Korkular ve Halk İnançları

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
KORKULAR VE HALK İNANIŞLARI

Halk inançları sosyal normları belirler, destekler ve bu normların sürekliliğini sağlar. Halk inançlarının işlevsel bir boyutu vardır. Halk inançları mitik tasavvurları da bünyesinde barındırıp korkudan da faydalanır. Çünkü korkunun da engelleme, sınırlama ve koruma gibi işlevsel özellikleri vardır. Bu bildiride İzmir’den derlenen halk inançlarında çocuk eğitimi veya çocuk disiplininde işlevselleştirilen mitik unsurlar incelenecektir. Bildiride öncelikle halk inançları ve bunların işlevsel boyutlarına kısaca değinilecek, korkunun mahiyeti ve halk inançlarıyla ilgisi üzerinde durulacaktır. Ardından İzmir’den derlenen halk inanmalarında yer alan ve çocukları terbiye etme amacıyla anlatılan Öcü, Gür Gür Baba, Halakuti ve benzerlerine yer verilecektir. Sonuç olarak derlediğimiz halk inançlarının işlevleri tespit edilip, tartışılacaktır.

Halk inançları toplumun, belli ihtiyaçlarını karşılamak için yarattığı inanç unsurlarıdır; birçoğunun yaratılma, üretilme ve anlatılmasının temelinde belli bir işlev mevcuttur. Halk inançları sosyal normların belirlenmesinde, desteklenmesinde ve bu normların sürekliliğinde rol oynar. Toplumun eski inanç sistemlerinden izler ve mitik tasavvurlar halk inançlarında yer bulur ve bu inanç ve tasavvurlar sosyal normların belirlenmesi, desteklenmesi ve sürekliliğin sağlanmasında çeşitli işlevlere sahiptir. Sosyal normların öğrenilmesi, uygulanması ve sürdürülmesinde halk inançları, korkudan da faydalanır. Çünkü korkunun engelleme, sınırlama ve koruma gibi işlev özellikleri vardır.

Bu bildiride İzmir’den derlenen halk inançlarında çocuk eğitimi ve terbiyesinde işlevselleştirilen mitik unsurları inceleyeceğiz. Bildiride öncelikle halk inancı ve halk inancının işlev boyutuna kısaca değinecek, korkunun mahiyeti ve halk inançlarıyla ilgisi üzerinde durulacaktır. Ardından İzmir’den derlenen halk inanmalarında yer alan ve çocukları terbiye etme amacıyla anlatılan “Öcü”, “Gür Gür Baba”, “Halakuti” ve benzeri varlıklar hakkındaki inançlara yer vereceğiz. Sonuç olarak derlediğimiz halk inançlarının işlevleri....

korku.png


Halk İnancının Tanımı, Korku ve Kaygıyla İlişkisi ve İşlev Özelliği

Alan Dundes halk inancını çeşitli araştırmacılara atıfta bulunarak tanımlar. Ona göre halk inancı toplumun inandığı dinin yanında, inandığı ve başvurduğu çeşitli açıklamalar ve uygulamalardır. Halk inançları belli koşullar ve belli sonuçlara korku duygusundan da faydalanarak ulaşır. Brunvand’ın tanımına göre halk inançları (superstitions: batıl inanç) sıklıkla, bilimle ve mantıkla açıklanamayan ve genellikle şans, büyü ve olağanüstü varlıklarla ilgili olan saf ve popüler inançlardır. Wayland D. Hand’in tasnifine göre dört ana başlıkta on dört kategoriye ayrılan halk inançlarının bir basamağı olağanüstülüklerle veya olağanüstü varlıklarla ilgilidir ve cadılık, hayaletler ve büyüsel uygulamalar gibi unsurları kapsar. Mullen’in ifadesine göre halk inançları birçok kısma ayrılır ve olağanüstü unsurları bünyesinde barındırır.

Halk tıbbı, halk dini, muskalar, tabular ve daha birçok unsurla birlikte olağanüstü varlıklara yönelik tasavvurlar da halk inançları bünyesindedir. Halk inançları çeşitli koşullar ve sonuçları içinde barındıran geleneksel ifadelerdir ve bu koşullar çoğunlukla nedenseldir. Bonnerjea, halk inançlarının öznel anlamda doğaüstü olaylara doğal açıklamalar getirme eğiliminde olduğunu, nesnel anlamda ise bu eğilime sahip dini inanç ve uygulama sistemlerinden ibaret olduğunu belirtir. Bir din bir başka dinin yerine geçtiğinde, bu durum uyumlu bir kabul ya da fethetme olabilir, eski inanç sistemi veya dinin tamamen yok olduğu nadiren görülür. Bağlamın ve anlamın unutulmasına rağmen inançlar ve ritüeller sıklıkla halkın zihninde ve yaşamında kalabilir.

