El-Hayy cc
EL-HAYY cc
el-Hayy, hayatı, ezelî ve ebedî olarak sarmalayan, bütün hayatların kaynağı olan, ezelî ve ebedî olarak ölmeyen, diri olan demektir.
He surrounds the life eternally, He is the source of all lifes, eternally never dying, alive.
Bugün, bir ölümlü, fânî, âciz ve fakir bir kulun olarak kâinatı seyrederek, el-Hayy ismini tefekkür etmeye çalıştım Rabbim. "Dinle beni" dercesine âyete'l-kürsî açıldı önüme:
"Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima (Hayy) diridir, (Kayyum) bütün varlığın idaresini yürütendir. O'nu ne uyuklama alır ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların her ikisini de koruması O'na ağır gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür." (Bakara sûresi (2), 255.)
Yaratılmış her şey, enerjisini, canlılığını, Senin Kudretinden almış, yaşamını sürdürüyor Allah'ım. Ve her can sahibi, Senin kudretini anlatmak için, Senin sanatın olan arz yüzüne çıkmış, hâl lisanı ile "bana bakın", "beni Yaradan'ı görün" diyor, seyredenlere!
Ben de bugün zevkle kâinatı seyrettim Allah'ım. Sabah olunca güneş, bir kırmızı ateş topu gibi yükseldi ufuktan, haykırdı adeta semalardan:
"-Bir gün daha başlıyor ey insan, zaman akıp gidiyor, Hayy'dan geldin, Hû'ya gidiyorsun, gafletten uyan."
Işıl ışıl gülümsedim güneşe, uyarısı için teşekkür ettim, hayatımın bu muhteşem takvimine.
Akşam dolunay vardı, bakıştık uzun uzun gecenin sessizliğinde. Zarif bir eda ile yıldızlarla raks ederken ay:
"-Gecelerinin hayırlı olması için duadayım ey insan! Bağrımdaki vuslat saatini sakın kaçırma, ömür trenin hızla yol alıyor. Sevgili ile buluş, halleş ki dünyayı omuzlayabilesin gündüzün zorlu vakitlerinde. Hayy'den gelip Hû'ya gidiştir bu yolculuğun adı" dedi, bana sevgiyle. Ben de bir avuç sevgiyi üfledim gökyüzüne, her gece bana eşlik eden yıldızlar kapışsınlar diye.
Toprağın kara bağrından, nâzenin başını çıkarmış, bana gülümseyen çiçeği okşadım sevgiyle:
-"Nasıl beceriyorsun bunu, koca arzı delip incecik yapraklarını zedelemeden nasıl çıkabiliyorsun yeryüzüne?" diye, sordum.
"-Hayy'dan geliyor, Hû'ya gidiyorum ben. İçimde öyle bir enerji taşıyorum ki koca arzı delebiliyorum, bunu göstermek için çıktım yeryüzüne," dedi usulca.
Ağaçlara çevirdim gözlerimi Allah'ım. Kayaları delmiş, senin kudretinin tellâllığını yapmak üzere semalara uzanan, devasa ağaçlara baktım Allah'ım! İlâhî rahmetinin eseriyle, her canlı senden bir ders almış; onu tesbih ediyor ya Allah'ım, ağaçlar da yüzlerce el mesabesindeki dallarını dergâh-ı ilâhiyene uzatmış, muhteşem bir ibadet vaziyeti alarak, duadalar sanki. Yaprakları, rüzgârların 'Hû' sedalarıyla cezbeye gelmiş salınırken Allah'ım, kendisini seyredenlere latîf ve ulvî zevkler yaşatıyor ve "Hayy olanın emriyle geldik, Hû olanı anlatıyoruz" diyorlar.
Yörüngesinde Mevlevî misali dönen atom, mikro dünyadaki en küçük canlıdan, makro dünyadaki en büyük gezegene kadar yaratılmış her şey, aşkın Hayy perdesinde en hassas tellere dokunup, ses veriyor Allah'ım!
Eşya ve yaratılmış tüm canlılar, tesbihat ile Sâni-i Zülcelâl'in isimlerinin tecellisine mukabele eden bir naz-niyâz manzumesi adeta.
