.v.)’ın terkisinde idim. Şöyle buyurdu:
“Ey oğul, ben sana bir kaç kelime öğreteyim. Allah’ı koru ki,[202] O da seni korusun.[203] Allah’ı koru ki, O’nu karşında bulasın. Dileyecek olursan, Allah’tan dile. Yardım isteyecek olursan, Allah’tan yardım iste! Şunu bil ki, eğer bütün insanlar (en ufak) bir şey ile sana faydalı olmak için bir araya toplanacak olsalar Allah’ın senin için yazmış olduğundan başka bir şeyle fayda sağlayamazlar. Eğer sana her hangi bir şeyle zarar vermek için bir araya toplanacak olsalar, Allah’ın senin aleyhine yazmış olduğu bir şeyden başkasıyla sana zarar veremezler. (Çünkü) kalemler kaldırılmış sahifeler (in mürekkebi) kurumuştur.”[204]
Tüm imkan ve olanakları yaratan dururken, neden ikinci ele başvursunlar ki?
Bu sebeple insanlardan dünyevi bir çıkar beklemezler. [205]
8. Dünyada Misafir Gibi Görünürler
Ahiret endeksli bir hayat yaşadıkları için dünyaya pek yatırım yapmayı düşünmezler. İmtihan salonu olan bu dünyanın cazibesine pek kaptırmazlar kendilerini…
Dert ve tasaları Rablerinin rızasını kazanmak olduğu için dünyevi dertleri problem etmezler. Konuşmalarında ve bire bir nasihatlerinde şu gerçek üzerinde dururlar:
İbn. Ömer dedi ki, Allah Resulu bana dedi ki:
– Dünyada bir garip gibi ol. Veya geçici bir yolcu gibi ol.’ İbn.Ömer dedi ki;
‘Sabahladığında akşamı bekleme, akşamladığında da sabahı bekleme.[206]
9. Lükse Önem Vermezler
Cennette lüks bir hayat yaşamayı kafalarına koydukları için ihtiyaçları dışındakilerini yatırıma kullanarak;
‘… Sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. “İhtiyaçtan fazlasını” de…’ (Bakara: 2/219) ayetini yaşarlar… Yine, kitaplarında moda’ya yer yoktur ve israfı sevmezler…
Hz. Ömer (r.a.)’nın şu sözü başlığımızı yeterince aydınlatıyor:
‘Üç şey dışındakiler senin değildir. Yediğin, içtiğin ve giyip eskittiğin.’[207]
10. Ecir Avcısıdırlar
Allah-u Teala, kendisine dost seçtiği insanlara bazı amelleri sevdirmiştir… Kimine, insanlara hizmet etme amelini sevdirmiş. Kimine ilim ruhunu, kimine infak bilincini, kimine gece ibadetlerini sevdirmiştir… Ama bazı Allah dostları var ki tabiri caizse tam bir ecir avcısıdırlar…
Daha çok amel işlemek için pusuda beklerler… Gördükleri avı (ecir) babalarına bile vermek istemezler…
Konumuza katkısı olur babından yaşadığım bir anıyı anlatayım:
1997 yılında Beyazıt’taki dükkanımdan çıkıp Şirinevler’deki kesimhaneye gidecektim. Ben, arkadaşım ve Mısırlı misafiri üçümüz dükkandan çıktık. Benim elimde poşet ve içinde iki tane naylon çuval vardı. Toplam bir kilo bile gelmezdi.
Dükkanımızla tramvay arası, yaklaşık 150 metre. Mısırlı kardeş, hızla elimden poşeti kaptı… Ne kadar zorladıysamda alamadım. Arkadaşım, bana:
– Hiç kendini zorlama Feyzullah!.. Alamazsın! Bu söz üzerine direnmekten vaz geçtim. Tramvay durağına gelince poşetimi bana iade etti…
İnanıyorum ki, defterine;
‘Kardeşine hizmet etti…’ diye notlandı…
Basitmiş gibi görünen bu ameli altı yıldır unutamamış olmam ecrin büyüklüğünü göstermez mi? [208]
11. İbadetlerinde Lezzet Alırlar
Allah-u Teala, sevdiği kullarının cennetteki derecesini yükseltmek için imanlarını artırır. Artan iman da salih amellere yansır…
Kur’an okurlar;
Kur’an okumalarından aldıkları lezzet, diğer okurlardan farklı olur;
‘Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. (Kur’an okumak) Onların saygısını artırır.’ (İsra: 17/109)
Namaz kılarlar;
Kıldıkları namazlardan aldıkları lezzet başlarını döndürür.