Buraya kadar bahsettiğimiz tanımlarda İngilizce terminoloji olarak “superstition” ifadesi kullanılmıştır. Boratav “superstition” ifadesinin birebir çeviride “batıl inanış, boş inanış, hurafe…vb.” anlamlara geldiğini belirtir ve bu anlamların belli bir yargı, genellikle olumsuz bir yargı, taşıdığını ve bilimsel tarafsızlık noktasında probleme yol açacağını ifade eder. Boratav daha çok “inanış” sözcüğünü tercih eder ve bunların bir kısmının tabiatüstü varlıklarla ilgili olduğunu söyler. Terminolojik bakımdan batıl inanış veya hurafe gibi ifadeler taraflı ve olumsuz bir yargıya yol açabilir. Fakat “superstition” ifadesi halk inancı karşılığı olarak veya halk inançlarını da kapsar bir şekilde kullanılır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu inançların bir kısmı kötü güçler ve aktif olarak insanlara zarar vermeye çalışan varlıklarla ilgilidir.

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Bu varlıklar insanüstü, insana benzer bir şekilde (cadılar, üfürükçüler) ve başka varlık türleri (şeytanlar, periler) gibi olabilir. Bu tür varlıklar halk inançlarının yanında masal ve efsane gibi türlerde de sıklıkla yer alır. Literatürde “demon” terimiyle anılan bu varlıkların hepsinin ortak özelliği korkuyla bağlantılı ve aslında sembolik tasavvurlar olmalarıdır. Bunun yanında bu varlıklar bölgeden bölgeye veya çeşitli eylemlerine, cinsiyetlerine ve tavirlerine göre farklı adlarla anılır. Efsanelerde de çeşitli bölgelere göre farklı adlar taşıyan varlıklar vardır. Bu tür mitik varlıkların bir kısmı da “çocukları korkutan demonik varlıklar”olarak anılırlar ve özel olarak çocukları korkutmak için oluşturulmuş tasavvurlardır.

Halk inancının yaratım, aktarım ve kullanım; şekil ve yapı; içerik ve muhteva ve işlev özelliklerine göre şöyle bir tanım denemesi yapmak mümkündür:

Halk inançları; halkın inandığı dinin yanında eski inanç sistemlerinden ve halk fikriyatından da izleri taşıyarak geçmişten günümüze halk tarafından yaratılan, kuşaktan kuşağa sözlü ve ritüel olarak aktarılan, halk arasında genel anlamıyla hem günlük yaşantıda hem de çeşitli özel zaman ve dönemlerde anlatılarak ve uygulanarak kullanılan, şekil ve yapı olarak aktarım hususunda olduğu gibi sözlü, ritüel veya hem sözlü hem ritüel şekilde oluşturulan, içerik ve muhteva olarak da insanla, doğayla ve doğaüstü unsurlarla ilgili çeşitli inanmaları ve uygulamaları içinde barındıran ve işlev olarak da halk yaşantısını düzenleyen, sosyal normları belirleyen ve koruyup devamlılığını sağlayan halk kültürü ve halk bilgisi unsurlarıdır.

Halk inançları çok geniş kapsamlıdır ve bünyesinde çeşitli varlıklarla ilgili inanç unsurlarını barındırır. Bunlardan bir kısmı da yukarıda da bahsettiğimiz gibi olağanüstü ve mitik tasavvurlardır. Halk inançlarındaki olağanüstü varlıkların büyük kısmı korkuyla ve korkutmayla ilgili varlıklardır. Burada korku ve korkutma sebepsiz yere sadece “korkmak” veya “korkutmak” amacıyla yer almamaktadır. Korku, insandaki temel duygulardan biridir ve yukarıda da kısaca belirttildiği gibi çeşitli işlevsel özelliklere sahiptir. Olağanüstü varlıkların da korkuyla ilişkili olarak işlevsel özellikleri mevcuttur.

