TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Kendi tarihimiz hakkında bu kadar az şey bilmemiz düşündürücüdür. Yıllardır tarihin Sovyetler Birliği’nin kuruluşundan itibaren başladığını sanıyorduk.
Bize kadar olan her şeyi gerçek dışı saydık. Geçmişe taş atarak, ondan uzaklaştık, onun “aydınlık gelecek” peşinden akılsızca koşmamıza engel olduğunu sandık. Dedelerimizin bize “geçmiş olmadan ne bu günün, ne geleceğin olmayacağı” büyük tavsiyesini unuttuk. Halbuki Türkmen halk kahramanlık hikayelerinin bilge atası Dede Korkut “Anasından örnek almayan kız nasihat kabul etmez, atasını örnek almayan oğul misafir ağırlamaz” diye öğüt veriyordu.
Tarihte Çin’de iki etnik Türkmen grubu ortaya çıkmıştır. Bunlardan büyüğü Türkmen-Salarlar, daha yaygın bir deyişle Salar halkıdır. Onlar Tsinhay, Kansu bölgesinde yoğun olarak, ülkenin diğer bölgelerinde ise Pekin’de, İnin’de, Doğu Türkistan (Sincan Uygur Özerk) bölgesinde dağınık halde yaşamaktadır.
Salarlar Türkmen kökenli yabancı etnik gruplardan en az araştırılandır. Bu her şeyden önce onların tarihine ait belge ve kaynakların olmamasıyla alakalıdır. Salarlara değinen ilk Çin kroniği olan Min hanedanının ilk kuruluş yıllarındaki (1368-1644) belgelerde, onların kökenlerine ve etnik tarihine dair bilgi verilmemektedir. XV-XVlll. yüzyıllarda bizzat Salarlar tarafından el yazısı ile Salar Tarihi yazılmış sa da, bu kaynak şimdiye kadar araştırmacıların eline geçmedi.
Kuşkusuz, büyük Buryat bilim adamı Tibetolog G.Ts.Tsıbikov’un (1873-1930) tetkik ettiği materyaller büyük ilgi uyandırmıştır. O Budist rahibi kıyafetiyle kutsal Lhasa kentine yaptığı ziyaret esnasında gördüğü Orta Asya halklarının, aynı zamanda Tsinhay Salarlarının araştırılmasına büyük emek vermiştir. Bu materyaller o kadar önemlidir ki, A.John, Z.Yusurov ve M.Suşanlo’nun özel araştırma konusu olmuş, “G.Ts.Tsıbikov’un Çalışmalarında Salar Etnografyası Problemleri” adlı makaleyi yayımlanmışlardır
G.Ts.Tsıbikov’un bilgileri hacimce büyük olmasa da bir çok etnografik ayrıntılar içermektedir. Budist Hacısı Kutsal Tibet’te adlı eserinde o şöyle yazıyordu: “Salarlar kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar, Çinlilerinkine benzer elbise giyiyorlar, sadece şapkaları sarıdır ve yukarıda sivrileşiyor ve ucunda altın iplerden örülmüş küpe vardır. Kadınlar Çinli kadınların tersine olarak ayaklarını sakatlamıyorlar, çok bol şalvar giyiyorlaı3. Görünüşe bakılırsa Salarlar İslamı içten yaşıyorlar ve aralarında Türklük bilinci yeterince yaygındır. ” Bununla beraber diğer seyyahlar gibi G.Ts.Tsıbikov da, Salarların kökeni ve etnik tarihi hakkında hemen hemen hiç bir bilgi vermemektedir.
Çin Türkmenlerinin bugünkü dili asırlardır (Çinlilerin, Uygurların ve Çin’in diğer azınlıkların arasında yaşadıklarından dolayı) büyük değişmelere maruz kalsa da, Türkmen Türkçesinin şivelerinden biri sayılmalıdır. Buna en azından yukarıda örneklerini verdiğimiz, Çir\’de yaşayan soydaşlarımızın “Vatan” cemiyetine gönderdikleri mektuplar tanıklık ediyor.