Okuyoruz;
(Tabiinlerden) Müslim b. Yesar hakkında şöyle rivayet edilir;
Müslim b. Yesar namazda iken az veya çok herhangi bir şeyle ilgilendiğini hiç görmedim. Bir gün mescidin bir kısmı yıkılmış çarşıdakiler panik göstermişler. Osman b. Yesar mescidde namaz kıldığı halde bu duruma hiç aldırış etmemişti. Şevzeb şöyle demiştir:
– Müslim b. Yesar evde namaz kılacağı zaman ev halkına, “Konuşun… Ben, sizin konuştuklarınızı duymuyorum.” derdi. O eve geldiğinde ev halkı hiç konuşmaz, namaza durduğunda konuşur, gülerlerdi.[209]
Allah’ı zikrederler;
Zikirleri diğer insanların zikirlerinden farklı olur;
‘Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru. (Ali İmran: 3/191)
İnfak ederler;
İnfak anlayışı diğer müslümanların infak anlayışından oldukça farklıdır;
‘… kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler…’ (Haşr: 59/9) [210]
12. Herkes Tarafından Sevilirler
Bu başlığımızı daha önceki bölümlerde az da olsa açıklamıştık. Şimdi de bir insanın birçok kişi tarafından sevilmesini Allah’ın sevgisinin belirtileri başlığı altında inceleyelim.
Allah-uTeala, kulları tarafından sevilince, sanki kullarına jest yapıyormuş gibi diğer insanların kalbine o kuluna karşı sevgi ilham eder…:
Ebu Hureyre (r.a.)’dan.
Resulûllah (s.a.v.) dedi ki;
– ‘Allah bir kulu sevdiğinde Cebrail’e söyler:
– ‘Ben filancayı seviyorum, sen de sev.
Cebrail o filanı sever ve, semadaki meleklere;
– ‘Rabbiniz, filancayı seviyor, ben de seviyorum siz de sevin’ der.
Semadaki bütün meleklerde onu sever.
Allah Rasûlü (s.a.v.) dedi ki;
– ‘Yerde ona kabul defteri açılır. Birine kızdığı zaman da aynısını söyler.[211]
Bu, dünyadaki mükafattır… Tabi bir de cennetteki mükafat vardır ki, baş döndürür…
Bir insanın diğer insanlar tarafından sevilmesi bazı nedenlere dayanır;
1. Doğru sözlü olmaları
2. Emanete ihanet etmemeleri
3. İnsanların mallarında ve namuslarında gözleri olmamaları
4. Tebessümlü olmaları
5. Kavgacı ruhları olmamaları
6. Kendine ve çevresine saygılı olmaları vs.
Bu tür vasıfları barınanlar insanların sevgisini üzerlerine çekerler…
Bu tür vasıflara sahip olmakta Allah’ı sevip ona dost olmakla mümkün olur ancak…
Eğer çevreniz tarafından hiçbir menfaat beklenilmeden seviliyorsanız, bilin ki Allah ta sizi seviyor. [212]
13. Konuşmalarında ‘Bence’ Kelimesine Pek Rastlanmaz.
Akıllarını ‘vahye’ sattıkları için her konuda ‘vahye’ (Kur’an ve Sünnete) danışırlar. Herhangi bir konu için;
“Allah buna ne der?
Peygamber bu konu hakkında ne demiş?
Ulemalarımızın görüşü ne?” diyerek pek de görüş beyan etmezler.[213]
‘Ey iman edenler!Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ululemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasul’e götürün (Onların talimatlarına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. (Nisa: 4/59) [214]
14. Allah’tan Başkasından Korkmazlar
Allah dostları şu gerçeği çok iyi bilirler;
Tüm dünya bir araya gelse, ancak Allah’ın takdir ettiği kadar zarar verebilirler…[215]
İşte bu gerçeğe iman etmiş olmaları, kalplerindeki Allah dışında tüm korkuları söküp atar…
Neden korkacaklar?
Başlarına gelmeyecek musibetin isabet etmesinden mi?.. Yazılmamışsa zaten kimse zarar veremez.
Yazılmışsa da hiç kimse merhamete gelip o zararı def edemez…
Onlar Allah’ı sevdiler ve bu sevgi diğer korkuların silinmesini sağladı.
