Yüreğimize söylediklerimiz.
Bir zamanlar bir varmış bir yokmuş diye başlardı, bütün masallar. İşte o masallardan birinde anlatıldığı gibi herkesin yaşadıkları hikayeler, masallar vardı, duyguları vardı, hissettikleri vardı, eşref saatleri vardı, uygun olmadığı anlar vardı, uygun olduğu anlar vardı. O anları düşünerek bizde diyoruz ki evet o hikayelerden biri de işte böyle başlıyor. Yine zor anlarımızdan birinde düşüncelerimiz ceryana kapıldı. Yeri geldi yüksel voltaja dayandı, yeri geldi büyük bir sarsıntı geçirdi. Yıllarımız fırtınalara tutuldu, zaman geldi gün oldu, zaman geldi saat oldu, buz gibi eridi. Rüzgarın taşı erittiği gibi ömürlerimizi eritip tüketti, adeta yağın ateşte eridiği gibi eridi.
Hergün belki yüreğimizde gördüğümüz olayların, figürlerini karşılaştırır dururduk. Bazı figürler kinimizi artırır, bazı figürler sevgimizi, sevincimizi artırırdı. Sakladığımız nice nadide güller soğuğu görünce birden bire solardı. Zaman gelir adeta zemheride kalmış gibi titrerdik. Zaman gelir kışta kıyamette ateşte kalmış gibi alev alırdık. Yine yol göründü, gönül tahtımızda yine bilmediğimiz birşeyi yüreğimizde aradık. Tan yeri ufukta ağarmamış gibi, biz karanlıkta adeta çabalıyorduk. Rahat bıraksınlar artık bizi akledelim, düşünelim, duyalım, araştıralım ve nakledelim, kararımızı kendimiz verelim diye haykırmak gelirdi içerimizden.
Gerçek olan hak olan yol görünsün, isterdik. Süründümüz yıllar ömrümüzü boşa yemesin artık diye. Ömrümüzü suya bıraktık, sel oldu ruhumuza aktı, rüzğar oldu ruhumuzu serinletti. Yalanlarla oyalanmışız meğer, biz kendimize gelmeyelim diye. Hak olan hakikate sımsıkı sarıldık, yollar sarp ve dikti, fakat geriye dönüşte yoktu. Adeta yol gözümüzde büyüyordu. Ömrümüzde kıvamını almış, hakikatin meyvası olgunlaşmış veya yorulunca da olgunlaşamamıştı. Hedeflerimiz olunca uğrunda savaştığımıza kavuşmamız sarfettiğimiz emeğimize, sabrımıza, azmimize bağlıydı. İnsanların hikayeleri hakikate gerçeklere dayanır, acıklısı olanı yürekleri titretir, güzel olanı yüzleri gülümsetirdi. Bazen umutlarımızı hoplatır, bazen dimağlarımızı köreltirdi.
Sonra vatanın bozkırları, dağları, yaylaları, ovaları insanın aklına gelir. Adeta yeniden yaşarsınız hayatınızın akışını. Bu düşüncelere birde tarihinizi katınca, adeta yeniden tarihinizi yaşarsınız. İnsan duygusaldır, taklitçidir, yalancıdır, tertemizdir, dosdoğrudur, saftır, acımasızdır vesair sayılamayak kadar meziyetleri vardır. Lâkin hiçbir zaman mükemmel değildir. İnsanın terbiyesi bütün mahlukattan en zor olanıdır. Bu gerçek hiçbir mahlukatla kıyas yapılamaz. Rabbim bütün bu meziyetleri verdiği halde şükredebiliyormuyuz?
Allah c.c. göndermişse alemlere rahmet olan gül kokulu rasulünü, son olarak insanlara tebliğini yapmışsa, 3 kere tebliğ ettiğine karşılık sahabe efendilerimizde şahidlik yapmışlarsa, sahabelerden önemli bir kısmı ilâhi kelimetullah için uzak diyarlara gitmişse ve biz bunları umursamayıp dünyayı seçmişsek artık diyecek geriye birşey kalmıyor. Yaşadığımız şu asıra bakıyoruz, a dan z ye durum vahim. Dememiz o ki şeytan daima ayrıntıları kullanarak insanların kanına giriyor. Önceleri sabrettiklerimize şimdi sabredemiyoruz.
Dünyada kıyametler koparken bizler dünyalık hiçbir şeyden ödün veremiyoruz. Hıyanet, kıyakçılık, yağcılık, haram helal birbirine girmiş. Namazımızda dualarımızda cemiyetlerimizde vesair her alanda hep bana fikirleri ön planda. Şirk, faiz, zina, moda, taklitçilik, başkasını dinlememe almış başını gidiyor. Farz ayetlere bile yumşatıcı yorumlar yapılıyor hatırı kırılmasın diye bazı zevatların (Doğru olanları müstesna). Arkadaşlar müslümansak Allah’ın emrettiği gibi kul olacağız. Dünya ve cüzdan arasına sıkışmayacağız göğsümüzdeki yüreğimizle.
Müslüman isek müslüman gibi yaşayacağız. Ebter olmayarak dinimizde verimli olacağız. Hikayelerimiz işte böyle başlar ve böyle biter demeyeceğiz. Kendimize Kur’an ve sünneti rehber edineceğiz. Ebedi olan, hatasız olan, kullarına nimetlerini veren Rabbime şükürler olsun. Bize düşen güzel bakmak, güzel söylemek, güzel düşünmek vesselâm.
Selâm ve dua ile.
31.10. 2018 Wetzlar/D. M.S.A.