Kalbim, her biri bir âyet hükmündeki yaratılmışlardan tevhid dersini almış; nefsim, yaşadığı ilhamlarda ebedî zevki fark edip, dünyayı terk etmenin gereğini anlamış, aklım, her şeyde gördüğü yaratılış intizamını ve hizmetli nakışları seyredip, kâinatın tesbihine kulak vermiş... Hayal dünyam ise muhteşem bir kâinat korosuna iştirak etmiş, Mevleviler misali havanın Hû zikrine katılarak, Hayy diyor, raks ediyor ve Allah'ı anıyor... Gönlüm secdelerde "Hayy'dan geldim, Hû'ya gidiyorum." diyor.
Ey Yüceler Yücesi Rabbim! Sevdalısı olduğum Kur'ân-ı Kerîm'inde:
"Daimî bir hayat sahibi ancak O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak O'na, hep O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." buyuruyorsun. (Mü'min sûresi (40), 65.)
Furkân sûresi (25), 58: "Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter."
Sana inanıyor, Sana dayanıyorum Rabbim... "Zaman"ı düşünüyorum Rabbim. Hayat dediğimiz şey, sadece içinde şu an yaşamakta olduğumuz dakikanın adı. O dakikadan evvel yaşanan her şey ve içindekiler "mâzî" olup ölüyor.
O dakikadan sonra yaşanacak her şeyin ve içindekilerin adı ise "istikbâl"... İstikbâl, yani yokluk... Henüz ondan haberim bile yok. Yani benim bütün dayanağım, şu, yaşamakta olduğum bir dakika, yani şu içinde olduğum an!
Ey, el-Hayy olan Rabbim! Öylesine sarmala ki beni Hayy isminle, mazim, hayatım ve istikbâlim, Hayy isminle dirilsin, ölümsüzleşsin! Sana, dolu dolu gelenlerden, Hayy isminle yaşayıp, yanına geleni diriltenlerden, ebedî âleme, varlığına şahit olarak göçenlerden ve şehit mertebesiyle ölümsüzleşenlerden eyle bizi. Âmîn.
EL-HAYY cc
el-Hayy, hayatı, ezelî ve ebedî olarak sarmalayan, bütün hayatların kaynağı olan, ezelî ve ebedî olarak ölmeyen, diri olan demektir.
He surrounds the life eternally, He is the source of all lifes, eternally never dying, alive.
"Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima (Hayy) diridir, (Kayyum) bütün varlığın idaresini yürütendir. O'nu ne uyuklama alır ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların her ikisini de koruması O'na ağır gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür." (Bakara sûresi (2), 255.)
Yaratılmış her şey, enerjisini, canlılığını, Senin Kudretinden almış, yaşamını sürdürüyor Allah'ım. Ve her can sahibi, Senin kudretini anlatmak için, Senin sanatın olan arz yüzüne çıkmış, hâl lisanı ile "bana bakın", "beni Yaradan'ı görün" diyor, seyredenlere!
Ben de bugün zevkle kâinatı seyrettim Allah'ım. Sabah olunca güneş, bir kırmızı ateş topu gibi yükseldi ufuktan, haykırdı adeta semalardan:
"-Bir gün daha başlıyor ey insan, zaman akıp gidiyor, Hayy'dan geldin, Hû'ya gidiyorsun, gafletten uyan."
Işıl ışıl gülümsedim güneşe, uyarısı için teşekkür ettim, hayatımın bu muhteşem takvimine.
Akşam dolunay vardı, bakıştık uzun uzun gecenin sessizliğinde. Zarif bir eda ile yıldızlarla raks ederken ay:
"-Gecelerinin hayırlı olması için duadayım ey insan! Bağrımdaki vuslat saatini sakın kaçırma, ömür trenin hızla yol alıyor. Sevgili ile buluş, halleş ki dünyayı omuzlayabilesin gündüzün zorlu vakitlerinde. Hayy'den gelip Hû'ya gidiştir bu yolculuğun adı" dedi, bana sevgiyle. Ben de bir avuç sevgiyi üfledim gökyüzüne, her gece bana eşlik eden yıldızlar kapışsınlar diye.
