Nisa suresi ayet 60

ceylannur

Yeni Üyemiz
Nisa suresi ayet 146
Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allaha sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar müminlerle beraberdirler. Allah müminlere büyük bir ecir verecektir.

İmanını Allaha has kılan kişi bütün hayatını Onun yoluna feda eder, ihlasla sadece Ona bağlanır ve tüm bağlılıklarını, ilgilerini ve sevgisini sadece O'na hasreder. Kısacası, onun Allaha olan bağlılığı o kadar kuvvetlidir ki, herhangi bir şeyi veya kimseyi Onun yoluna feda etmeye hazırdır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Nisa suresi ayet 168
İnkâr edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onlan (başka) bir yola iletecek de değildir.

Yüce Allah: Kâfir olup zulmedenleri buyruğu ile yahudileri kastetmektedir. Yani, Muhammede niteliklerini gizlemek suretiyle, kendilerine küfre saptıktan için, insanlara da Muhammedin niteliklerini gizlediklerinden dolayı zulmetmişlerdir. Allah asla mağfiret edecek değildir Allah bunları asla bağışlamaz.
Bu, küfrü üzere ve tevbe etmeksizin ölen kimseler hakkındadır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 34
Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka. Bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Burada, eğer kötülük çıkarmaktan ve meşru sistemi yıkma girişiminden el çekerler ve davranışlarıyla kanuna bağlı ve barışsever iyi vatandaşlar olduklarını gösterirlerse, pişmanlıklarından önce suçlardan birini işlemiş bile olsalar, ayette geçen cezalardan hiçbirinin kendilerine verilmeyeceği anlamı yatmaktadır. Bununla birlikte öldürme veya hırsızlık gibi, herhangi bir bireye karşı işledikleri bir suçtan dolayı mahkemeye çağrılabilirler; fakat, işledikleri ihanet veya isyan, ya da Allah ve Rasûlüne karşı savaş suçuyla yargılanamazlar.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 39
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Bu, hırsız pişman olursa eli kesilmez demek değildir. Eli kesildikten sonra tövbe eder, kendini düzeltir ve Allah yolunda, gerçek anlamda Allaha kul olursa, kendini günahından temizleyecek olan Allahın gazabından kurtarır demektir. Öte yandan kişi, eli kesildikten sonra pişman olmaz ve kendini ıslah etmeyerek kötü düşünceler beslemeye devam ederse, gördüğü ağır cezadan sonra bile kalbini hiç temizlememiş demektir. Bu yüzden, eli kesilmeden önce olduğu gibi, yine Allahın gazabını hak edecektir. Kuranın böyle bir kişiyi, Allahın affını dilemeye ve kendini düzeltmeye teşvik etmesinin nedeni budur. El, toplumun huzurunun korunması için kesilir. Ceza mutlaka ruhu temizleyecek değildir. Ruh ancak tövbe ve Allaha yönelmekle temizlenir. Hadiste geldiğine göre, bir kere Hz. Peygamberin (s.a) emriyle bir hırsızın eli kesilmiş ve ardından Hz. Peygamber (s.a) kendisini çağırtıp Allahın affını diliyorum deyip Ona yönelmesini istemiş, hırsız istenileni yapınca, Hz. Peygamber (s.a) kendisi için Allahtan bağışlanma dilemiştir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 40
Bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir; dilediğine azap eder ve dilediğini bağışlar. Allah her şeye hakkıyle kadirdir.

âyetdeki hitab, Peygamber (sav)a ve başkalarınadır.
Yani, herhangi bir kimsenin: Biz, Allahın oğullarıyız ve sevgilileriyiz demelerini gerektirecek ve buna bağlı olarak iltimas geçmesini sağlayacak şekilde yüce Allah ile hiç bir yakınlık, bir akrabağı yoktur.
Hadler de haddi gerektiren bir işi işleyen herkese uygulanır.
Anlamının şöyle olduğu da söylenmiştir:
O, dilediği hükmü vermek hakkına sahiptir. İşte bundan dolayı yol kesici ile yolkesîci olmayıp hırsızlık yapan kimse arasında (had bakımından) fark gözetmiştir.
Başarıya ulaştıran Allahtır,
İşte hırsızlık âyeti ile ilgili olarak hırsızlığa dair bir takım hükümler bunlardır.
Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 71
Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.

Kendilerinden ahit aldığımız ve kendilerine Peygamber gönderdiğimiz jsrailoğullan, Allah tarafından imtihan edilmeyeceklerini, yaptıklarından dolayı Allah tarafından cezalandırılıp başlarına bir bela gelmeyeceğini zannettiler ve böylece gerçeği göremeyen körler ve hakkı işitmeyen sağırlar oldular. Daha önce verdikleri ahdi unuttular. Sonra yaptıklarından vaz geçip tevbe edince Allah yine de tevbelerini kabul etti. Bunlardan çoğu tekrar hakkı göremeyen ve işite-meyenier oklular. Allah, bunların yaptıklarını çok iyi görendir. Kıyamet gününde kendilerini ona göre hesaba çekecektir.