‘Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven mü’minlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. (Hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar.) Bu, Allah’ın, dilediğine verdiği lutuftur. Allah’ın lutfu ve ilmi geniştir. (Maide: 5/54)
Sevgi ve korkunun giriş ve çıkışları kalpte gerçekleşir… Kalbin tasarrufu kimin elinde? [216]
15. Dilleri Zikirle Islaktır
Günün her saatinde ve her ortamda Allah’ın gücünü, büyüklüğünü ve sanatını gördükleri için hayranlıklarını dile getirirler…
‘Subhanallah’
‘Elhamdulillah’
‘Allahuekber’
Allah’ın, zikredilmeyi çok sevdiğini bildikleri için dillerini en çok bu yönde kullanırlar… [217]

16. Saatlerini Gece 2.30’a Kurarlar
O saatte kalktıklarını Allah’tan başkasının görmemesi için oldukça dikkat ederler.[218] Gecenin mutluluğunu ve muhabbetini yalnızca Allah ile paylaşmak isterler.
O saatlerin önemini Allah dostları bakınız nasıl dile getiriyorlar;
Ata b.ebi Rabah;
“Gece namazı, bedene ve bütün organlara kuvvettir. Bu namaza kalkan kimse, sevinçli ve huzurlu olur. Kalkmayan, üzüntülü ve kalbi kırık olur. Kendini birşey kaybetmez gibi hisseder. Gerçekten de o çok faydalı şey kaybetmiştir.[219]
Hz. Ebu Bekir, son anlarının yaklaştığını hissedince, kendinden sonra halife olacak Hz. Ömeri çağırarak şu vasiyette bulundu:
“Ey Ömer!, Allah’tan kork ve bil ki Allah’ın gece yerine getirilmesi gereken hakları var, onları gündüz kabul etmez; gündüz yapılması gereken hakları var onları da gece kabul etmez.
Hz. Ömer, çoğu gün uyuyacak zaman bulamadığı için, oturduğu yerde uyukladığı olurdu. “Gündüz uyusam halkın işlerini göremem, gece uyusam Allah’tan gelecek payımdan mahrum kalırım” derdi.[220]
Selman-ı Farisi, gece karanlığında namaz kılmaya başlar, yorulduğunda ise dille zikreder, yine yorulunca ağlar, bundan da yorulunca ayet ve azamet-i ilahiyyeyi tefekkür ederdi. Sonra kendi kendine “İstırahat ettin, haydi kalk!” der ve namaza devam ederdi. Bir süre namaz kıldıktan sonra “İstirahat ettin, artık zikir yap!” der ve zikre başlardı. Böylece gecesini hep namaz, zikir ve tefekkürle geçirirdi.[221]
Allahû Teâlâ’nın, bir insana gece vaktini sevimli kılması demek; O insana birçok lutufta bulunmuş demektir….
İşte bu yüzden; saatlerini çoğunun kurmadığı bir saate kurarlar… [222]
17. Yürüyen Kur’an Çağrışımı Yaparlar.
Allah’a dost olan bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkmaz. Allah’a olan itaatlerini amelleriyle ispat etmeye çalışır.
Bunun için, Kur’an’dan aldıkları her on ayeti yaşadıktan/pratiğini yaptıktan sonra bir on ayet daha alırlar… Gün gelir, kağıt üzerindeki ayetler insan amelinde sergilenir…
İşte Allah dostları, konuşmalarıyla, görüşmeleriyle, nasihatlarıyla, üzülmeleriyle, ticaretleriyle, komşuluk ilişkileriyle, adaletli oluşlarıyla, edepli oluşlarıyla, kardeşlik hukukunu gözetmeleriyle, yardımlaşmalarıyla, adeta Kur’an’dan inciler sergilerler…
Onlar, insanlar için iyi bir Kur’an fihristidirler… İstediğin ayeti onların amellerinde bulabilirsiniz…
Ne mutlu O Allah dostlarına ki Kur’an’ı bedenlerine giydirdiler… [223]
18. Hiç Kimsenin Kınamasından Çekinmezler
Allah’ın tüm insanlara tavsiye ettiği bu büyük dini seçerken hiç kimseye danışmayan Allah dostları hiç kimsenin kınamasına da kulak vermezler…Çünkü, Allah ile yapmış oldukları dostluk sözleşmesinde şu ibarelerin altına imza atmışlardır:
