Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
İşte, misâl için şu iki âyet-i kerîme gibi pek çok berâhin-i latîfe-i akliyeyi tazammun eden sâir âyetleri dahi kıyas eyle, tetebbu et. İşte, menâbi-i aşere ve On Medâr, bir hads-i katî, bir bürhan-ı katîyi intâc ediyorlar ve o pek esaslı hads ve o pek kuvvetli bürhan, haşir ve kıyâmete dâî ve muktazînin vücuduna katiyen delâlet ettikleri gibi, Sâni-i Zülcelâlin dahi-Onuncu Sözde katiyen ispat edildiği üzere-Hakîm, Rahîm, Hafîz, Adil gibi ekser Esmâ-i Hüsnâsı, haşir ve kıyâmetin gelmesini ve saadet-i ebediyenin vücudunu iktizâ ederler ve saadet-i ebediyenin tahakkukuna katî delâlet ederler. Demek, haşir ve kıyâmete muktazî, o derece kuvvetlidir ki, hiçbir şek ve şüpheye medâr olamaz.
Üçüncü Esas
Fâil, muktedirdir. Evet, nasıl haşrin muktazîsi, şüphesiz mevcuddur; haşri yapacak Zât da nihayet derecede muktedirdir. Onun kudretinde noksan yoktur. En büyük ve en küçük şeyler Ona nispeten birdirler. Bir baharı halk etmek bir çiçek kadar kolaydır.
Evet, bir Kadîr ki, şu âlem, bütün güneşleri, yıldızları, avâlimi, zerrâtı, cevâhiri nihayetsiz lisânlarla Onun azametine ve kudretine şehâdet eder. Hiçbir vehim ve vesvesenin hakkı var mıdır ki, haşr-i cismânîyi o kudretten istib'âd etsin?
Evet, bilmüşâhede bir Kadîr-i Zülcelâl, şu âlem içinde, her asırda birer yeni ve muntazam dünyayı halk eden, hattâ her senede birer yeni seyyar, muntazam kâinatı icad eden, hattâ her günde birer yeni muntazam âlem yapan, dâimâ şu semâvât ve arz yüzünde ve birbiri arkasında geçici dünyaları, kâinatları kemâl-i hikmet ile halk eden, değiştiren ve asırlar ve seneler, belki günler adedince muntazam âlemleri zaman ipine asan ve onunla azamet-i kudretini gösteren ve yüz bin çeşit haşrin nakışlarıyla tezyin ettiği koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına bir tek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san'atını izhâr eden bir Zât, "Nasıl Kıyâmeti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek?" denilir mi?
Şu Kadîr'in kemâl-i kudretini ve hiçbir şey Ona ağır gelmediğini ve en büyük şey, en küçük şey gibi Onun kudretine ağır gelmediğini ve hadsiz efrad, Bir tek ferd gibi o kudrete kolay geldiğini, şu âyet-i kerîme ilân ediyor:
. Şu âyetin hakikatini Onuncu Sözün Hâtimesinde icmâlen ve Nokta Risâlesi'nde ve Yirminci Mektubda izâhen beyân etmişiz. Şu makam münâsebetiyle üç mesele sûretinde bir parça izah ederiz.
İşte, Kudret-i İlâhiye, Zâtiyedir; öyle ise, acz tahallül edemez. Hem, melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder; öyle ise, mevâni tedâhül edemez. Hem, nisbeti, kanunîdir; öyle ise cüz, külle müsâvi gelir ve cüz'î, küllî hükmüne geçer. İşte şu üç meseleyi ispat edeceğiz.
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi: 28.)
Üçüncü Esas
Fâil, muktedirdir. Evet, nasıl haşrin muktazîsi, şüphesiz mevcuddur; haşri yapacak Zât da nihayet derecede muktedirdir. Onun kudretinde noksan yoktur. En büyük ve en küçük şeyler Ona nispeten birdirler. Bir baharı halk etmek bir çiçek kadar kolaydır.
Evet, bir Kadîr ki, şu âlem, bütün güneşleri, yıldızları, avâlimi, zerrâtı, cevâhiri nihayetsiz lisânlarla Onun azametine ve kudretine şehâdet eder. Hiçbir vehim ve vesvesenin hakkı var mıdır ki, haşr-i cismânîyi o kudretten istib'âd etsin?
Evet, bilmüşâhede bir Kadîr-i Zülcelâl, şu âlem içinde, her asırda birer yeni ve muntazam dünyayı halk eden, hattâ her senede birer yeni seyyar, muntazam kâinatı icad eden, hattâ her günde birer yeni muntazam âlem yapan, dâimâ şu semâvât ve arz yüzünde ve birbiri arkasında geçici dünyaları, kâinatları kemâl-i hikmet ile halk eden, değiştiren ve asırlar ve seneler, belki günler adedince muntazam âlemleri zaman ipine asan ve onunla azamet-i kudretini gösteren ve yüz bin çeşit haşrin nakışlarıyla tezyin ettiği koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına bir tek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san'atını izhâr eden bir Zât, "Nasıl Kıyâmeti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek?" denilir mi?
Şu Kadîr'in kemâl-i kudretini ve hiçbir şey Ona ağır gelmediğini ve en büyük şey, en küçük şey gibi Onun kudretine ağır gelmediğini ve hadsiz efrad, Bir tek ferd gibi o kudrete kolay geldiğini, şu âyet-i kerîme ilân ediyor:
İşte, Kudret-i İlâhiye, Zâtiyedir; öyle ise, acz tahallül edemez. Hem, melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder; öyle ise, mevâni tedâhül edemez. Hem, nisbeti, kanunîdir; öyle ise cüz, külle müsâvi gelir ve cüz'î, küllî hükmüne geçer. İşte şu üç meseleyi ispat edeceğiz.
Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi: 28.)