Korku, insanın herhangi bir tehlike veya tehdide karşı yaşadığı bir duygu halidir. İnsanın vücudunda, insanı tehlikeli bir durumda düşünerek hareket etmek üzere uyaran bir tür alarm sistemidir. Korkunun oluşumunda algı bileşeni, psikolojik bileşen ve motorik bileşen aktiftir. Algı bileşeni tehlikenin tanınması, psikolojik bileşen vücuttaki çeşitli tepkiler ve motorik bileşen de insanın kendini korumasıdır. Bu üç bileşen sonucunda ortaya çıkan korku, insanın bir tür hayatta kalma mekanizmasıdır. Korku bir nesneye yöneliktir. Bir nesneye bağlı olark gelişir ve insanın herhangi bir tehlike veya zarar görme ihtimalinden kaynaklanır. Ayrıca insan ölümden, kayıplardan kaygı duyarak yaşar. İnsanın eşini veya çocuğunu kaybetmesi bir kaygı ve korku sebebidir; aynı şekilde çocuk için de anne veye babasını kaybetmek, onlardan uzak kalmak da kaygı vericidir. Korkunun herhangi bir nesneye veya duruma bağlı olma özelliğinin yanında potansiyel olarak insanın zihninde bulunma ve halihazırda insanın çeşitli kaygıları olarak psikolojisinde yer alma özelliği de mevcuttur. Korku, insanda çok erken yaşlarda başlar ve insanı çeşitli eylemlere sevk eden ve bir bakıma koruyan bir duygu olarak çeşitli unsurlarla ilişkilendirilir.

Korku nesneleri, çoğu zaman da hayali varlıklar olabilir. Korkunun insanda temel olarak bulunma şekli, aslında insanın çeşitli durumlara karşı içinde bulunduğu kaygı halidir. İnsan, çok küçük yaşlardan itibaren dış dünyaya karşı çeşitli kaygılar ve korkular yaşar. Korkunun öznesi olan çocuk; annesini kaybetmekten, kaçırılmaktan, evden uzaklaşmaktan, bastırılmaktan ve ölümden korkar. Bu kaygı veya korkulara yönelik unsurlar çocukta halihazırda mevcuttur ve bu korkularla örüntülenen halk inançları, herhangi bir korku yaratmaktan çok bu unsurları tetikleyerek belli bir savunma mekanizması veya belli bir düzen sağlamaya hizmet eder. Bir çocuk, bir yaşından itibaren yabancılardan ve yaralanmaktan korkar. Üç ve beş yaşları arasında hayali varlıklara, karanlığa ve yalnız kalmaya karşı korkular başlar. Altı ve dokuz yaşları arasında ise çocuk şimşek ve yıldırıma, kişisel güvenliğine ve ölüme karşı kaygı ve korkuyu tanır.

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Korku ve kaygının yukarıda bahsedilen bu yapısı bu duyguların halk inançlarında kullanılabilirliğini artırır. Bu durum halk bilgisi ürünlerinin işleviyle alakalıdır. “İşlevsel Halk Bilimi Kuram ve Yöntemi” halk bilgisi yaratmalarının yaratılma, aktarılma ve kullanılma nedenleri üzerinde dururken; işlevden bahseder. Bu kurama göre halk bilgisi yaratmalarıyla birlikte bu yaratmaların toplumda ne işe yaradıkları önemlidir. Bascom’un halk bilgisinin işleviyle ilgili oluşturduğu modele göre de folklorun dört işlevinden biri eğitim işlevidir. Ona göre halk bilgisi, pedagojik bir araçtır. Örnek olarak dev masalları ve karabasan masalları çocukları terbiye etmek için kullanılır. Ayrıca halk bilgisinin bir diğer işlevi de kabul edilmiş davranış örüntülerini sürdürmeye yarar. Buna göre halk bilgisi belli başlı davranışları ve inançları geçerli kılıp doğrularken; sosyal baskı ve sosyal kontrol de sağlar.

