ceylannur
Yeni Üyemiz
Bir gün dünyadan ayrılacağız, buradaki hayatı bırakıp gideceğiz. Niçin bu kadar dünyaya düşkünüz?
Bismillahirrahmanirrahim
Dersimizin ayetleri (Elif Lam Mim)
Bu ayeti celile müteşabihattandır.Müteşabihin manasının anlaşılmasında tasdike ve dşünmeye ihtiyaç vardır.Hanefi büyüklerimize göre: Müteşabih aklen ve naklen manası anlaşılamayan ayetlerdir.
Müteşabihin iki kısmı vardır.
Birincisi:Asla manası anlaşılamayan (Elif Lam Mim - Ya sin) gibi bazı surelerin evvelinde bulunan harflerdir.
İkincisiErrahmanu alel arşisteva) ayeti celilesinde bulunan (isteva) kelimesi gibi asıl manası anlaşılıp lakin makam itibariyle zahiri manasını murad etmek edille-i şeriyye ve nakliyyeye nazara muhal olduğundan tevile muhtaç olanlardır.
Müteşabihlerin tevili hususunda iki yol vardır.Selef mezhebi, halef mezhebi.
Kendisine selef denilen geçmiş büyüklere göre müteşabih ayetlerin tevilinden kaçmak gerekir.Onlar bu hususta Al-i İmran suresinin:
''Biz bu ayetlere inandık bütün ayetler Rabbimizin indindendir.''(Ali İmran 7) ayeti celilesini delil getirerek müteşabihat hakkındaki bilgiyi Cenab-ı Hakk'a bırakırlar.
Kendilerine halef denilen ve sonra gelen alimlerin görüşüne nazaran müteşabihi akla ve şeriatın zahirine göre tevil etmek caizdir.
''Allah bu harflerden maksadının ne olduğunu ziyadesi ile bilendir.''
(Ders ayeti)
''Bu sure hikmetle dolu olan Kuran'ın ayetleridir.''
Kuran'ı Azimüşşan Hakimdir.Allah-u Teala Hazretleri de Hakimdir.Niçin? Hiç hataları zerre kadar yanlışlıkları yoktur.İşte Hakim buna denilir.Her kim bu kitab ile amel ederse o da Hakim olur.Bunsuz Hakim olmak mümkün değildir.Bir beşer bu kadar zayıf aklı ile her işin doğrusuna muvaffak olamaz.Yüz tane tamam yapsa bin tane noksan yapar.
Ali İmran Suresinde:
''Hepiniz Allah'ın habl-i metini olan Kuran-ı Kerime sarılınız, sakın ondan ayrılmayınız.''(Ali İmran 103) buyurulmaktadır.
Fakat insanların bir kısmı bu sağlam ipe yapışır, bir kısmı yapışmaz bu caiz değildir.Bütün insanların yapışması lazımdır.Her insan Kuran-ı Kerim'e sarılacak. Dünya da yüz kişi zengin olsa aralarında bir fakir olsa ona bakarlar, fakat ahirette bu olamıyacak yüz zengin bir fakiri idare edemiyecektir. İnsan' ın Dünya da kazanması lazımdır. Defterinde birşeyler varsa ne ala, defterinde birşeyler yoksa kimsenin kimseye bir faydası olmayacak, kimse kimseyi kurtaramayacaktır.
Bir başörtüsü vereyim şu kişiye denilse bu dahi mümkün değil.
Araf suresinde Mevla Teala buyuruyor ki:
"Cehennemlikler cennetliklere şöyle seslenirler: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan birazda bize akıtın. Onlar da "Doğrusu Allah, bunları kafirlere haram etti" derler.
Kimdir bu kafirler?...
"O kafirler ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edinmişlerdir ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştır. Onlar şu güne kavuşmayı unuttukları ve ayetlerimizi inkar ettikleri gibi bizde bugün onları unutacağız.
