Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
İstanbul'u meydan çeşmeleriyle suya kavuşturan Kanuni
Bazılarının sadece Hürrem Sultan ve harem hayatıyla tanıtmaya çalıştığı Kanuni, 46 yıllık hükümdarlığı sırasında Osmanlı'nın sınırlarını arka arkaya kazandığı eşsiz zaferlerle en yüksek seviyeye çıkarmakla kalmayıp, fethettiği yerleri de ölümsüz eserlerle donatır, İstanbul'un karşılaşacağı su sıkıntısını bile önceden aldığı tedbirlerle önlemesiyle de dikkatimizi çeker. Nitekim:
-Mimar başı der, şehrin nüfusu çoğalmakta, suyu ise azalmaktadır. Buna bir çare?
-Hünkarım, der mimar başı, kırlardaki dere tepeleri dolaşıp akan suları, çeşmeleri incelemem gerek..
Bundan sonra Çekmece'den başlayıp Belgrad ormanlarına kadar araştırma yapan Sinan kararını açıklar:
-Şehre su getirmek mümkün, ancak altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla!. Kanuni'nin gözlerinin içi güler:
- Mimar başı der, şehre su getirmek mümkün mü sen ondan haber ver, ben altın keselerini uç uca değil yan yana dizmeye hazırım!.
Sultanın bu sınırsız desteğinden sonra Sinan kırlarda çalışmayı başlatır. Nihayet İstanbul'un çevresindeki derelerden, çeşmelerden akan suları kemerlerle Belgrad ormanlarında birleştirerek yaptığı büyük barajdan alıp şehrin orta meydanlarında kırk çeşme sularını akıtmaya muvaffak olur.. Şehirde bayram havası aylarca sürer.. Bu sırada çıkarılan bir kanunla mahalle çeşmelerinden kimse yer altı borularıyla su almayacaktır. Sadece Sinan'a bir lüle su, Sultan'ın ihsanı olarak hediye edilecektir.
Aradan zaman geçer.. Kanuni gider, yerine gelen oğlu İkinci Selim de gider, onun yerine gelen Üçüncü Murat da.. Artık koca Sinan ak sakallı bir dede halindedir Süleymaniye'deki evinde. Bir gün bu yaşlı dedenin kapısı çalınır. Kapıyı açan koca Sinan, bir davetiye ile karşılaşır: Topkapı Sarayı'nda kurulu divanda bir duruşmaya çağrılıyor.. Yaşlı Sinan elinde bastonuyla Allah hayretsin, diyerek divana gider. Bir heyet toplanmış, İstanbul'un artık yetmez hale gelen çeşme sularının kaçaklarını araştırmaktalar..
-Sinan ağa derler, evinde kaçak bir lüle bulunduğu ihbar edilmiştir. Gerçekten de senin evinde meydan çeşmelerinden alınmış kaçak su var mı.?
-Evet, der benim evimde bir lüle su akıyor. Vaktiyle şehre getirdiğim su hizmetinin hatırı için Cihan padişahı bana bir lüle su ihsan eylemişti.
-Öyle ise fermanını görelim, derler. Sinan ağa, "Cihan padişahından ferman istemeye haya etmiştim, o zaman onun sözü fermandı çünkü." der.. Bunun üzerine divan karışır, herkes hizmetinin karşılığında özel ihsanlar alacak olsaydı bu devlete hizmet eden daha niceleri vardı. Onların da böyle su almaları gerekirdi..diyenler çıkar ve karar şöyle alınır:
-Sinan ağa şimdiye kadar kullandığı fermansız sudan dolayı cezalandırılmasın, ama bundan sonra da kaçak su kullanmasına izin verilmesin, suyu kesilsin!.
Aradan çok geçmez.. Tarih 8 Nisan 1588. İstanbul'u suya kavuşturan koca Sinan, Süleymaniye'deki evinde 99 yaşında son nefeslerini vermek üzere uzandığı yatağında kuruyan dudaklarına ıslak bir bez parçası sürebilmek için evin bir köşesinde aktığı sanılan lüleye koşarlar, ama heyhat!.. Lüleden bir damla olsun su akmamaktadır. Feryadı basan hane halkına Sinan ağanın ikazları duyulur:
- Biz hizmetimizi Allah için yaptık. Karşılığını da Allah'tan bekleriz. Sakın kulların verdiği karşılığın kesilmesinden üzülmeyesiniz!.
İbretli ve hikmetli bir sonuç.. Bundan dolayı denir ki:
-Ey şan şöhret, makam mevki sahibi meşhurlar! Çok güvenmeyin şan-ü şöhretinize, geçici makam mevkiinize.. Sinan'ı suya hasret eden dünya, size de bir sürpriz yapabilir.. Öyle ise siz de koca Sinan gibi muhteşem bir tevekkül ve teslimiyet örneği verin:
-Biz hizmetimizi Allah için yaptık, karşılığını da Allah'tan bekleriz!.
Zaman
Yazar:
Ahmed Şahin