Halk inançlarının bir bölümü mitik veya olağanüstü diyebileceğimiz ve olumsuz ve tehlikeli özellikler taşıyan varlıklarla ilgilidir. Bu varlıklarla ilgili anlatmalar, inanmalar ve genellikle bu varlıklardan korunmaya yönelik uygulamalar halk inançları unsurları arasında yer alır. Ayrıca bu varlıklarla ilgili inanç ve anlatmaların tamamı korkuyla ve kaygıyla alakalıdır. Bu varlıklara karşı belli bir kaygı ve korku söz konusudur. Bu durum bir korku yaratma veya oluşturmaktan ziyade mevcut korkuların kişileştirilmesiyle ilgilidir. Herhangi bir mitik ve olumsuz varlık mevcut korkuları tetikleyen bir tehlikenin sembolüdür ve bu haliyle korkuya dair bir nesne oluşturur. Bu noktada bu varlıklarla ilgili halk inançları da çocuk eğitiminde işlev kazandırılarak kullanılır.

Aşağıda örneklerini de göreceğimiz üzere çocuğun kazanması gereken veya çocukta sürekliliği sağlanması gereken bir davranış kalıbıyla ilgili olarak halk inancı unusuru düzenleyici ve devamlılık sağlayıcı bir işlev sergilerken; çocuğun mevcut kaygı ve korkularına gönderme yapar. Bu esnada yukarıda da kısaca bahsettiğimiz kişileştirme noktasında geleneksel yapıda adı, tasviri, mekanı ve eylemleriyle bir estetik portre yaratılır. Bu portre sonucu ortaya çıkan varlıkla ilgili inanç çocuğun belli kuralları öğrenmesi ve uygulaması hususunda işlevsellik kazanır.

Çav Çav

Çav Çav insan yediğine inanılan bir varlıktır. Çocuk evden uzağa gitmesin diye “Evden uzağa gitme, seni Çav Çavlar yer!” diye uyarılır ve korkutulur. Buna göre Çav Çav; belli bir tasviri bulunmayan, çocuk evden uzağa gitmesin diye söylenen ve çocuğun zarar görme ve ölüme dair belli korkularını harekete geçiren ve çocuk yiyen mitik bir varlık tasavvurudur.

Çocuk Toplayan

Çocuk Toplayan, akşam yemeği saatinden sonra sokakta olan veya akşam yemeği yememiş çocukları torbasına koyarak götürdüğüne inanılan bir varlıktır. Çocuk, akşam yemeği saati geldiği halde eve girmediği zaman Çocuk Toplayan’ın geleceği söylenir .

Çuvallı ( Torbalı, Sakallı, Yağlı, Kırmızı Gözlü)


Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Çuvallı’nın çocukları toplayıp götürdüğüne inanılan bir varlıktır. Çocuk yaramazlık yaptığında pencereden dışarı bakılıp “Bak, Çuvallı geldi, şimdi seni alıp götürecek!” diye korkutulur. Bunun yanında çocuk evden çok uzağa gittiğinde Çuvallı’nın onu torbasına veya çuvalına koyup götüreceği söylenir (K3, K4). Bu varlık çeşitli şekillerde tasvir edilir. Bir tarife göre torbası vardır, vücudu iri ve yağlıdır, gür sakallıdır, kırmızı gözlüdür ve kırmızı elleri vardır. (K3, K4, K5, K6). Bu tarifteki sıfatlar bazen bu varlığın adı olarak da anılır. Çocuk yaramazlık yaptığında veya laf dinlemediğinde balkondan bakılıp “Sakallı geldi, alsın, götürsün seni!” diye korkutulur veya kapı deliğinden Kırmızı Gözlü’nün baktığı söylenir .

Gür Gür Baba (Gur Gur Dede)

Gür Gür Baba, İzmir’den derlediğimiz bir başka mitik varlık inancıdır. Gür Gür Baba’yla ilgili bir inanç bir tür köken efsanesine de dayanmaktadır. Gür Gür Baba, gök gürültüsüyle ilişkilidir ve gök gürlediğinde söylenir. Efsane şu şekildedir:

Gür Gür Baba, çocuk yaramazlık yaptığında, yemek yemediğinde veya laf dinlemediğinde çocuğu alıp götürmek üzere gelir. Çocuğu korkutmak amacıyla Gür Gür Baba’nın geleceği söylenir. Denilene göre çocuk, yaramazlık yaptığında Allah çok üzülür, kızar. Kendi gelemeyeceği için çocuğu alsın veya korkutsun diye Gür Gür Baba’yı gönderir. O esnada duyulan gök gürültüsü de Gür Gür Baba’nın gelişinin sesidir. Gür Gür Baba, genelde yağmur yağarken veya gök gürlediğinde söylenir.”

