Yezîdin şerâb içmesine gelince, buna inanmak için, iki âdil şâhidin, gördüm diyerek haber vermesi lâzımdır. Leys bin Sa’d, (Emîr-ül-mü’minîn Yezîd, altmışdört senesinde vefât etdi) dedi. Bu sözü Yezîdin adâletini haber vermekdedir. Onu âdil bilmeseydi, Emîr-ül-mü’minîn demezdi. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (Kitâb-üz-zühd)de diyor ki, Yezîd, hutbe okurken, (Hasta olan kimse, en iyi amellerini araşdırıp, hep onu yapsın! En kötü amelini de araşdırıp, onu terk etsin!) dedi. Bu yazısı, Yezîdin sözünü huccet kabûl etdiğini gösteriyor. Ona şerâb içmeği, fâsık ve fâcir olmayı iftirâ eden târîhcilerin utanmaları lâzımdır. Târîhcilerin çoğu din bilgilerinde câhildirler. Bid’at deryâsına düşmüşdürler. Çoğu, Eshâb-ı kirâmı ve Selef-i sâlihîni kötüliyebilmek için hadîs uydurmakdan bile çekinmemişlerdir. Bunların maksadları din değil, dünyâ idi. İnsanların en zararlısı zekî olan câhiller, hiylekâr olan bid’at sâhibleridir. Mal satın almak için, âdil olan tâcir aranıyor da, Selef-i sâlihîn hakkında bilgi almak için, dinden ve hele adâletden nasîbi olmıyanların sözleri, yazıları nasıl kabûl olunur? (Avâsım)dan terceme temâm oldu. Bu kitâb, 1371 [m. 1951] de Mısrda basılmışdır. Son nefesde îmân ile gitmesi ve tevbe etmesi mümkin olduğu için, imâm-ı Gazâlînin “rahime-hullahü teâlâ” ve başkalarının, Yezîde la’net câiz değildir dedikleri, (Berîka)nın binonuncu sahîfesinde yazılıdır.
(Nuhbet-ül-leâlî) ismindeki, (Bed-ül-emâlî) kasîdesinin şerhini, Muhammed bin Süleymân Halebî yapmışdır. Bu şerhinde diyor ki: Yezîde, öldükden sonra, yalnız iftirâ eden taşkınlar la’net etdi. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğuna uymıyan geveze kimselerdir. Aklı olan kimse, ona dil uzatmaz, la’net etmez. Çünki, ona la’net etmeğe emr olunmadık. Kıyâmetde bundan sorulmıyacağız. Şî’îler, hâricîler ve Mu’tezile fırkasında olanların bir kısmı ve hattâ, Teftâzânî, imâm-ı Hüseynin öldürülmesinden râzı olduğu için ve buna sevindiği için ve Ehl-i beyte hakâret etdiği için ve o zemân küfre sebeb olan beytler söylediği için, ona la’net câiz olur dediler ise de, böyle söylemeleri doğru değildir. (Temhîd) kitâbında, [Ebû Şekûr Sülemî] diyor ki, (Yezîd, imâm-ı Hüseyni öldürmeği emr etmedi. Kendisine bî’at etdirilmesini, yâhud, yakalayıp, diri olarak getirilmesini emr etdi. Onlar ise, kendiliklerinden öldürdüler). Bu kötü işi, Ubeydüllah bin Ziyâd yapdı. Kûfe şehrinden asker gönderdi. Kerbelâda karşılaşıp öldürdüler. İmâm-ı Hüseyni öldürmek için emr vermek, hattâ, Peygamberlerden başka herhangi bir kimseyi öldürmek, buna halâl demedikçe, la’net etmeğe sebeb olmaz. Olsa olsa, fâsık olur. Kâfir olmaz.
(Nuhbet-ül-leâlî) ismindeki, (Bed-ül-emâlî) kasîdesinin şerhini, Muhammed bin Süleymân Halebî yapmışdır. Bu şerhinde diyor ki: Yezîde, öldükden sonra, yalnız iftirâ eden taşkınlar la’net etdi. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunluğuna uymıyan geveze kimselerdir. Aklı olan kimse, ona dil uzatmaz, la’net etmez. Çünki, ona la’net etmeğe emr olunmadık. Kıyâmetde bundan sorulmıyacağız. Şî’îler, hâricîler ve Mu’tezile fırkasında olanların bir kısmı ve hattâ, Teftâzânî, imâm-ı Hüseynin öldürülmesinden râzı olduğu için ve buna sevindiği için ve Ehl-i beyte hakâret etdiği için ve o zemân küfre sebeb olan beytler söylediği için, ona la’net câiz olur dediler ise de, böyle söylemeleri doğru değildir. (Temhîd) kitâbında, [Ebû Şekûr Sülemî] diyor ki, (Yezîd, imâm-ı Hüseyni öldürmeği emr etmedi. Kendisine bî’at etdirilmesini, yâhud, yakalayıp, diri olarak getirilmesini emr etdi. Onlar ise, kendiliklerinden öldürdüler). Bu kötü işi, Ubeydüllah bin Ziyâd yapdı. Kûfe şehrinden asker gönderdi. Kerbelâda karşılaşıp öldürdüler. İmâm-ı Hüseyni öldürmek için emr vermek, hattâ, Peygamberlerden başka herhangi bir kimseyi öldürmek, buna halâl demedikçe, la’net etmeğe sebeb olmaz. Olsa olsa, fâsık olur. Kâfir olmaz.