Salar Türkçesi genetik olarak Türkmenceyle ilişkilidir, aynı zamanda Türk dilinin Oğuz veya güney-batı kolunu oluşturmak üzere genetik olarak Azeri Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve Kök Oğuz Türkçesiyle (Gagauz) ilişkilidir. Aynı zamanda Salar dilini Türkmen, Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Kıpçak ve Çağatay lehçeleriyle birlikte, yeni Türk dilleri adını verdiği gruba koyan S.Malov’un fikrine katılmak mümkündür
Çin’in Türkmen ahalisi etnik olarak, çeşitli müelliflerce Salgur, Salur, Salgır, Salor, Savgur, Saluk diye isimlendirilen Türkmen-Oğuz kabilelerinden Türkmen-Salırlarla ilişkilidir. Kaşgarlı Mahmud Oğuz boyu arasında beşinci olarak Salgurları kaydediyor
Çin Türkmenlerinin tarımında ilginç bir nokta vardır; toprağı erkekler eker, fakat tohumu kadınlar serper. Kadınların tabiat kuvvetlerini canlandırarak mahsulü artırdıklarına inanılıyor. Yeri gelmişken, Türkmenistan Türkmenlerinde de ilk sepimi genelde çok çocuklu ailenin başı gerçekleştiriyor ki, bu da verimlilik kültü ile alakalıdır. Şöyle ki, bayram yemeği “semen”inde buğdaydan hazırlanması yalnızca kadınlara aittir. Semen’in pişirilmesine rehberlik adeta çok çocuklu kadına havale ediliyor.
Çin Türkmenlerinde bostancılık da gelişmiştir. Onlar Çin’in tüm sakinleri gibi evlerinin önünde çeşitli türden sebze yetiştirilen iyi bakımlı bostanlara sahiptirler.
Çin Türkmenleri bağcılıkta da epey deneyim kazanmışlardır. Gözlemciler onların bağları örnek biçimde yetiştirdiklerini kaydediyorlar. Bazı yerlerde sulamayı kolaylaştırmak ve bağı kuru soğuktan korumak için Orta Asya’ da limon, portakal gibi subtropikal meyveleri yetiştirmek için kullanılan hendek yöntemini uyguluyorlar. Bağ ürünlerinden elma, armut, vişne, üzüm, fındık yaygındır. Salarların yerleştiği dağlık arazilerde fındık ormanları ve yabani meyve ormanları da çoktur.
Çin Türkmenlerinde hayvancılıkta gelişmiştir; fakat göçebe olarak hayvancılıkla uğraşmazlar; Türkmenistan Türkmenlerinin çoğunun yaptığı gibi, hayvancılıkla tarımı birlikte yürüterek, hayvancılığa tarımın bir bölümü gibi bakıyorlar. İri boynuzlu hayvan da dahil olmak üzere at, eşek ve küçük boynuzlu hayvan yetiştirirler. Salarlarm İskan Tarihi’nde de geçtiği gibi (Suçjı eşek yetiştirirler)1l3. Hayvancılıkta önemli yere sahip ince kıllı koyunlar, bunun yanı sıra yüksek kaliteli yün veren Ankara keçileri mevcuttur.
Dini açıdan Çin Türkmenleri Sünni müslüman olup, Hanefi mezhebindendirler. İslam iki tarikata ayrılır: Laopey (eski mezhep) ve Sinpey (yeni mezhep). Yeni mezhebin diğer adı “djedi-du’dur. Yeni mezhep Sinpey (bu asrın başlarında on büyük ahund-şida ahund) Dunyan ve Huei toplumundan olan liderleri Ma Nur-hey olan ahundların etkisiyle yayıldı. Çağdaş araştırmacıların yazdığına göre son on yılda Türkmen Salarların çoğu eski mezhebe (Laopey) dönmüşlerdir .
Türkmen Salarlar arasında, Semerkant’tan şimdiki yerleşilmiş olan yerlere göç etmiş “kırk veli” kültü yaygındır. Türkmen Salarlardaki mistik “zikir” dansının (Türkmenistan Türkmenlerinde olduğu gibi) korunduğunu kaydetmek gerekir. Bu adet Ramazan’a üç gün kala yılda bir defa yapılır. Literatürde “milli geleneklerinin Türk özelliği taşıdığı, fakat orijinal çizgiler bulunduğu da” belirtiliyor.