1. Senden başka hiçbir ilah yoktur Allah’ım!
2. Tüm canlıların rızkını sen verirsin!
3. Herşey senin kontrolünde
4. Senin, ya da bir başkasının rızası arasında kaldığımda, senin rızan diyeceğim.
İşte bu yüzden hiç kimsenin kınamalarına aldırış etmezler ve korkmazlar…
Eğer haklı olduklarına inanıyorlarsa, çürütücü deliller dışında hiçbir göç onların kararını bozamaz! (Allah’ın izniyle). [224]
19. Canlarını Heran Vermeye Hazırdırlar
Allah’a dost olmaya çalışan bir insan, her an patlamaya hazır bir bomba olan bir insandır. Ecir avcısı olarak da tanınan Allah dostları, nefse en ağır gelen amellere de talip olurlar;
‘Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip O yolda canını vermiştir; kimi de (şehidliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir. (Ahzap: 33/23)
Bir an önce gerçek dosta kavuşabilmenin hesabını yaparlar… Bu arzu ve istekleri hem çokca salih amel işlemelerini sağlar hem de şehadet kervanına katılmadan önce rezervasyon yaparlar… Adları okunduğunda;
‘Tüm imanım ve aşkımla, işte buradayım’ derler. [225]
20. Yoklukta Bile Varlıklı Görünürler.
Allah dostları, yokluk zamanlarının en iyi ilacı olan sabır ve tevekkülü kullanırlar… Hiçbir şekilde insanların ellerine bakmazlar… Taleplerini gerçek dosttan yana kullanırlar… Böylelikle onurlu ve izzetli bir şekilde hayatlarına devam etmiş olurlar. [226]
21. Kardeşlerini Kendi Nefislerine Tercih Ederler.
Bu tercihleri Allah’a olan sevgilerinden kaynaklanır. Allah dostları için bir kardeşe hizmet etmek demek, Allah’a hizmet etmek demektir.
Allaha karşı sevgi ve saygıları; kardeşleri için her türlü riski göze alacak kadar ileridedir.
Bu paragrafı okurken, inanıyorum ki birçoklarınızın aklına Uhud’da tarihe altın harflerle işlenen kardeşlik örneği aklınıza geldi. Uhud’da ne olmuştu?
Uhud’da, yaralı mücahidler, ihtiyacı olduğu halde kendilerine uzatılan suyu içmeyip diğer kardeşlere verilmesini istemişlerdir. Onlar da aynı fedakarlığı gösterip diğer kardeşe verilmesini istemişlerdir… Yaralıların hepsi şehid olur, su bardakta kalır…
Allahû Ekber!
Bir insan nasıl olur da kardeşini nefsine tercih eder? Nedir bu işin sırrı?
Bir Allah dostu bunu şöyle açıkladı.
Müslüman kardeşin, birçok soruları barındıran imtihan sorundur. Çözdükçe Allah’ın rızasını kazanırsın. Yani müslüman kardeşinin arkasında Allah’ı göreceksin.
Durum böyle olunca o müslüman, gözünde değer kazanır. O müslümanı kırmak istemezsin… Soruyu beğenmeyen bir öğrenci nasıl başarılı olabilir ki?
Müslümanı sev, Allah da seni sevsin.
Müslümanın kusurunu gizle, Allah da senin kusurlarını gizlesin.
Müslümanın ihtiyacını karşıla, Allah’da senin ihtiyacını karşılasın.
Müslümana ikram et, Allah’da sana ikram etsin.
Müslümanı nefsine tercih et, Allah’da sana değer versin.
Hiçbir menfaat beklemeden yaranıza kan veren bir müslüman görürseniz, biliniz ki Allah size dostunu göndermiş de ders almanızı istemiş. [227]
22. Hücrelerinde Kibir Virüsüne Rastlanmaz.
Kibirlenmeyi hak edecek hiçbir malzemeye sahip olmadıklarını bildikleri için kibirlenmenin yanından bile geçmezler.
Kibirlenenlerin akibetinin ne olacağını adı gibi bilirler;
‘Onlara: İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir.’ (Zümer: 39/72) [228]
23. Bulundukları Her Ortamda Allah’ın Rızasını Ararlar.
Susmaları gereken yerde konuşmazlar, konuşmaları gereken yerde de kesinlikle susmayı tercih etmezler…
Kalkmaları gereken yerde kalkarlar, beklemeleri gereken yerden de bir yere ayrılmazlar… Yeter ki O amellerde Allah’ın onayı olsun! [229]
24. Sabır Ve Şükür, Hayatlarının Vazgeçilmez İkilisidir.

Allah’ın; hangi vasıfları taşıyan müslümanları sevdiğini bildikleri için sonunda sabrı getiren amelleri işlemeye çalışırlar…Ve bir şekilde sıkıntılı bir hayat yaşarlar… Hiçbir zaman dil ile ya da surat asarak isyanvari görüntü içine girmezler…
Herhangi bir maddi ya da manevi sıkıntı içinde görürseniz, sorun onlara;
– Nasılsınız?
verecekleri cevap;
– Elhamdulillah…İyiyim…. Daha da beteri olabilirdi. Her halukârda elhamdulillah’ olur.