Şu dünya'ya aldanmayalım. Bizim camiye bir mühendis ile bir muallim geldi. Mühendis olanı: "Otuz yaşına geldim hala evlenemedim. Mobilyalar istemeden (lüx yaşam) evlenen bir kadın bulamadım" dedi. Ne acaip şey! bu gibi istekler bizim medresemizdeki kızlarımızdanda geliyormuş.
Muallim olanıda dedi ki: "Ben evliyim, iki tane de çocuğumuz var, arasıra ben çocuklara baksamda hanımım burada okusa." bunun böyle demesine çok sevindim, ne güzel istek! bu dünyayı niçin bu kadar severler sanki? Bu dünyaya niçin bu kadar iman ederler? Mobilyalar kimseyi adam etmez. İnsan'ın kendisi adm olacak. Tahta ile adam, adam olmaz.
Ey cemaat! Bir gün dünyadan ayrılacağız, buradaki hayatı bırakıp gideceğiz. Niçin bu kadar dünyaya düşkünüz? Biri birgün elbise alıverse sonradan ölüverse onu başkası giyecektir. Onlar sizin ile gelmeyecek. O mobilyaların boş olduğunuda anlıyacaksınız. Ne zaman biliyormusunuz? Başınızın altına topraktan bir yastık koydukları, üzerinize tahtaları dizip topraklarıda güm güm attıkları vakitte, yani mezarda.
İşte Hakim! herkesin Kur'an'a sarılması lazım. O'nsuz bir adım atmak dahi mümkün değil. Evet! Kur'an'ı Kerm'e sormadan bir adım atmayınız. Hadislere, Fıkıhlara, Akaidlere sormadan bir adım atmayınız. Dün ben Gölcük'e gittim. Orada birisi ile görüşmek istedim.Sormadan onu bulamazdım.
Şu koca Din-i mübini İslam yolunda da sormadan doğruları bulamazsınız, boşa gider emekleriniz. Akıllı olalım. Allah-u Teala Kur'an'ı Kerim'e:"Hakim" buyurdu. Onun gösterdiği yolu takip edrsen mutlaka hedefe ulaşırsın. Bununla amel etsek nice insanlarında felaha ermesine vesile olabiliriz.
Bakın mühendis ne diyor:"Mobilya istemeyen bir kadın bulamadım, evlenemedim." Otuz yaşına gelmiş evlenememiş. Gel dedim bir kucaklayayım seni.
Mualllimin istediğine ne demeli:"Yeterki ailem okusun, ben çocuklara bakarım."diyor. Dedim ki sizlere dua ediyorum, bende sizden dua istiyorum.
Bu mobilya isteyenler varya (Efendi Hazretlerimiz, rahat yaşamak için erkeğin üzerine maddi yük yükleyerek çeşitli isteklerde bulunanları kastediyor.) birgün gelecek, mobilya isteyemeyecekler. O gün taş toprak üzerine yatırılacaklar, üzerlerine de tahta konulacak... Hani nerede kaldı mobilyalar? Sizi aldanan avanaklar! Şimdi arayın bakalım mobilyaları. Bu nefis yok mu... Aynı nefis bende de var amma evimde mobilya bulamzsınız. Vakit mi var mobilya almaya. Zaman oluyor bir karpuz almaya vakit yok. Hatta tuz almaya vaktimiz olmuyor.
Hazreti Ömer Emirel Müminin iken Rum Kayseri tarafından bir elçi geldi. Elçi, müslümanların şanlarını şöhretlerini duymuş, zannediyor ki, Medine-i Münevvere'de saraylar var, törenler ile karşılaşacak. Medine'ye altın eğerli bir atla geldiğinde sordu:"Devlet reisinizin sarayı nerede?"
Dediler: Onda senin bildiğin gibi saray yok, onda gönül sarayı var. o gene soruyor:"Atımı nereye bağlıyacağım?" Bir nene:"Çok konuşma atını bağla şu kazığada sana halifeyi göstereyim." diyor. Elçi atını nenenin gösterdiği yere bağlıyor ve nenenin peşine düşüyor.