Bugünkü bilgilerimiz dahilinde Çin Türkmenleri kültürünün orijinal çizgisinden bahsetmek zordur. Fakat tarihin uzak ve ama yakın ülkeye attığı soydaşlarımızın kültür dünyasının gelecekte daha kapsamlı ve etkili çalışmayla aydınlanacağını ümit ediyoruz.Marat DURDUYEV’
Çeviren Prof.Dr. S.Gömeç
Bize kadar olan her şeyi gerçek dışı saydık. Geçmişe taş atarak, ondan uzaklaştık, onun “aydınlık gelecek” peşinden akılsızca koşmamıza engel olduğunu sandık. Dedelerimizin bize “geçmiş olmadan ne bu günün, ne geleceğin olmayacağı” büyük tavsiyesini unuttuk. Halbuki Türkmen halk kahramanlık hikayelerinin bilge atası Dede Korkut “Anasından örnek almayan kız nasihat kabul etmez, atasını örnek almayan oğul misafir ağırlamaz” diye öğüt veriyordu.
Tarihte Çin’de iki etnik Türkmen grubu ortaya çıkmıştır. Bunlardan büyüğü Türkmen-Salarlar, daha yaygın bir deyişle Salar halkıdır. Onlar Tsinhay, Kansu bölgesinde yoğun olarak, ülkenin diğer bölgelerinde ise Pekin’de, İnin’de, Doğu Türkistan (Sincan Uygur Özerk) bölgesinde dağınık halde yaşamaktadır.
Salarlar Türkmen kökenli yabancı etnik gruplardan en az araştırılandır. Bu her şeyden önce onların tarihine ait belge ve kaynakların olmamasıyla alakalıdır. Salarlara değinen ilk Çin kroniği olan Min hanedanının ilk kuruluş yıllarındaki (1368-1644) belgelerde, onların kökenlerine ve etnik tarihine dair bilgi verilmemektedir. XV-XVlll. yüzyıllarda bizzat Salarlar tarafından el yazısı ile Salar Tarihi yazılmış sa da, bu kaynak şimdiye kadar araştırmacıların eline geçmedi.
Kuşkusuz, büyük Buryat bilim adamı Tibetolog G.Ts.Tsıbikov’un (1873-1930) tetkik ettiği materyaller büyük ilgi uyandırmıştır. O Budist rahibi kıyafetiyle kutsal Lhasa kentine yaptığı ziyaret esnasında gördüğü Orta Asya halklarının, aynı zamanda Tsinhay Salarlarının araştırılmasına büyük emek vermiştir. Bu materyaller o kadar önemlidir ki, A.John, Z.Yusurov ve M.Suşanlo’nun özel araştırma konusu olmuş, “G.Ts.Tsıbikov’un Çalışmalarında Salar Etnografyası Problemleri” adlı makaleyi yayımlanmışlardır
G.Ts.Tsıbikov’un bilgileri hacimce büyük olmasa da bir çok etnografik ayrıntılar içermektedir. Budist Hacısı Kutsal Tibet’te adlı eserinde o şöyle yazıyordu: “Salarlar kendi aralarında Türkçe konuşuyorlar, Çinlilerinkine benzer elbise giyiyorlar, sadece şapkaları sarıdır ve yukarıda sivrileşiyor ve ucunda altın iplerden örülmüş küpe vardır. Kadınlar Çinli kadınların tersine olarak ayaklarını sakatlamıyorlar, çok bol şalvar giyiyorlaı3. Görünüşe bakılırsa Salarlar İslamı içten yaşıyorlar ve aralarında Türklük bilinci yeterince yaygındır. ” Bununla beraber diğer seyyahlar gibi G.Ts.Tsıbikov da, Salarların kökeni ve etnik tarihi hakkında hemen hemen hiç bir bilgi vermemektedir.
Çin Türkmenlerinin bugünkü dili asırlardır (Çinlilerin, Uygurların ve Çin’in diğer azınlıkların arasında yaşadıklarından dolayı) büyük değişmelere maruz kalsa da, Türkmen Türkçesinin şivelerinden biri sayılmalıdır. Buna en azından yukarıda örneklerini verdiğimiz, Çir\’de yaşayan soydaşlarımızın “Vatan” cemiyetine gönderdikleri mektuplar tanıklık ediyor.