İşte O Allah dostuna sıkı sıkı sarılın…Çünkü O size tevekkül, teslimiyet ve sabır dersi vermiştir. [230]
25. Vakitlerine Değer Verirler.
Zamanla yarıştıklarını bilirler… Sol tarafındaki meleği yormamak! için vakitlerini boşa harcamazlar. Onları her an bir işte görürsünüz… Hayatları dolu doludur…
Bir işi bitirince diğerine başlarlar… Tembel değillerdir. Özellikle de Allah’a daha çok yaklaştıracak amellerin hangi vakte denk geldiklerini bildikleri için hayatlarını O vakte ayarlarlar… [231]
 

HASAN CAN

Active member
Sonuç

Allah’a dost olmaya çalışan bir müslüman olarak derim ki;
Allah, sizi kendisine dost olmaya zorlamıyor. Bu konuda oldukça serbestsiniz. İster Allah’ı ve dostlarını dost edinin ister başkalarını… Ama unutmayın ki başkaları sınıfındaki dostlar babanız ya da en yakınınız da olsalar şeytanın dostlarıdırlar…

Çünkü Allah ve dostları dışındaki tüm dostluklar Şeytani olarak adlandırılır.
Eğer Allah’a dost olmaya karar vermişseniz unutmayın ki; Bu saate kadar ne kadar çok günah işlemiş de olsanız Allah’a dost olabilme olasılığı her zaman yüksektir.
• Allah ile kurulacak olan dostluğun önündeki engelleri tesbit edip gerekli önlemleri almak dostluk yönünde önemli bir adımdır… Kitabımızda verdiğimiz başlıklar yeterli olmayabilir. Size tavsiyem Allah ile aranızdaki engelleri tesbit edin…
• Allah ile dostluk nasıl kurulabilir başlığı altındaki yazılarla sınırlı kalmayın… Başka vesileler de arayın…
• Allah ile kurulacak dostluğun getirisini ve O’na dost olamamanın götürüsünü iyi bilin ki vereceğiniz dostluk kararı sağlam olsun.
• Allah’ın, kullarına dost olmasının belirtilerini kendi nefislerinizde tecelli ettirmeye çalışın…
Allah ile dostluğumuzun önündeki engelleri bir bir aşıp O’na dost olabilmemiz duasıyla…. [232]
——————————————————————————–
[1] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 9-14.
[2] İmanını kanıyla sulayan biri demişti Şehid olmayı kafana koyduktan sonra %80 şehidsin… kalan %20 sabır ve sebatına bağlı… Kardeşim doğruyu söyledi…
[3] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 14-17.
[4] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 18.
[5] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 18.
[6] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 19.
[7] İlerleyen sayfalarda genişçe değineceğiz.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 19.
[8] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 19.
[9] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 20-21.
[10] İbn. Hişam: 2/446.
[11] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 25-26.
[12] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 26.
[13] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 26-27.
[14] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 27-28.
[15] Allah’ın hiçbir ibadete ve zikre ihtiyacı yok.
[16] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 28-30.
[17] Buhari, Sulh 10; Müslim, Müsakat 19, (1557); Nesai, Büyü 104, (7/318).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 30-31.
[18] İbn-Mace: Cilt 2 s. 1374 h.no: 1402. Sahiha: 944, Albani sahihtir demiştir.
[19] Tevazu, yardımlaşma, tebessüm, infak, hoşgörü vs.
[20] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 31-32.
[21] İyi iş: Kur’an ve sünnete uygun ibadet…
[22] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 32-33.
[23] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 33.
[24] O günahı işlemeyecekleri anlamına gelmez tabii.
[25] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 33-34.
[26] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 35-36.
[27] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 39.
[28] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 41-43.
[29] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 43.
[30] Bu gücü camda nasıl görüyorlar hâlâ anlayabilmiş değilim.
[31] ‘Bir insan düşünün’ değil de, ‘insana benzeyen bir canlı düşünün’ ifadesi daha doğru olurdu.