Az sonra nene diyor ki:"İşte devlet reisi" Elçi bakıyor ki emir olarak gösterilen adam bir ağacın altında uyuyor. Elçi onu öyle görünce düşecek gibi oluyor. Diyor ki:"Bana ne oldu böyle ki ben her gittiğim yerde hükümdar kesilirdim. Bunun uykusundan dahi korktum." O esnada Hazreti Ömer uyanır. Hazreti Ömer'in heybetine bakınız. Mevlana Hazretleri Mesnevi'sinde buyurur ki:
"Bu heybet Allah'ın heybetidir, hallktan değildir.
Bu heybet, sahibi aba olan bu merdin heybeti değildir.''
Sen aslında bir şey olmayan mobilyalara inandın. O Allah'a inandı. Sen, sonunda yamalanacak elbiselere, mendillere inandın, öyle oldun. O da Allah'a inandı böyle oldu. Dünyaya inanmakta faide yoktur. Allah'a inanmakta faide vardır.
"HAKİM" in manası çok büyüktür. Hakim sana ne söz verirse o olur senin aklın almaz bu işleri demektir. Ne gibi? Mesela Hendek muharebesinde olduğu gibi.
Beni Nadir ve Hayber yahudilerinin ileri gelenlerinden bir takım kimseler Peygamberimizi ve müslümanları yok etmek ve İslam dinini ortadan kaldırmak amacıyla Mekke'ye gidip Kureyşlilerle anlaştılar. Oradan arap kabileleri ile anlaşmak üzere çöle gittiler onlara, Kureyşle ittifak ettiklerini, İslam dinini ortadan kaldıracaklarını, şayet yardım edecek olurlarsa bu işin daha çabuk ve kolay olacağını telkin ettiler.
Böylece müslümanlara karşı yaklaşık 12000 kişilik bir ordu meydana geldi. Müslümanların ordusu ise 3000 kişi kadar idi. Düşman ordusunun binekleri çok, silahları çok, yiyecekleri çok, sayılarıda çok idi. müslümanların ise bineği az, silahı az, yiyecekleri az, sayılarıda az idi. Ayrıca mü'minler için açlık tehlikeside vardı. Günlerce bir lokma yemedikleri oluyor, ashab tehlikeli anlar geçiriyordu. Durum bu halde iken Cebrail Aleyhisselam gelip fethin yakın olduğunu Allah'ın Rasulüne müjdeledi.
Mevla'dan haberi aldı. Bir gece ansızın bir saba rüzgarı çıktı, müşriklerin çadırlarını, eşyalarını birbirine kattı.Kazanlarını, karavanlarını alt üst etti. Düşman komutanlarından biri: 'Muhammed büyü yapıyor, haydin çabuk olun' diye bağırdı. Müşrikler can kaygısına düştüler, bütün eşya ve malzemeyi bırakarak kaçtılar, orduları dağıldı. Hakim olan Allah'a, Hakim olan Resulullah'a, Hakim olan Kur'an'a inanan ve tabi olan mmü'minler şöyle söylediler:
(Mü'mimler) dediler ki: bu bize Allah'ın ve Resul'ünün vadettiğidir. Allah ve Resul'ü doğru buyurmuştur.
Amma Hakim olan Mevla'dan, Resul'ünden ve Kur'an'ından hikmet alamamış insanlarda şu sözleri söylediler:
"Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyor ki: Allah ve Resulü bize bir aldatıştan başka vadetmiş olmadı. Ve o vakit onlardan bir taife demişti ki: Ey Yesrib ahalis! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz ve onlardan bir zümre de peygamberden izin istiyerek diyorlardı ki: Muhakkak evlerimiz açıktır. Halbuki onlar açık değildi. Onlar firar etmektan başka birşey dilemiş olmuyorlardı.'(Azhab-12-13)
Allah-u Teala ila yevmil kıyameh bu sözleri kullarına duyuruyor. Aklı olan hikmet sahibi Mü'minler Sahabe-i Kiram'ın dedği gibi:"Bu Allah'ın ve Resulünün vadidir. Allah ve Resul'ü doğru buyurmuştur."Derler. Aklı olmayan ve hikmet kazanamayan kimseler ise münafıkların ve kalplerinde maraz bulunanların dediği gibi derler.