Salar Türkçesi genetik olarak Türkmenceyle ilişkilidir, aynı zamanda Türk dilinin Oğuz veya güney-batı kolunu oluşturmak üzere genetik olarak Azeri Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve Kök Oğuz Türkçesiyle (Gagauz) ilişkilidir. Aynı zamanda Salar dilini Türkmen, Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Kıpçak ve Çağatay lehçeleriyle birlikte, yeni Türk dilleri adını verdiği gruba koyan S.Malov’un fikrine katılmak mümkündür
Çin’in Türkmen ahalisi etnik olarak, çeşitli müelliflerce Salgur, Salur, Salgır, Salor, Savgur, Saluk diye isimlendirilen Türkmen-Oğuz kabilelerinden Türkmen-Salırlarla ilişkilidir. Kaşgarlı Mahmud Oğuz boyu arasında beşinci olarak Salgurları kaydediyor
Çin Türkmenlerinin tarımında ilginç bir nokta vardır; toprağı erkekler eker, fakat tohumu kadınlar serper. Kadınların tabiat kuvvetlerini canlandırarak mahsulü artırdıklarına inanılıyor. Yeri gelmişken, Türkmenistan Türkmenlerinde de ilk sepimi genelde çok çocuklu ailenin başı gerçekleştiriyor ki, bu da verimlilik kültü ile alakalıdır. Şöyle ki, bayram yemeği “semen”inde buğdaydan hazırlanması yalnızca kadınlara aittir. Semen’in pişirilmesine rehberlik adeta çok çocuklu kadına havale ediliyor.
Çin Türkmenlerinde bostancılık da gelişmiştir. Onlar Çin’in tüm sakinleri gibi evlerinin önünde çeşitli türden sebze yetiştirilen iyi bakımlı bostanlara sahiptirler.
Çin Türkmenleri bağcılıkta da epey deneyim kazanmışlardır. Gözlemciler onların bağları örnek biçimde yetiştirdiklerini kaydediyorlar. Bazı yerlerde sulamayı kolaylaştırmak ve bağı kuru soğuktan korumak için Orta Asya’ da limon, portakal gibi subtropikal meyveleri yetiştirmek için kullanılan hendek yöntemini uyguluyorlar. Bağ ürünlerinden elma, armut, vişne, üzüm, fındık yaygındır. Salarların yerleştiği dağlık arazilerde fındık ormanları ve yabani meyve ormanları da çoktur.
Çin Türkmenlerinde hayvancılıkta gelişmiştir; fakat göçebe olarak hayvancılıkla uğraşmazlar; Türkmenistan Türkmenlerinin çoğunun yaptığı gibi, hayvancılıkla tarımı birlikte yürüterek, hayvancılığa tarımın bir bölümü gibi bakıyorlar. İri boynuzlu hayvan da dahil olmak üzere at, eşek ve küçük boynuzlu hayvan yetiştirirler. Salarlarm İskan Tarihi’nde de geçtiği gibi (Suçjı eşek yetiştirirler)1l3. Hayvancılıkta önemli yere sahip ince kıllı koyunlar, bunun yanı sıra yüksek kaliteli yün veren Ankara keçileri mevcuttur.
Dini açıdan Çin Türkmenleri Sünni müslüman olup, Hanefi mezhebindendirler. İslam iki tarikata ayrılır: Laopey (eski mezhep) ve Sinpey (yeni mezhep). Yeni mezhebin diğer adı “djedi-du’dur. Yeni mezhep Sinpey (bu asrın başlarında on büyük ahund-şida ahund) Dunyan ve Huei toplumundan olan liderleri Ma Nur-hey olan ahundların etkisiyle yayıldı. Çağdaş araştırmacıların yazdığına göre son on yılda Türkmen Salarların çoğu eski mezhebe (Laopey) dönmüşlerdir .
Türkmen Salarlar arasında, Semerkant’tan şimdiki yerleşilmiş olan yerlere göç etmiş “kırk veli” kültü yaygındır. Türkmen Salarlardaki mistik “zikir” dansının (Türkmenistan Türkmenlerinde olduğu gibi) korunduğunu kaydetmek gerekir. Bu adet Ramazan’a üç gün kala yılda bir defa yapılır. Literatürde “milli geleneklerinin Türk özelliği taşıdığı, fakat orijinal çizgiler bulunduğu da” belirtiliyor.
Bugünkü bilgilerimiz dahilinde Çin Türkmenleri kültürünün orijinal çizgisinden bahsetmek zordur. Fakat tarihin uzak ve ama yakın ülkeye attığı soydaşlarımızın kültür dünyasının gelecekte daha kapsamlı ve etkili çalışmayla aydınlanacağını ümit ediyoruz.Marat DURDUYEV’
Çeviren Prof.Dr. S.Gömeç