Bir başka bilgiye göre bu varlığın ismi Gur Gur Dede şeklindedir ve yine yağmur yağarken veya gök gürlerken; çocuk söz dinlemediği zaman “Gur Gur Dede geliyor!” de korkutulur (K7). Gökgürültüsü her zaman Gür Gür Baba’nın gelişine yorulmaz. Bazen gök gürlediğinde “Gür Gür Dede kızdı!” da denir. Bu bilgiyi veren kaynak kişi gerçekten korktuğunu ve yaramazlık yapmayı bıraktığını da belirmiştir. Ayrıca Gür Gür Dede’nin gök gürlemese bile çocuk yaramazlık yaptığında kızıp geleceğinin söylendiği ve uzun sakallı, uzun saçlı ve uzun boylu tasvir edildiği belirtilmiştir .

Halakuti

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Yaramazlık yapan çocukları alıp götürdüğüne inanılan bir diğer varlık da Halakuti’dir. Çocuk yaramazlık yaptığında Halakuti’nin gece gelip çocuğu kaçıracağı söylenir. Halakuti; iri yarı, arap gibi bir adam olarak tasvir edilir; acayip, korkunç ve deli bir adam şeklinde olduğu da söylenir. Çocuk söz dinlemediğinde veya yaramazlık yaptığında “Halakuti gelip seni alacak!” diye korkutulur. Kaynak kişinin verdiği bilgiye göre Rumca kökenli bir kelime olan Halakuti “derbeder, berduş” gibi anlamlara gelmektedir ve bu varlığın gerçek olduğuna inanılır .

Malabacı Karısı

Malabacı Karısı; çocuk yaramazlık yaptığında, yemek yemediğinde veya uyumadığında söylenen bir varlıkla ilgili inançtır. Çocuk “Seni Malabacı Karısı’na veririm!” veya “Malabacı Karısı seni alır, götürür.” diye korkutulur. Malabacı Karısı çirkin, yaşlı ve büyücü bir kadın olarak tasvir edilir .

Nallı Seyit (Nallı Baba)

Nallı Seyit veya Nallı Baba adıyla bilinen varlıkla ilgili inancın arka planında bir efsane mevcuttur. İzmir’in Dikili ilçesinden derlenen efsane şu şekildedir: “Savaş zamanı Yunan saldırıları döneminde bir adamın ayaklarına nal çakmışlar. Bu adamın adı Nallı Seyit kalmış. Gece vakti evlerin yakınlarından, dışarıdan nal sesleri gelirmiş.” Çocuk yaramazlık yaptığında veya yemek yemediğinde Nallı Baba gelecek diye çocukları korkuturlarmış .

Öcü

Çeşitli kaynaklarda Öcü’yle ilgili bilgi mevcuttur. Öcü bazen “Umacı” olarak da bilinir ve eski şekli “abacı”dır. Abdülkadir İnan, Divanü Lugat-it Türk’te yer alan ve şamanizmle ilişkilendirdiği kelimeleri açıklarken “abacı” kelimesine yer verir ve bu kelimenin anlamını “abacı: umacı, bununla çocuklar korkutulur, ağır basma, kabus.” şeklinde verir. Divanü Lugati’t-Türk’te bu söz “abaçı: Umacı. Çocukları korkutmak için abaçı keldi: Umacı geldi. denir.” şeklinde geçmektedir.

Osman Karatay, “öcü” kelimesinin Türkiye Türkçesine ait olduğunu ve “korkunç yaratık” anlamına geldiğini belirtir. Fuzuli Bayat, Öcü’nün korkunç ve çocuklara zarar veren bir varlık olduğunu, evde karanlık olduğunda çocuğu korkutmak için “Öcü geliyor.” denildiğini belirtir. Ayrıca Bayat, her ne kadar Öcü’nün İç Anadolu’da da anıldığını belirtse de bu varlığın yalnızca Anadolu’nun güneydoğusunda bulunduğunu ifade eder. Fakat yaptığımız saha çalışmasına göre Öcü, İzmir’de çocuk korkutma işlevli varlıkların en bilinenidir. Kaynak kişilerin tümü ilk olarak Öcü’nün ismini anmışlardır .