Allah Teaîa bundan sonra gelen âyetlerde, İsrailoğullarmın, Hristiyan olanlarının içine düştükleri fitnelerden bir kısmını beyan etmektedir. Bu da Hz. İsayı ilah edinmeleri ve Allah Tealanm üç ilahtan biri olduğunu iddia etmeleridir​
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 74
Yine de Allaha tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Meryemoğlıı İsa Mesih Allah´tır. diyen ve Allah üç ilahın üçüncüsüdür. diyen iki fırka, bu söylediklerinden hâlâ vaz geçip Allah´a tevbe etmiyorlar mı? Ondan günahlarının bağışlanmasını istemiyorlar mı? Halbuki Allah, yaratıklarından tevbe edenin günahını bağışlayan, tevbelerini kabul etmede çokça merhamet edendir. Onları cezalandırmaktan vaz geçip sevgisine kavuşturandır.

Bu âyeti kerime, Allah Tealanın lütuf ve rahmetinin çok büyük olduğunu gösteiTnektedir. Zira Hristiyanlann bu büyük iftira ve yalanlarına rağmen Allah onları tevbe etmeye, affedilmeye çağırmakta ve kendisinin, affeden ve merhamet eden okluğunu bildirmektedir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Maide suresi ayet 99
İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyle sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyle sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyle sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah iyi ve güzel yapanları sever.

Sizden iman edip salih emel işleyen kimseler için, haram kılınmadan önce içki içmesinde veya kumar kazancı yemesinde bir günah yoktur. Yeter ki sizler Allahın size haram kıldığı şeylerden kaçınmakta ondan korkun. Onun sizi denetlediğini bilin. Allah ve Resulünü, emir ve yasaklarında tasdik edin. Allaha ve Resulüne itaat edin. Ve her ikisini de razı edecek ameller işleyin. Sonra da Allahtan korkmaya ve imanınızda kararlı olmaya devam edin. Allahın gönderdiği emir ve yasakları değiştermeyin. Sonra da farz kılınmayan nafile ibadetler yaparak Allahtan korkun ve sizi cezalandırmasından çekinin. Zira Allah, nafile ibadetler yaparak kendisinden korkanları sever.

Âyeti kerimede üç defa müminlerin Allah taeladan korkmaları emrediliyor. Taberi diyor ki:
Burada emredilen birinci korkma, müminlerin, Allahın emirlerini kabul etmeleri ve onunla amel etmeleriyle olur. İkinci korkmaları Allahın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmada kararlı olmalarıyla gerçekleşir. Üçüncü korkmaları ise müminlerin, farzların dışında bir kısım nafile ibadetleri yerine getirmekle olacağına dair delil nedir? Cevaben denilir ki: Âyeti kerimede zikredilen
birinci korkma,
Allahın emir ve yasaklarını kabul etmelerini,
ikinci korkma ise
bu emir ve yasaklara uymada kararlı olmalarını ifade etmektedir. Böylece Allahın farz kıldığı şeyleri yapmaya devam edeceklerini bildirmektedir.
Son korkma ise,
nafile ibadetleri yaparak Allahın kendilerini cezalandırmasından kaçınmalarını ifade etmektedir. Bu son korkmayı da farz olan amellerin eda edilmesi anlamında almak lüzumsuz bir tekrar olur. Bu nedenle nafile ibadetler yaparak korkma şeklinde izah edilmesi daha evladır.

Müfessirler, bu âyeti kerimenin nüzul sebebi olarak şunu zikretmişlerdir: İçki, kumar yasaklanınca, bunlar yasaklanmadan önce bunları işleyen ve Ölüp âhirete irtihal eden kimselerin durumlarının ne olacağı hususunda sorular sorulmuş, bunun üzerine bu âyet nazil olmuş ve âyetler nazil olmadan önce içki içmiş olanların günahkâr olmadıklarını beyan etmiştir.

Bu hususta Abdullah b.Abbas diyor ki:
İçkinin haram okluğunu bildiren ayet nazil olunca sahabiler dediler ki: Ey Allahın Resulü, içkinin haram olduğunu beyan eden âyet nazil olmadan önce içki içen ve ölen kimselerin hali ne olacaktır? İşte bunun üzerine İman edip iyi amel işleyenlerin, Allahtan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, iyi amel işlemeye devam ettikleri sonra Allahtan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allahtan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah, iyilikte bulunanları sever, âyeti nazil oldu.