Resulullah Efendimizden kıyamet kopuncaya kadar gelecek zaman içerisinde dünya bu iki türlü insandan boş kalmayacaktır.
Hakim: Verdiği söz çıkar, verdiği vaad yerine gelir, verdiği vaadlerde durur demektir. Sure-i İbrahim'de buyurulduğu üzere:
"O halde sakın Allah, Peygambere olan vaadinden cayar sanma. G erçekten Allah herşeye galiptir, intikam alıcıdır.''
Sure-i Ahkaftada şöyle buyurulmaktadır:
"O halde (Ey Resulüm, kafirlerin eziyetlerine karşı) azim sahipleri olan peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret; ve onlar acıyı görecekleri gün, sanki gündüzün bir saatinden başka(bir müddet dünyada) durmamışa döneceklerdir. Bu kadarı, kafi bir tebliğdir. Öyleyse fasıklar (kafirler) topluluğundan başkasımı helak edilecektir.?"
Milletin müslüman olmasından hoşlanmadıklarından:"Şeriat geri geliyor" diyorlar.Üstelik bunu diyenler Türkiye'de. Bu sözü diyenide bir ana doğurdu. Onu doğuran ana ejderha doğursaydı daha iyiydi.
Çünkü ejderha insanın yalnız bedenini mahveder. Halbuki bunlar yani Din-i Mübini istemiyenler insanların hem dünyalarını hem ahiretlerini mahvederler. Allah-u Teala hepimizi dini istemeyen çocukların anne babası olmaktan muhafaza etsin. AMİN...
Bismillahirrahmanirrahim
Dersimizin ayetleri (Elif Lam Mim)
Bu ayeti celile müteşabihattandır.Müteşabihin manasının anlaşılmasında tasdike ve dşünmeye ihtiyaç vardır.Hanefi büyüklerimize göre: Müteşabih aklen ve naklen manası anlaşılamayan ayetlerdir.
Müteşabihin iki kısmı vardır.
Birincisi:Asla manası anlaşılamayan (Elif Lam Mim - Ya sin) gibi bazı surelerin evvelinde bulunan harflerdir.
İkincisiErrahmanu alel arşisteva) ayeti celilesinde bulunan (isteva) kelimesi gibi asıl manası anlaşılıp lakin makam itibariyle zahiri manasını murad etmek edille-i şeriyye ve nakliyyeye nazara muhal olduğundan tevile muhtaç olanlardır.
Müteşabihlerin tevili hususunda iki yol vardır.Selef mezhebi, halef mezhebi.
Kendisine selef denilen geçmiş büyüklere göre müteşabih ayetlerin tevilinden kaçmak gerekir.Onlar bu hususta Al-i İmran suresinin:
''Biz bu ayetlere inandık bütün ayetler Rabbimizin indindendir.''(Ali İmran 7) ayeti celilesini delil getirerek müteşabihat hakkındaki bilgiyi Cenab-ı Hakk'a bırakırlar.
Kendilerine halef denilen ve sonra gelen alimlerin görüşüne nazaran müteşabihi akla ve şeriatın zahirine göre tevil etmek caizdir.
''Allah bu harflerden maksadının ne olduğunu ziyadesi ile bilendir.''
(Ders ayeti)
''Bu sure hikmetle dolu olan Kuran'ın ayetleridir.''