Derlediğimiz bilgiye göre Öcü; uzun siyah saçlı, saçı sakalı birbirine karışmış, pörtlek gözlü ve siyah cübbe giyen bir varlıktır. Çocuk yaramazlık yaptığı veya yemeğini yemediği zaman Öcü’nün geleceği söylenir. (K4). Öcü’nün uzun kolları ve büyük elleri vardır ve istediği zaman kollarını uzatıp çocukları yakalar; ağzı da kocamandır. Çocuk annesinden çok uzaklaşınca, karanlık yerlerden çıkıp çocuğu kaçıran veya ısıran, yiyen bir varlıktır. Çocukları toplar veya kaçırır. Çocuk yaramazlık yaptığı zaman Öcü’nün geleceği söylenir veya yemeğini yemediği zaman kendisinin Öcü’ye verileceği söylenir. Öcü genelde karanlık yerlerde yaşar. Çocuğun karanlık, uzak veya gitmesinin istenmediği bir yere gitmesini engellemek için o yerde Öcü’nün olduğu da söylenir .

Şubata

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Şubata; kış mevsiminde gelen, çocuklara sevdikleri bir kişinin kılığında görünen fakat aslen iki insan boyunda, ağzı ve gözleri kocaman, iri bir yaratık olan ve çocukları gece yatağından kaçıran bir tür kış canavarı olarak bilinir. Genellikle Şubat ayında geldiğine inanılır. Çocuk yaramazlık yaptığında Şubata’nın geleceği söylenir . Şubata’yla ilgili inançlar çocukları oyalamak ve eğlendirmek için de anlatılır. Ayrıca Şubata gelmesin diye çocuğun üzerine çengelli iğne takılır .

Taran Baba

Çocukları korkutmak için söylenen bir diğer varlık da Taran Baba’dır . Taran Baba; saçı başı karışık, elbiseleri yırtık pırtık ve korkunç bir varlık olarak tasvir edilir. Mazgallarda, deliklerde, yerdeki çukurlarda yaşar. Çocuk yaramazlık yaptığında, uyumadığında veya yemek yemediğinde “Taran Baba gelir, seni kaçırır.” veya “Taran Baba gelecek!” diye korkutulur. Taran Baba’yla ilgili bir de dörtlük söylenmektedir:
“Taran Baba tararım.
Ben bir çocuk ararım.
Eğer bulamazsam
Kapıları kırarım.”
Taran Baba çocuğun gece sokakta olduğunda veya evden uzağa gittiğinde de gelip çocuğu kaçıran bir varlık olarak düşünülür (K11). İsminin Taran Buba şekli de mevcuttur .

SONUÇ:

Genel bir değerlendirmeyle derleme sonucu elde ettiğimiz inanç unsurlarındaki varlıkların adları, tasvirleri, mekanları ve eylemleriyle ilgili bir yapı ortaya çıkarılabilir. Bu varlıklar Çav Çav, Çocuk Toplayan, Çuvallı, Gür Gür Baba, Halakuti, Malabacı Karısı, Nallı Seyit, Öcü, Şubata ve Taran Baba’dır. Adlandırma halk inancında korkunun kişileştirilmesi için ilk basamaktır. Tasvirler, mekanlar ve eylemlerde görülebilecek olan ortaklıklar adlar noktasında görülmemektedir. Bu da aslında kişileştirmenin ilk basamağında veya tam tersi bir okumayla son basamağında oluşturulan bir ayrıştırma ve bir algı yaratma süreci ve sonucudur.

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Tasviri olarak bu varlıklardan Taran Baba, Nallı Baba ve Gür Gür Baba adlarıyla anılanların isimlerinden hareketle erkek, Malabacı Karısı’nın kadın olduğu söylenebilir. Diğer varlıklarda ise cinsiyet belirtilmemiştir. Genel olarak büyük, kocaman, iki insan boyunda, iri yarı, uzun boylu, ağzı ve gözleri kocaman, uzun kolları bulunan ve saçlarıyla sakalları uzun olarak tasvir edilirler. Tasviri özellikler arasında siyah saçlı olma, saçı sakalı karışık olma ve yırtık elbiselere sahip olma gibi görünüm bozukluklarıyla ilgili veriler de mevcuttur. Yaşlılık, büyücülük, kırmızı gözlü olma, bir çuvala veya torbaya sahip olma gibi özelliklerle birlikte acayip, korkunç ve çirkin gibi ifadeler de görülür. Tasviri nitelikler işlev noktasında harekete geçirilecek olan korkunun etkileyiciliğini artırma noktasında inançlara hizmet eder. Çocuk muhayyilesi bu varlıklarla ilgili bir inanç dile getirildiğinde merak etmektedir.

