Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sende kendime ait birşeyler buluyorum.
Bir resim, gizemli bir gülüş, naz, kapris, güzellik.
Hayır, bunlar sen değilsin.
Sen bu değilsin.
Farklı birşey.
Biblolar, kitaplar, kartpostallar, şiir defterin.
Hayır, bunlar da değil.
Evet sende kendime ait birşey buluyorum.
Şu çılgın fikirlerin, ya da umarsız davranışların.
Yapılmaması gereken şeyleri yapman, yolda sigara içmen mesela.
Ne bileyim, renkler eklemek istemen kırlangıcın kanadına,
her akşam balkonunda dudak payı bırakılmış hüznü yudumlaman.
Bazen de yüzünde bir karış melalle görmem seni.
İşte bunlar sensin.
Bitmez tükenmez hayallerin, merakın, hobilerin, yakınmaların,
aşıkların ve her seferinde sana yenilen gözlerim.
Konu-komşu, dedikodu kimin umurunda.
İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin.
Yine de seviyorum seni,
aklının eremeyeceği kadar.
Kalbime sığmaz oldun.
Madem şu çiğdemin bir fikri;
şu serçenin özel eşyası;
şu taşın yarına kalma kaygısı yok,
bunların hiçbiri bende de olmasın…
Diye çok düşündüm. Hatta kendimce birtakım kararlar bile aldım.
Ama olmuyor. Bir yandan yazdıklarım vasıtasıyla fikir beyan ediyor,
bir yandan olmadık şeylerin koleksiyonunu yapıyor,
bir yandan da yarına daha fazla kalabilmek için tüm gücümle şiire abanıyorum.
Özlediğim veya heves ettiğim dünya ile içinde bulunduğum dünya arasında,
kabul etmek gerekir ki, dünya kadar fark var.
Doğrudur, bir otun bile iddiası vardır.
Fakat bunu asla dile getirmez.
Doğrudur, havaya attığımız taş bile tekrara düşmez.
Bir kar tanesi bile kendini tekrar etmez. Ama biz ederiz.