Toprağın kara bağrından, nâzenin başını çıkarmış, bana gülümseyen çiçeği okşadım sevgiyle:
-"Nasıl beceriyorsun bunu, koca arzı delip incecik yapraklarını zedelemeden nasıl çıkabiliyorsun yeryüzüne?" diye, sordum.
"-Hayy'dan geliyor, Hû'ya gidiyorum ben. İçimde öyle bir enerji taşıyorum ki koca arzı delebiliyorum, bunu göstermek için çıktım yeryüzüne," dedi usulca.
Ağaçlara çevirdim gözlerimi Allah'ım. Kayaları delmiş, senin kudretinin tellâllığını yapmak üzere semalara uzanan, devasa ağaçlara baktım Allah'ım! İlâhî rahmetinin eseriyle, her canlı senden bir ders almış; onu tesbih ediyor ya Allah'ım, ağaçlar da yüzlerce el mesabesindeki dallarını dergâh-ı ilâhiyene uzatmış, muhteşem bir ibadet vaziyeti alarak, duadalar sanki. Yaprakları, rüzgârların 'Hû' sedalarıyla cezbeye gelmiş salınırken Allah'ım, kendisini seyredenlere latîf ve ulvî zevkler yaşatıyor ve "Hayy olanın emriyle geldik, Hû olanı anlatıyoruz" diyorlar.
Yörüngesinde Mevlevî misali dönen atom, mikro dünyadaki en küçük canlıdan, makro dünyadaki en büyük gezegene kadar yaratılmış her şey, aşkın Hayy perdesinde en hassas tellere dokunup, ses veriyor Allah'ım!
Eşya ve yaratılmış tüm canlılar, tesbihat ile Sâni-i Zülcelâl'in isimlerinin tecellisine mukabele eden bir naz-niyâz manzumesi adeta.
Kalbim, her biri bir âyet hükmündeki yaratılmışlardan tevhid dersini almış; nefsim, yaşadığı ilhamlarda ebedî zevki fark edip, dünyayı terk etmenin gereğini anlamış, aklım, her şeyde gördüğü yaratılış intizamını ve hizmetli nakışları seyredip, kâinatın tesbihine kulak vermiş... Hayal dünyam ise muhteşem bir kâinat korosuna iştirak etmiş, Mevleviler misali havanın Hû zikrine katılarak, Hayy diyor, raks ediyor ve Allah'ı anıyor... Gönlüm secdelerde "Hayy'dan geldim, Hû'ya gidiyorum." diyor.
Ey Yüceler Yücesi Rabbim! Sevdalısı olduğum Kur'ân-ı Kerîm'inde:
"Daimî bir hayat sahibi ancak O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. Onun için dini halis kılarak O'na, hep O'na yalvarın. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." buyuruyorsun. (Mü'min sûresi (40), 65.)
Furkân sûresi (25), 58: "Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter."
Sana inanıyor, Sana dayanıyorum Rabbim... "Zaman"ı düşünüyorum Rabbim. Hayat dediğimiz şey, sadece içinde şu an yaşamakta olduğumuz dakikanın adı. O dakikadan evvel yaşanan her şey ve içindekiler "mâzî" olup ölüyor.
O dakikadan sonra yaşanacak her şeyin ve içindekilerin adı ise "istikbâl"... İstikbâl, yani yokluk... Henüz ondan haberim bile yok. Yani benim bütün dayanağım, şu, yaşamakta olduğum bir dakika, yani şu içinde olduğum an!
Ey, el-Hayy olan Rabbim! Öylesine sarmala ki beni Hayy isminle, mazim, hayatım ve istikbâlim, Hayy isminle dirilsin, ölümsüzleşsin! Sana, dolu dolu gelenlerden, Hayy isminle yaşayıp, yanına geleni diriltenlerden, ebedî âleme, varlığına şahit olarak göçenlerden ve şehit mertebesiyle ölümsüzleşenlerden eyle bizi. Âmîn.