Bu merakın giderilmesi süreci de aşağıda bahsedilecek olan işlevlere hizmet eder şekilde ortaya korkunç, çirkin, baş edilemez büyüklükte ve güçlü yani normal bir insanın yapma/etme kapasitelerinin ötesinde bir varlık portresi çıkarır. Dış dünyadaki tehlike kontrol edilemez görüntüsüyle tehlike potansiyelinin büyüklüğünü gösterir ve böylelikle etki gücü artar.

Mekan olarak tüm bu varlıklar dış dünyaya aittir. Evin dışında, uzak, bilinmeyen ve genellikle karanlık ve tehlikeli yerlerde yaşarlar. Bu varlıklarlardan sadece Gür Gür Baba belli bir mekan olarak gökyüzünden gelir ve bu anlamda içinde bulunduğu anlatmanın da yapısı itibariyle dini ögeleri, özellikle eski inanç sisteminden gelen gökyüzüyle ilgili kutsallık yönü baskındır. Diğer tüm varlıklar ise tam olarak nereden geldiği bilinmemekle birlikte bilinen ve güvenli mekanın, yani anlatıcı ve dinleyici için evin, dışındadırlar veya eve dışarıdan gelirler. Bu da işlev noktasında da belirtileceği üzere çocuğun dış dünyadaki tehlikeler aracılığıyla uyarılmasıyla ilgilidir.

Eylem noktasında bu varlıkların, başta da kısaca bahsettiğimiz gibi, nedensel bir özelliği mevcuttur. Bu varlıklar öncelikle hem dış dünyadaki hem de çocuğun zihnindeki mevcut ve potansiyel tehlikelerin ve korkuların ifadeleridir. Bu varlıklar çocukları kaçırır, toplar, evinden veya ailesinden alıp götürür, yakalar ve yer. Ebeveynlerin de ifadeleriyle bu varlıklar, çocuğun belli hareketleri sonucu yani belli nedenlere bağlı olarak gelen ve çocuğun çeşitli kaygı ve korkularını gerçekleştiren varlıklardır. Bu nedenler çocuğun yemek yememesi, evden uzağa gitmesi, akşam yemeğinden sonra sokakta olması, yaramazlık yapması, söz dinlememesi ve uyumaması gibi eylemleridir. Böylelikle çocuğa mevcut tehlikenin ve korkutucu belli başlı eylemleri gerçekleştirdiğinde veya tersi bir ifadeyle belli başlı kurallara uymadığında meydana geleceği mesajı verilir.

Bu varlıklarla ilgili işlevdeki ortak nokta hepsinin çocuğun belli kurallara uymamasıyla ve yapması veya yapmaması gereken şeylerle ilgilidir. Bu varlıklarla ilgili inanmaların tümünün nedeni normların çocuğa tanıtılması, kazandırılması ve devamlılığının sağlanması ihtiyacıdır. Ayrıca çocuğun yapması veya yapmaması gerekenlerle ilgili kurallar ve bu kuralların öğretilmesi gerekliliği de derlediğimiz halk inancı unsurlarının hem varlığı hem de devamlılığıyla ilgili neden noktasını oluşturur. Amaç ise çocuğun belli başlı nitelikleri kazanması ve bu niteliklerle ilgili özelliklerinin çocuğun karakterine yerleştirilmesidir. Derlenen ve bu bildiride inceleme konusu olarak ele aldığımız mitik varlıklarla ilgili halk inanmaları çocuğun yemek yememesi, uyumaması, yaramazlık yapması ve söz dinlememesi gibi sosyal yapıya uymayan ve disiplin kuralları dışındaki hareketleriyle ilgilidir. Çocuk bu tip eylemlerde bulunduğunda mitik varlıkarla ilgili inanç unsurları çocuğa anlatılarak çocuğun sosyal düzene girmesi hedeflenir. Buradaki en temel amaç disiplindir.