Kuran'ı Azimüşşan Hakimdir.Allah-u Teala Hazretleri de Hakimdir.Niçin? Hiç hataları zerre kadar yanlışlıkları yoktur.İşte Hakim buna denilir.Her kim bu kitab ile amel ederse o da Hakim olur.Bunsuz Hakim olmak mümkün değildir.Bir beşer bu kadar zayıf aklı ile her işin doğrusuna muvaffak olamaz.Yüz tane tamam yapsa bin tane noksan yapar.
Ali İmran Suresinde:
''Hepiniz Allah'ın habl-i metini olan Kuran-ı Kerime sarılınız, sakın ondan ayrılmayınız.''(Ali İmran 103) buyurulmaktadır.
Fakat insanların bir kısmı bu sağlam ipe yapışır, bir kısmı yapışmaz bu caiz değildir.Bütün insanların yapışması lazımdır.Her insan Kuran-ı Kerim'e sarılacak. Dünya da yüz kişi zengin olsa aralarında bir fakir olsa ona bakarlar, fakat ahirette bu olamıyacak yüz zengin bir fakiri idare edemiyecektir. İnsan' ın Dünya da kazanması lazımdır. Defterinde birşeyler varsa ne ala, defterinde birşeyler yoksa kimsenin kimseye bir faydası olmayacak, kimse kimseyi kurtaramayacaktır.
Bir başörtüsü vereyim şu kişiye denilse bu dahi mümkün değil.
Araf suresinde Mevla Teala buyuruyor ki:
"Cehennemlikler cennetliklere şöyle seslenirler: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan birazda bize akıtın. Onlar da "Doğrusu Allah, bunları kafirlere haram etti" derler.
Kimdir bu kafirler?...
"O kafirler ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edinmişlerdir ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştır. Onlar şu güne kavuşmayı unuttukları ve ayetlerimizi inkar ettikleri gibi bizde bugün onları unutacağız.
Şu dünya'ya aldanmayalım. Bizim camiye bir mühendis ile bir muallim geldi. Mühendis olanı: "Otuz yaşına geldim hala evlenemedim. Mobilyalar istemeden (lüx yaşam) evlenen bir kadın bulamadım" dedi. Ne acaip şey! bu gibi istekler bizim medresemizdeki kızlarımızdanda geliyormuş.
Muallim olanıda dedi ki: "Ben evliyim, iki tane de çocuğumuz var, arasıra ben çocuklara baksamda hanımım burada okusa." bunun böyle demesine çok sevindim, ne güzel istek! bu dünyayı niçin bu kadar severler sanki? Bu dünyaya niçin bu kadar iman ederler? Mobilyalar kimseyi adam etmez. İnsan'ın kendisi adm olacak. Tahta ile adam, adam olmaz.
Ey cemaat! Bir gün dünyadan ayrılacağız, buradaki hayatı bırakıp gideceğiz. Niçin bu kadar dünyaya düşkünüz? Biri birgün elbise alıverse sonradan ölüverse onu başkası giyecektir. Onlar sizin ile gelmeyecek. O mobilyaların boş olduğunuda anlıyacaksınız. Ne zaman biliyormusunuz? Başınızın altına topraktan bir yastık koydukları, üzerinize tahtaları dizip topraklarıda güm güm attıkları vakitte, yani mezarda.
İşte Hakim! herkesin Kur'an'a sarılması lazım. O'nsuz bir adım atmak dahi mümkün değil. Evet! Kur'an'ı Kerm'e sormadan bir adım atmayınız. Hadislere, Fıkıhlara, Akaidlere sormadan bir adım atmayınız. Dün ben Gölcük'e gittim. Orada birisi ile görüşmek istedim.Sormadan onu bulamazdım.
Şu koca Din-i mübini İslam yolunda da sormadan doğruları bulamazsınız, boşa gider emekleriniz. Akıllı olalım. Allah-u Teala Kur'an'ı Kerim'e:"Hakim" buyurdu. Onun gösterdiği yolu takip edrsen mutlaka hedefe ulaşırsın. Bununla amel etsek nice insanlarında felaha ermesine vesile olabiliriz.
Bakın mühendis ne diyor:"Mobilya istemeyen bir kadın bulamadım, evlenemedim." Otuz yaşına gelmiş evlenememiş. Gel dedim bir kucaklayayım seni.
Mualllimin istediğine ne demeli:"Yeterki ailem okusun, ben çocuklara bakarım."diyor. Dedim ki sizlere dua ediyorum, bende sizden dua istiyorum.
Bu mobilya isteyenler varya (Efendi Hazretlerimiz, rahat yaşamak için erkeğin üzerine maddi yük yükleyerek çeşitli isteklerde bulunanları kastediyor.) birgün gelecek, mobilya isteyemeyecekler. O gün taş toprak üzerine yatırılacaklar, üzerlerine de tahta konulacak... Hani nerede kaldı mobilyalar? Sizi aldanan avanaklar! Şimdi arayın bakalım mobilyaları. Bu nefis yok mu... Aynı nefis bende de var amma evimde mobilya bulamzsınız. Vakit mi var mobilya almaya. Zaman oluyor bir karpuz almaya vakit yok. Hatta tuz almaya vaktimiz olmuyor.
Hazreti Ömer Emirel Müminin iken Rum Kayseri tarafından bir elçi geldi. Elçi, müslümanların şanlarını şöhretlerini duymuş, zannediyor ki, Medine-i Münevvere'de saraylar var, törenler ile karşılaşacak. Medine'ye altın eğerli bir atla geldiğinde sordu:"Devlet reisinizin sarayı nerede?"
Dediler: Onda senin bildiğin gibi saray yok, onda gönül sarayı var. o gene soruyor:"Atımı nereye bağlıyacağım?" Bir nene:"Çok konuşma atını bağla şu kazığada sana halifeyi göstereyim." diyor. Elçi atını nenenin gösterdiği yere bağlıyor ve nenenin peşine düşüyor.
Az sonra nene diyor ki:"İşte devlet reisi" Elçi bakıyor ki emir olarak gösterilen adam bir ağacın altında uyuyor. Elçi onu öyle görünce düşecek gibi oluyor. Diyor ki:"Bana ne oldu böyle ki ben her gittiğim yerde hükümdar kesilirdim. Bunun uykusundan dahi korktum." O esnada Hazreti Ömer uyanır. Hazreti Ömer'in heybetine bakınız. Mevlana Hazretleri Mesnevi'sinde buyurur ki:
"Bu heybet Allah'ın heybetidir, hallktan değildir.
Bu heybet, sahibi aba olan bu merdin heybeti değildir.''
Sen aslında bir şey olmayan mobilyalara inandın. O Allah'a inandı. Sen, sonunda yamalanacak elbiselere, mendillere inandın, öyle oldun. O da Allah'a inandı böyle oldu. Dünyaya inanmakta faide yoktur. Allah'a inanmakta faide vardır.
"HAKİM" in manası çok büyüktür. Hakim sana ne söz verirse o olur senin aklın almaz bu işleri demektir. Ne gibi? Mesela Hendek muharebesinde olduğu gibi.
Beni Nadir ve Hayber yahudilerinin ileri gelenlerinden bir takım kimseler Peygamberimizi ve müslümanları yok etmek ve İslam dinini ortadan kaldırmak amacıyla Mekke'ye gidip Kureyşlilerle anlaştılar. Oradan arap kabileleri ile anlaşmak üzere çöle gittiler onlara, Kureyşle ittifak ettiklerini, İslam dinini ortadan kaldıracaklarını, şayet yardım edecek olurlarsa bu işin daha çabuk ve kolay olacağını telkin ettiler.