Bir zamanlar bir varmış bir yokmuş diye başlardı, bütün masallar. İşte o masallardan birinde anlatıldığı gibi herkesin yaşadıkları hikayeler, masallar vardı, duyguları vardı, hissettikleri vardı, eşref saatleri vardı, uygun olmadığı anlar vardı, uygun olduğu anlar vardı. O anları düşünerek bizde diyoruz ki evet o hikayelerden biri de işte böyle başlıyor. Yine zor anlarımızdan birinde düşüncelerimiz ceryana kapıldı. Yeri geldi yüksel voltaja dayandı, yeri geldi büyük bir sarsıntı geçirdi. Yıllarımız fırtınalara tutuldu, zaman geldi gün oldu, zaman geldi saat oldu, buz gibi eridi. Rüzgarın taşı erittiği gibi ömürlerimizi eritip tüketti, adeta yağın ateşte eridiği gibi eridi.
Hergün belki yüreğimizde gördüğümüz olayların, figürlerini karşılaştırır dururduk. Bazı figürler kinimizi artırır, bazı figürler sevgimizi, sevincimizi artırırdı. Sakladığımız nice nadide güller soğuğu görünce birden bire solardı. Zaman gelir adeta zemheride kalmış gibi titrerdik. Zaman gelir kışta kıyamette ateşte kalmış gibi alev alırdık. Yine yol göründü, gönül tahtımızda yine bilmediğimiz birşeyi yüreğimizde aradık. Tan yeri ufukta ağarmamış gibi, biz karanlıkta adeta çabalıyorduk. Rahat bıraksınlar artık bizi akledelim, düşünelim, duyalım, araştıralım ve nakledelim, kararımızı kendimiz verelim diye haykırmak gelirdi içerimizden.
Gerçek olan hak olan yol görünsün, isterdik. Süründümüz yıllar ömrümüzü boşa yemesin artık diye. Ömrümüzü suya bıraktık, sel oldu ruhumuza aktı, rüzğar oldu ruhumuzu serinletti. Yalanlarla oyalanmışız meğer, biz kendimize gelmeyelim diye. Hak olan hakikate sımsıkı sarıldık, yollar sarp ve dikti, fakat geriye dönüşte yoktu. Adeta yol gözümüzde büyüyordu. Ömrümüzde kıvamını almış, hakikatin meyvası olgunlaşmış veya yorulunca da olgunlaşamamıştı. Hedeflerimiz olunca uğrunda savaştığımıza kavuşmamız sarfettiğimiz emeğimize, sabrımıza, azmimize bağlıydı. İnsanların hikayeleri hakikate gerçeklere dayanır, acıklısı olanı yürekleri titretir, güzel olanı yüzleri gülümsetirdi. Bazen umutlarımızı hoplatır, bazen dimağlarımızı köreltirdi.
Sonra vatanın bozkırları, dağları, yaylaları, ovaları insanın aklına gelir. Adeta yeniden yaşarsınız hayatınızın akışını. Bu düşüncelere birde tarihinizi katınca, adeta yeniden tarihinizi yaşarsınız. İnsan duygusaldır, taklitçidir, yalancıdır, tertemizdir, dosdoğrudur, saftır, acımasızdır vesair sayılamayak kadar meziyetleri vardır. Lâkin hiçbir zaman mükemmel değildir. İnsanın terbiyesi bütün mahlukattan en zor olanıdır. Bu gerçek hiçbir mahlukatla kıyas yapılamaz. Rabbim bütün bu meziyetleri verdiği halde şükredebiliyormuyuz?
Allah c.c. göndermişse alemlere rahmet olan gül kokulu rasulünü, son olarak insanlara tebliğini yapmışsa, 3 kere tebliğ ettiğine karşılık sahabe efendilerimizde şahidlik yapmışlarsa, sahabelerden önemli bir kısmı ilâhi kelimetullah için uzak diyarlara gitmişse ve biz bunları umursamayıp dünyayı seçmişsek artık diyecek geriye birşey kalmıyor. Yaşadığımız şu asıra bakıyoruz, a dan z ye durum vahim. Dememiz o ki şeytan daima ayrıntıları kullanarak insanların kanına giriyor. Önceleri sabrettiklerimize şimdi sabredemiyoruz.
Dünyada kıyametler koparken bizler dünyalık hiçbir şeyden ödün veremiyoruz. Hıyanet, kıyakçılık, yağcılık, haram helal birbirine girmiş. Namazımızda dualarımızda cemiyetlerimizde vesair her alanda hep bana fikirleri ön planda. Şirk, faiz, zina, moda, taklitçilik, başkasını dinlememe almış başını gidiyor. Farz ayetlere bile yumşatıcı yorumlar yapılıyor hatırı kırılmasın diye bazı zevatların (Doğru olanları müstesna). Arkadaşlar müslümansak Allah’ın emrettiği gibi kul olacağız. Dünya ve cüzdan arasına sıkışmayacağız göğsümüzdeki yüreğimizle.
Müslüman isek müslüman gibi yaşayacağız. Ebter olmayarak dinimizde verimli olacağız. Hikayelerimiz işte böyle başlar ve böyle biter demeyeceğiz. Kendimize Kur’an ve sünneti rehber edineceğiz. Ebedi olan, hatasız olan, kullarına nimetlerini veren Rabbime şükürler olsun. Bize düşen güzel bakmak, güzel söylemek, güzel düşünmek vesselâm.
Selâm ve dua ile.
31.10. 2018 Wetzlar/D. M.S.A.
Son düzenleme: