MustafaCİLASUN
Özel Üye
Bilmem ki ne söylemeliyim
Bir ömür derlediğim güftelerimle bir hal içindeyim
Sanki şairin yüreğinde, sazendenin hicran perdelerinde nefeslenmekteyim
Neyleyim, işte hakikatimde böyleyim, düşünceler kervanında yol alan derbederim
Ne hakkıyla kul oldum
Ne de sakinin gözlerine dalıp, derdi gamını sordum
Yolda kalmışların, mecali kesilenlerin, çaresizlik içinde gözyaşı dökenlerin
Melallerinden nükseden figanı duydum, var olan gücümle, solgun ümitle çareye koyuldum
Yusuf’un, o masum ve hicran’i sesi
Teslim olduğu ağabeylerinin bin bir bahane içinde ki halleri
Muhterem pederinin çaresizliği, sabrın ve kanatın azizliği, dile gelen hikmetleri
El açan, umutla bakan, gözlerinden kan kusan, yüreği parçalanan, ruhundan bihaber olanların akıbetleri
Her geçen mevsim yüreğime seslenir
Hangi çiçeğe baksam, gülü koklamak için yaklaşsam
Sessizliğin zarifliğinde ki dikenin teslimiyetinde ki sevdayı hatırlasam
Aşkın, ulvi çehresini bulsam, hali edebe koyan naifliğin kitabını okusam ve O’na kansam
Ne yetimim, ne de garip bir nefesim
En yakınları olduğu halde kimsesizliğin hicran bahçesindeyim
Ne yazsam, ruhumun sahibine yakarsam, kalbimin yaralarını biran unutsam
Gönlüme inşirah zerk edecek arifleri bulsam, efendimizin siyerini okurken, sürur ile kaybolsam
Ne nutuk atan aklı evvele
Ve ne de hilkatinin gereği havlayan köpeğe
Bilmem ki ne söyleyeyim aç ve susuz düşkünlere, imdat bekleyenlere
Sözüm vardır, kutbu cihan denilen nefeslere, yurt yarışına giren kapı kapı gezenlere
Güç ve kuvvet peşinde koşan alalanmış niyetlere, tefrika zerk eden cemaat birliklerine
Mustafa CİLASUN