[32] İnsanoğlunun cehaleti yazdıklarımızla sınırlı değil. Cehalet öyle bir mikroptur ki bir bulaştı mı kişinin onurunu, namusunu, kişiliğini ve değer yargılarını yerinden oynatıp felç yapar.
[33] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 43-44.
[34] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 45-46.
[35] Öbür tarafa götüremeyeceklerine yakinen iman ederler… Ah! Bu imanları akidelerine de yansısaydı!.. Vallahi meleklerle musafaha ederlerdi…
[36] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 46-48.
[37] İmtihana tabi tutulmayan ‘aklı olmayanlar’ müstesna.
[38] Peygamberler Allah’ın kontrolünde oldukları için günah işlemezler.
[39] Erkek okuyucular için tabii.
[40] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 48-50.
[41] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 50-51.
[42] 3/108; 21/112.
[43] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 51-52.
[44] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 52-53.
[45] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 54.
[46] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 54.
[47] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 55.
[48] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 56-57.
[49] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 57.
[50] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 57-58.
[51] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 61.
[52] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 61-62.
[53] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 63.
[54] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 63-64.
[55] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 64-65.
[56] Nice yazlığı olanlar toprak altında… Uzun yıllar biriktirilen dünya malı 17 saniyede yerle bir olabiliyor.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 65.
[57] Dünyayı sevmeyelim derken, elimizde olanın tamamını verip dağa çekilelim demiyorum. Hedefimiz mal biriktirmek olmasın.
[58] Cennet yolu dikenlerle dolu… dikensiz tüm yollar Cehenneme çıkar.
[59] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 66-68.
[60] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 69-70.
[61] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 70-71.
[62] Hatta dostluğun temel direği de diyebiliriz.
[63] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 71-72.
[64] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 72-73.
[65] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 74.
[66] İbadetlerden nasıl lezzet alabiliriz? Sorusunun cevabını ileriki sahifelerde yanıtlamaya çalışacağım.
[67] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 74-75.
[68] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 75-76.
[69] Zekat, sadaka, infak, Allah yolunda mal ile cihad…
[70] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 76-77.
[71] Buhari cilt: 13, s. 6272.
[72] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 77-79.
[73] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 79.
[74] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 80-81.
[75] Zulmedenlerin karşılarına çıkacak olan şeyler, ilahi gazap ve azaptır. Çünkü bunlara hiç ihtimal vermiyor ve hatırlarına getirmiyorlardı…
[76] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 81-83.
[77] Buhari-Müslim.
[78] Buhari-Müslim.
[79] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 84-85.
[80] Peygamberin yapmış olduğu tam eylemlerin yapılmasında ecir vardır. Bu doğrudur ama, Peygamber sadece tesbih çekmemiştir.
[81] Niyet halis, fakat adresin bulunamaması müstesna.

[82] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 85-86.
[83] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 87-88.
[84] Buhari-7/168.
[85] Buhari-11/213.
[86] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 88-89.
[87] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 89.
[88] Müsned c/7 s. 579, h. no: 23/94.
[89] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 89-90.
[90] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 90-94.
[91] Telbisü’l-iblis. s.: 404. İbnül Cevzi.
[92] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 94-95.
[93] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 96.
[94] Oysaki Allahu Teala, “Bana dua eden yok mu onu bağışlayayım?” der.
[95] Her tarikatı kastetmiyorum. Ama okuyucular tarikatın hangi kolundan bahsettiğimi anlamışlardır sanıyorum.
[96] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 97-98.
[97] Düşünmezler mi ki Rasulullah (s.a.v.) boşu boşuna mı tevhid mücadelesi etti? Madem dille lailahe illallah demek müslüman olmak için yetiyor, müşrikler kelime-i şehadet getirmediler de savaş açtılar?
[98] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 98-99.
[99] Şamil İslam Ansiklopedisi: 6/349.
[100] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 99-101.
[101] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 102.
[102] Kürtaj gibi.
[103] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 102-104.
[104] Buhari, Enbiya 54/5, IV, 149, Müslim (Tevbe 46-8, s. 2119.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 104-106.
[105] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 109.
[106] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 109.
[107] Allah’ın sevdiği ve sevmediği ameler
[108] Rızasını kazandıracak ameller işleyerek…
[109] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 109-111.
[110] Sahabeler.
[111] Secde
[112] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 111-114.
[113] İbn. Mac c: 2 h. no: 4164 s. 1394. arapçadan.
[114] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 114-116.
[115] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 116.
[116] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 117.
[117] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 117.
[118] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 117.