Böylece müslümanlara karşı yaklaşık 12000 kişilik bir ordu meydana geldi. Müslümanların ordusu ise 3000 kişi kadar idi. Düşman ordusunun binekleri çok, silahları çok, yiyecekleri çok, sayılarıda çok idi. müslümanların ise bineği az, silahı az, yiyecekleri az, sayılarıda az idi. Ayrıca mü'minler için açlık tehlikeside vardı. Günlerce bir lokma yemedikleri oluyor, ashab tehlikeli anlar geçiriyordu. Durum bu halde iken Cebrail Aleyhisselam gelip fethin yakın olduğunu Allah'ın Rasulüne müjdeledi.
Mevla'dan haberi aldı. Bir gece ansızın bir saba rüzgarı çıktı, müşriklerin çadırlarını, eşyalarını birbirine kattı.Kazanlarını, karavanlarını alt üst etti. Düşman komutanlarından biri: 'Muhammed büyü yapıyor, haydin çabuk olun' diye bağırdı. Müşrikler can kaygısına düştüler, bütün eşya ve malzemeyi bırakarak kaçtılar, orduları dağıldı. Hakim olan Allah'a, Hakim olan Resulullah'a, Hakim olan Kur'an'a inanan ve tabi olan mmü'minler şöyle söylediler:
(Mü'mimler) dediler ki: bu bize Allah'ın ve Resul'ünün vadettiğidir. Allah ve Resul'ü doğru buyurmuştur.
Amma Hakim olan Mevla'dan, Resul'ünden ve Kur'an'ından hikmet alamamış insanlarda şu sözleri söylediler:
"Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyor ki: Allah ve Resulü bize bir aldatıştan başka vadetmiş olmadı. Ve o vakit onlardan bir taife demişti ki: Ey Yesrib ahalis! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz ve onlardan bir zümre de peygamberden izin istiyerek diyorlardı ki: Muhakkak evlerimiz açıktır. Halbuki onlar açık değildi. Onlar firar etmektan başka birşey dilemiş olmuyorlardı.'(Azhab-12-13)
Allah-u Teala ila yevmil kıyameh bu sözleri kullarına duyuruyor. Aklı olan hikmet sahibi Mü'minler Sahabe-i Kiram'ın dedği gibi:"Bu Allah'ın ve Resulünün vadidir. Allah ve Resul'ü doğru buyurmuştur."Derler. Aklı olmayan ve hikmet kazanamayan kimseler ise münafıkların ve kalplerinde maraz bulunanların dediği gibi derler.
Resulullah Efendimizden kıyamet kopuncaya kadar gelecek zaman içerisinde dünya bu iki türlü insandan boş kalmayacaktır.
Hakim: Verdiği söz çıkar, verdiği vaad yerine gelir, verdiği vaadlerde durur demektir. Sure-i İbrahim'de buyurulduğu üzere:
"O halde sakın Allah, Peygambere olan vaadinden cayar sanma. G erçekten Allah herşeye galiptir, intikam alıcıdır.''
Sure-i Ahkaftada şöyle buyurulmaktadır:
"O halde (Ey Resulüm, kafirlerin eziyetlerine karşı) azim sahipleri olan peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret; ve onlar acıyı görecekleri gün, sanki gündüzün bir saatinden başka(bir müddet dünyada) durmamışa döneceklerdir. Bu kadarı, kafi bir tebliğdir. Öyleyse fasıklar (kafirler) topluluğundan başkasımı helak edilecektir.?"
Milletin müslüman olmasından hoşlanmadıklarından:"Şeriat geri geliyor" diyorlar.Üstelik bunu diyenler Türkiye'de. Bu sözü diyenide bir ana doğurdu. Onu doğuran ana ejderha doğursaydı daha iyiydi.
Çünkü ejderha insanın yalnız bedenini mahveder. Halbuki bunlar yani Din-i Mübini istemiyenler insanların hem dünyalarını hem ahiretlerini mahvederler. Allah-u Teala hepimizi dini istemeyen çocukların anne babası olmaktan muhafaza etsin. AMİN...