Enes b.Malik diyor ki:
Ben içki kadehini Ebu Talhaya, Ebu Ubeyde b.el Cerraha, Muaz b.Cebele, Şüryh b.Beyda´ya ve Ebu Dücaneye sunarken Ki onlar içtikleri hurma şarabından sarhoş olmuşlar ve başlan önlerine eğilmişti bir kimsenin dışarıdan şöyle seslendiğini işittik. Dikkat edin içki haram kılındı. Bunun üzerine bizim yanımıza herhangi bir kimse girmeden ve bizden de herhangi bir kimse dışarı çıkmadan şarapları döktük, testileri kırdık. Bir kısmımız abdest aldı bir kısmımız yıkandı. Ümmü Süleymin kokularından süründük. Sonra çıkıp Resulullahın mescidine gittik. Bir de ne görelim Resulullah (s.a.v.) Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçının ki kurtuluşa eresiniz. âyetini ve ondan sonra gelen âyeti okuyor. Bunun üzerine bir adam dedi ki: Ey Allah´ın Resulü, bizden, içki içtiği hakle ölenin yeri ne olacaktır? Bunun üzerine de Allahu teala: İman edip iyi amel işleyenler.. âyetini indirdi.

Bera b.Âzib diyor ki:
Resulullahm sahabilerinden bazıları, içki haram kılınmadan önce ölmüşlerdir. İçki haram kılınınca bir kısım insanlar dediler ki: Bizim arkadaşlarımız ne olacak? Onlar içki içerken ölüp gittiler. İşte bunun üzerine İman edip iyi amel işleyenler, Allahtan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, iyi amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allahtan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allahtan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe daha önce yediklerden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah, iyilikte bulunanları sever. ayeti nazil oldu.

Abdullah b.Mes´ud diyor ki:

"İman edip iyi amel işleyenler..." âyeti nazil olunca Resulullah bana buyurun ki: "Sen de bunlardan mısın?​
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Nisa suresi ayet 17
Allah katında makul olan tcvbe, ancak cehaletle kötülük işleyip, hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte onların tevbesini Allah kabul eder. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah katında makul olan tevbe ancak, Allaha iman ettikleri halde bilmeyerek kötülük işleyip sonra da kendilerine ölüm gelmeden önce derhal tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte böyle insanların tevbesini kabul eder. Allah, kullarından kendisine yönelenleri çok iyi bilendir, yaptıklarında ve sevk ve idaresinde hükümve hikmet sahibidir.

Âyet-i kerimede geçen ve Cehaletle kötülük işleyen diye tercüme edilen ifadesindeki Cehaletle kelimesinden neyin kastedildiği hususunda müfessirler çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a Ebul Âliye, Katade, Mücahid, Süddi, Abdullah b. Abbas, Ata b. ebi Rebah ve İbni Zeydden nakledilen bir görüşe göre, buradaki Cehaletle ifadesinden maksat, kulun, günah işleme halidir. Bu hususta Ebul Âliyenin şunu söylediği rivayet edilmiştir:
Resulullahın sahabileri derlerdi ki
Kulun günah işlemesi cehaletin kendisidir.
Katade de şöyle demiştir:
Resulullahın sahabileri, kasıtlı olsun kasıtsız olsun, herhangi bir şekilde günah işlenecek olursa onun cehalet olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu izaha göre, âyetin bu bölümünün mânâsı:
Allah katında makbul olan tevbe, ancak cahilce kötülük işleyip... şeklindedir.

b Mücahid ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre buradaki Cehaletle" ifadesinden maksat, Kasıtlı olarak günah işleyen demektir.

c Dehhaka göre ise buradaki Cehaletle ifadesinden maksat, dünyada işlenen günahtır. Taberi bu görüşlerden, tercihe şayan olanı Cehaletle ifadesinden maksat, Kötülüğü işlemektir şeklindeki görüş olduğunu söylemiştir.
Günah işleyenin, kasıtlı ve kasıtsız olması farksızdır. Aksi takdirde, kasıtlı bir şekilde günah işleyenin günahının affedilmeyeceğini söylemek icabederki, bu da, Resulullahtan geldiği sabit olan Her tevbe edenin, tevbesinin kabulünün ümit edildiği ve güneş batıdan doğmadıkça tevbe kapısının açık olduğunu şeklindeki hadislere ters düşmekte ve Allah tealanın şu âyetine muhalif olmaktadır.
Fakat tevbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. İşte onlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratilmayacaklardır..