[119] Buhari, Mezalim 2, Müslim, Tevbe 52, (2768).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 117-118.
[120] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 118.
[121] Buhari, II. 47.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 118-119.
[122] Herhangi bir varlıktan menfaat beklemek noksanlığın ifadesidir.
[123] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 119.
[124] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 120.
[125] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 120-121.
[126] Kur’an okumak, namaz kılmak, tefekkür etmek.
[127] Gecenin son vakitlerinde şanı yüce Rabbimiz dünya semasına iner. Çünkü Ebu Hureyre’den (r.a.) gelen rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şanı yüce ve mübarek Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığı vakit dünya göğüne iner ve şöyle buyurur…” (Tirmizi)
[128] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 122-125.
[129] Buhari: 7/162.
[130] Ya da öyle zannedildiğinde; Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmeye çalışan bir kardeşimiz bu başlığımız hakkında şöyle bir anısını anlattı:
– Seyahati seven bir insan olduğum için sık sık seyahat ederim. (Türkiye içi) İstanbul’dan çıkmadan önce;
– Allah’ım! Sen beni sağ salim gitmek istediğim yere ulaştır. Beni her türlü kazadan ve musibetlerden koru!” der otobüse binerken şu duayı okurum:
– Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Bunu bizim hizmetimize veren (Allah’ı) tüm noksanlıklardan tenzih ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Ve, biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz. Allah’ım senden bu yolculuğumuzda iyilik ve takva, razı olacağın amel dileriz. Allah’ım! Bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır. Ve onun uzaklığını bize yakın kıl. Allah’ım! Sen yolculukta dost ve ailemiz için de vekilsin. Allah’ım! Yolculuğun meşakkatinden, üzücü görüntüler (görmekten) ailede ve malda kötü değişiklikler (le karşılaşmaktan) sana sığınırım.” (Müslim: 2/998)
Otobsümüz sağsalim terminale girince şöyle bir ses işitirim:
– Ey! Bana 16 saat önce dua eden kulum!
İstanbul-Antep arası, nice canlar aldım! Nice nice insanların sakat kalmasına yol açan kazaların olmasına izin verdim…
Fakat sana yolculuk boyunca hiç zarar vermedim. Senin İstanbul’dan Anteb’e sağsalim gelmeni sağladım. Yani İstanbul’daki duana icabet ettim!
Teşekkür yok mu?
Otobüsten iner-inmez terminaldeki mescide gidip şükür secdesi yaparak Allah’a teşekkür ederim.
– ‘Peki duana icabet etmeseydi?… Yani yolda kaza yapsaydınız, yaralanmalarla neticelenseydi…’ duanın takibatı sonucundaki teşekkürün nasıl olurdu?’ dediğinde, arkadaşım:
‘Her halukarda Allah’a hamdolsun. Belki de yaralanmak hakkında hayırlı olanı olacaktı…’ dedi.
[131] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 125-128.
[132] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 128-129.
[133] “…şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever…” (Bakara: 2/222)
[134] Tirmizi, cilt: 4 hd: 1987.
[135] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 129-130.
[136] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 130-131.
[137] Hastalıklar, fakirlik, yakın çevreden ani ölümler. Hayırsız evlat vs.
[138] Müsnet c:1 s.: 469 hd: 1487.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 131-132.
[139] Sevgi ulaşabilir… fakat sevgi?
[140] Cennetin varlığına iman…
[141] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 132-134.
[142] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 134-135.
[143] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 135-136.
[144] Bakara: 2/153.
[145] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 136-137.
[146] Buhari-Müslim.
[147] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 137-138.
[148] Müslim, Salat: 215.
[149] İleriki sayfalarda isim vererek Allah dostlarının secde anlayışlarına değineceğim.
[150] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 139-140.
[151] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 141.
[152] İnşaallah bu sayfayı yazdıktan sonra uygulamaya çalışacağım. Sizler de okuduktan sonra pratiğini yaparsanız beraberce Allah ile dostluğumuzu kuvvetlendirebiliriz.
[153] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 141.
[154] Belki de hiç secdeden kalkmayız… Ne dersiniz?
[155] Sadece secdeyi değerli kılmak için yazdım.
[156] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 141-142.
[157] Buhari c: 7, s.: 3280.
[158] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 142-145.
[159] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 146.
[160] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 146-147.
[161] Bir güvercin gibi, kanatlı ve elinde kâğıt ve kalem, bizlere bakıyor…
[162] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 147-149.
[163] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 149.