Bu durum çocuk sadece olumsuz eylemi gerçekleştirdiğinde veya yapması gereken olumlu eylemi yapmadığında değil tüm bunların öncesinde de bir öngörü şeklinde gerçekleşir. Mitik varlıklara dayanan inanmalar sayesinde disiplin dışı unsur önceden tespit edilir ve çocuğun bunu yapmayı düşünme veya isteme ihtimali önlenir. Sosyal normların halk inancı aracılığıyla belirlenmesi işlevi burada devreye girer. Çocuğun genel anlamda söz dinlemesi ve disiplin dışındaki eylemi istemeyi bile düşünmemesinin halk inançlarındaki mitik varlıklar aracılığıyla sağlanması belirleyici, önleyici ve süreklilik sağlayıcı bir işlevdir. Bu varlıklar çocuk istenmeyen bir davranışı gerçekleştirdiğinde veya halihazırda istenmeyen bir davranışın önlenmesi amacıyla dile getirilir ve çocuğun disiplininde işlev kazanır.

Korkular ve Halk İnançları
Korkular ve Halk İnançları
Çocuğun dış dünyadaki tehlikeye karşı korunması gerçek olmayan bir varlık üzerinden sağlanır ve gerçek dünyaya karşı somut bir travma oluşması bir anlamda engellenir. Dış dünyadaki tehlikenin ve çocuktaki mevcut kaygının bağlantısı mitik bir varlığa yüklenir ve böylelikle dışarıdaki gerçek dünya unsurlarına karşı çocukta kalıcı bir etki bırakabilecek bir tür psiko-sosyal engelin önüne geçilmiş olur. Bununla birlikte çocuk dış dünyadaki, evden ve güvenilen mekandan uzaktaki yerlerde kendisine zarar verebilecek bir unsur olduğu mesajını bu varlıklar aracılığıyla alır. Yine işlev noktasında çocuğun bilinmeyen dünyaya karşı hem şahıs hem de mekan bazında dikkatli olması mesajı da iletilir.

Son olarak korku ve kaygının bu inanç unsurlarıyla ilişkisine ve bu unsurların işlevindeki görevine de değinmek gereklidir. Başta da kısaca belirttiğimiz gibi bu inanma unsurlarının yani derlenen malzeme itibariyle mitik varlıkların değindiği korku ve kaygı unsurları halihazırda çocukta mevcuttur. Bu unsurlar çocukta bir korku yaratmayı amaçlamaz. Çocuk zaten iç dünyasında annesinden, ailesinden, tanıdıklarından uzaklaştırılmak; bilmediği yerler, bilmediği insanlar ve dış dünya, çirkinlik, karanlık, kaçırılma ve ölüm gibi unsurlara karşı bir kaygı taşır. Bu yüzden halk inançları aracılığıyla gönderme yapılan bu unsurlar çocukta yeni ve olmayan bir kaygı ve korku yaratmaz.

Halihazırda çocukta bulunan kaygılara bir uyarıcıyla müdahele edilir ve bu kaygı, korku olarak aktif hale getirilir. Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi korkunun belirleme, uyarma ve sınırlama özellikleri çocuğun farkında olmadan tehlikeye karşı savunma almasına dolayısıyla belirlenen kurala uymasına yol açar. Bir örnekle söyleyecek olursak çocuk annesinden uzak kalmaktan veya kaçırılmaktan korkar; yemek yemediği veya uyuması gereken zamanda uyumadığı zaman başına bunun geleceği ve bunun da Öcü veya diğer bir varlık aracılığıyla olacağı çocuğa söylenir; çocuk bu durumda mevcut tehlikeyi tanır; tehlikenin nesnesi olarak Öcü vardır ve uyması gereken kurala uyarak savunma mekanizmasını oluştururken; bunu bir alışkanlık haline getirip tüm bu süreci yaşamamak adına artık kuralı ve kural dışı durumu öğrenip daha sonradan ona göre hareket eder.

Korkunun bileşenleri olarak mitik varlığı çözümleyecek olursak; algı bileşeni çocuk için anneden veya aileden uzaklaştırılmak, kaçırılmak, yenilerek öldürülmek gibi unsurlar yani bunların kişileştirmesi olan mitik varlıklardır ve tehlike bu haliyle tanınır; psikolojik bileşen çocuğun farkında olarak veya olmayarak aldığı ve sosyal normları ona öğreten, bu normlara uymasını sağlayan mesajların zihnindeki yansımalarıdır; motorik bileşen ise yukarıda belirttiğimiz haliyle kendini koruması, çocuk için ise sosyal kurallara uyması ve söz dinlemesi, kendisinden bekleneni yapmasıdır. Tüm bu sürecin sonunda hayatta kalma ise semboliktir ve çocuğun sosyal hayattaki kuralları öğrenmesiyle eşdeğerdir.
 
Üst Alt