Âyeti kerimede zikredilen ve Hemen tevbe ederler diye tercüme edilen cümlesindeki hemen ifadesinden neyin kastedildiği hususunda müfessirler çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

a Süddi ve Abdullah b. Abbasa göre
Hemen diye tercüme edilen ifadesinden maksat, Hayatta ve sıhhatli iken demektir.

b Abdullah b. Abbas, Ebu Miclez, Muhammed b. Kays ve Dehhaktan nakledilen diğer bir görüşe göre
bu ifadeden maksat, Ölüm meleğini gönneden önce demektir.
Dehhak,
kulun tevbesi, ölüm meleğini görünceye kadar geçerlidir. Ölüm meleğini gördükten sonra artık onun için tevbe imkanı yoktur. demiştir.

c Dehhak, îkrime, îbni Zeyd, Ebu Kılabe ve Hasanı Basriden nakledilen diğer bir görüşe göre Hemen diye tercüme edilen ifadesinden maksat, Ölüm gelmeden Önce tevbe etmektir Bu hususta Ebu Kılabe diyor ki:
Allah tebareke ve teala, İblise lanet edince, İblis ondan kendisine mühlet vermesini istedi. Allah teala da ona, kıyamet gününe kadar mühlet verdi. Bunun üzerine İblis İzzetine yemin olsun ki ben, Âdemoğlunun vücudunda can bulunduğu müddetçe onun kalbinden çıkmayacağım. dedi. Allah teala da Ben de izzetime yemin ederim ki, onun vücudunda can bulunduğu müddetçe ben onun için tevbe kapısını kapatmayacağım. buyurdu.
Hasanı Basri diyor ki:
Bana ulaştığına göre, Resuluîlah buyurmuştur ki
İblis, Ademin vücudunun içinin boş olduğunu görünce şöyle demiştir: İzzetine yemin olsun ki, onun vücudunda can bulunduğu müddetçe ben onun içinden çıkmayacağım. Allah teala da buyurmuştur ki
Ben de izzetime yemin ederim ki, onun vücudunda can bulunduğu müddetçe onunla tevbesi arasına girmeyeceğim.

Abdullah b. Ömer de Resulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Şüphesiz ki Allah, Can boğaza gelip dayanarak göğüse hırıltı düşmedikçe, kulun tevbesini kabul eder.
Taberi diyor ki:
Burada, Hemen tevbe ederler diye tercüme edilen ifadesini Ölüm gelip çatmadan önce Allahın emir ve yasaklarını anlayabilecek haldeyken tevbe ederler. diye izah eden görüş daha isabetlidir. Zira tevbenin mânâsı, işlemiş olduğu günahlardan dolayı pişman olmak ve bir daha yapmamaya dair karar vermektir. Kişinin, ölümünden önce böyie bir karar vermesi, her zaman için mümkündür. Ancak, böyle bir karar verebilmesi için aklının yerinde olması, ölüm sarhoşluğu ve can verme meşakkati içinde olmaması gerekir. Nitekim Resuluîlah
Göğüse hırıltı düşünceye kadar tevbenin kabul edileceğini beyan etmiştir. Önemli olan, kişinin, aklı başındayken bilinçli bir şekilde tevbe etmesidir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Nisa suresi ayet 18
Tevbe; ne, kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: Ben şimdi gerçekten tevbe ettim diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azab hazırlamışızdır.

Arapça tövbe kelimesi, geri dönmek ve yönelmek anlamlarına gelir. Günahından pişman olup ondan vazgeçen kimse, sahibinden kaçtıktan sonra tekrar efendisine geri dönen bir köleye benzetilebilir. Bu onun tövbesidir. Efendisi onun pişmanlığını ve özrünü kabul ettiğinde, ona iyi davranışlarla yönelir ve onu affeder. Arapçada bu, onun kölesine tövbesidir. Bu ayette Allah, tövbenin iki yönünü de ortaya koyuyor. Allah şöyle diyor: Sadece cahillikle, istemeden bir günah işleyen, sonra da hatalarını farkedince benim bağışlamama sığınan kullarımın tövbesini kabul ederim. Böyle bir tövbe için benim bağışlama kapılarım tamamen açıktır. Fakat hayatları boyunca Allahtan en ufak bir korku duymayan ve ölüm yaklaştığında tövbe etmeye başlayan kişi için böyle değildir. Hz. Peygamber (s.a) ölümün yaklaştığını bildirir bir belirti olmadığı zaman, yapılan tövbeleri Allahın kabul ettiğini söylemiştir. İmtihan zamanı sona erdiğinde artık kişinin günahından dönme şansı yoktur. Aynı şekilde, eğer bir kişi kâfir olarak ölüyorsa ve gözleriyle öte dünyayı gördüğü anda tövbe ederse, bu tövbe de kabul olunmaz.
 
Üst Alt