[164] Hiç kimse aldatılmak istenmez. Hele de aldatılan ‘ilk’ kendisi olmak, hiç istemez. Bu yüzden başkalarının almasını bekler.
[165] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 150.
[166] Hayatussahabe: 409.
[167] Hayatussahabe (muhtasar): 404. Ravza Yayınları.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 150-151.
[168] Hayatussahabe (muhtasar): 419. Ravza Yayınları.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 151-152.
[169] Hayatussahabe (muhtasar): 242. Ravza Yayınları.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 152.
[170] Hayatussahabe (muhtasar): 197-198. Ravza Yayınları.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 153.
[171] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 154-157.
[172] Rasulullah’ın dua dosyası oldukça kabarık, Uyanınca, elbisesini giyince, çıkarınca, evden çıkınca, çarşıya gidince, rüzgar çıkınca, gök gürleyince, yağmur yağınca, sıkıntıda, medhedilince, hasta ziyaretinde, yolculuğa çıkınca, bineğe binince ve kısacası hayatının her 10-15 dakikasında dua ve zikri görebiliriz.
[173] Buhari, Bkz. Fethu’l-Bâri (11/13); Müslim (4/2083).
[174] Buhari, Bkz. Fethu’l-Bâri (3/39). ve diğerleri. Lafızlar İbn Mâce. Bkz. Sahih-i İbn Mâce (2/335).
[175] Tirmizi (5/473).Bkz. Sahih-i Tirmizi (3/144).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 158-159.
[176] (Buhari (1/45); Müslim (1/283). [Bismillah/Allah’ın adıyla] ziyadesini ise Said b. Mansur tahric etmiştir. Bkz. Fethü’l-Bâri (1/244).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 159.
[177] Bkz. Zâdül’l-Meâd (2/387).
[178] Ebu Dâvud. (3/347); Tirmizi, (4/288). Bkz.Sahih-i Tirmizi (2/167).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 159.
[179] Tirmizi, (5/506). Bkz.Sahih-i Tirmizi (3/158).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 160.
[180] Bkz. Sahih-i Tirmizi (3/151).
[181] Sahih-i İbn Mâce (2/336).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 160.
[182] Bkz. Sahih-i Tirmizi (3/157).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 160.
[183] Bkz. Sahih-i Ebu Dâvud (2/698).
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 160.
[184] Buhari, Bkz. Fethu’l-Bâri (9/63). Müslim (4/ 1723).
[185] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 161-162.
[186] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 162.
[187] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 163.
[188] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 163.
[189] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 164.
[190] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 165-170.
[191] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 170-172.
[192] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 172.
[193] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 173-175.
[194] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 179.
[195] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 180.
[196] Zannetmeyin ki Feyzullah bu tür vasıfları taşıyor. Vallahi bu sayfaları utanarak yazıyorum. Çünkü bu sayfayı yazarken sabah ezanı okunuyor ve camiye uzaklığım 300-400 metre… İnşaallah ‘şimdi’ kelimesini kullananlardan oluruz… inşaallah…
[197] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 180-181.
[198] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 181.
[199] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 181.
[200] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 181-182.
[201] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 182.
[202] Allah’ın emir, yasak ve tavsiyelerini yaşamaya çalış.
[203] Allah’ın kuluna dünyada yardım etmesi, cennette derecenin artırılması.
[204] Tirmizi.
[205] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 182-183.
[206] Buhari.
Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 183.
[207] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 183-184.
[208] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 184-185.
[209] İbnü’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve: 3/72; İman ve Salih Amel, Abdulhamid Bilali, Buruc Yayınları.
[210] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 185-186.
[211] Müsned: c:3 s.: 299. hd: 3481, 9341.
[212] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 186-187.
[213] Özellikle de hüküm istenen konularda.
[214] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 187-188.
[215] Daha önce kaynağı verilmiştir.
[216] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 188-189.
[217] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 189.
[218] Evli olanlar için birbirlerini uyandırmaları tavsiye edilmiştir.
[219] İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-nihaye: 9/294.
[220] İbnü’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve: 1/264.
[221] Kevseri, Altun Silsile, 47.
[222] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 189-190.
[223] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 191.
[224] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 191-192.
[225] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 192.
[226] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 192.
[227] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 193-194.
[228] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 194-195.
[229] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 195.
[230] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 195-196.
[231] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 196.
[232] Feyzullah Birışık, Allah İle Dostluk Nasıl Kurulabilir?, Karınca Yayınları: 197-198.
 
Üst Alt