Şerbet Nedir?
Şerbet, şarap ve şurup, aynı kelime kökünden gelmektedir ve Türkçeye Arapça “şerben” (içmek) kelimesinden geçmiştir. Şerbetin Batı’ya yayılışı ise, büyük oranda Osmanlı İmparatorluğu zamanında gerçekleşmiştir. Bu nedenle Batı dünyasında, Osmanlıların kullandığı şerbet kelimesinden türeyen isimlerle anılmış olup, 16. yüzyılda İtalyancaya “sorbetto” şeklinde geçmiştir. İtalyanların “sorbetto”su Fransızca “sorbet” ve İspanyolca “sorbete” kelimelerini türetmiştir. Almanlar tıpkı Fransızlar gibi “sorbet”, Sırp ve Hırvatlar “šérbe”, Portekizliler de “sorvete” demişlerdir. Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer isimlerle anılan şerbetin Avrupa’da yayılışının oldukça hızlı olduğu anlaşılmaktadır.
Özellikle 16. yüzyılda Orta Doğu ve Asya’da en çok tüketilen içeceklerden birisi olan şerbet; doğum, sünnet, düğün, bayram, imece ve ölüm gibi toplumu birleştiren hadiselerde ikram edilmesinin yanı sıra, tıpta ilaç olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca İslamiyet’te alkolü içeceklerin yasaklı olmasından dolayı, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Osmanlı’da içecek kültürü doğrudan şerbet ve hoşaflara yoğunlaşmıştır. Kaynaklara göre bütün Müslüman şehirlerinde “şerbetçi” dükkânlarına mutlaka rastlanmaktadır.
Osmanlıda Şerbet Kültürü
Şerbet, Osmanlılarda en çok tüketilen içeceklerden birisidir. Portakal, turunç,şeftali, kayısı, erik, badem, kavun çekirdeği, gül, menekşe, yasemin, nar,kızılcık, çilek, koruk, keçiboynuzu, demirhindi, vişne, fulya, zambak, muhabbet çiçeği gibi birçok çeşidi olan şerbetler günün her saatinde serinletici olarak içilmekte ve ikram edilmektedir. Halk arasında, saraylarda, konaklarda ve köşklerde çeşitli şerbetler özel ibrikler içinde bulunmakta ve yemekte su yerine ikram edilmektedir. Misafirlere kış aylarında sıcak olarak tarçın şerbetinin, yaz aylarında koruk ve bal şerbetlerinin, özellikle de nar şerbetinin sunulması kibarlık olarak görülmektedir.
Şerbetler, soğuk olmaları için içine bolca buz ilave edilerek hazırlanmakta ve Osmanlı’da şerbetler arasında özellikle “demirhindi şerbeti”nin çok meşhur olduğu bilinmektedir. Yaz aylarında sokaklarda seyyar şerbetçilerin gezdiği, sırtlarında taşıdıkları güğümler ve bellerine doladıkları bardaklarla dolaşarak halka soğuk şerbet dağıttıkları, şerbetlerin soğuk kalması için gümüş bardaklarda servis ettikleri, “Şerbet var. Şerbet! Buz gibi otuz iki dişe birden keman çaldırıyor.” ve “Cana safâ, ruhagıda” gibi sözlerle caddeleri turladıkları kaydedilmektedir.
Demirhindi (Hint Hurması) Afrika kökenli olup bütün tropikal ülkelerde, özellikle Hindistan ve Mısır’da yetiştirilen bir ağaç türüdür. Bu ağacın köklerinden yapılan demirhindi şerbeti, demirhindi, tarçın, zencefil,karanfil gibi 40 çeşit kökten oluşmaktadır. Şerbetin tatlandırılması için karakovan balı (Kars Kağızman yöresinden) kullanılmaktadır. Kökler iyice kaynatıldıktan sonra süzülüp, içine bal ilave edilerek ve bir süre daha kaynatıldıktan sonra soğuk olarak servis yapılmaktadır. Sarayda ise şerbet, tatlı, reçel, hoşaf ve turşular ile kokulu el sabunlarının ve çeşitli macunlarla ilaçların yapıldığı yer olan “Helvahane”de üretilmektedir. Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan Helvahane, sarayın en önemli bölümlerinden biridir ve 18. yüzyılda “Helvacıbaşı”nın yönetiminde 6 usta ve 100 kadar yardımcı ile çalışmaktadır.
Helvahane’de menekşe, gülşeker, gül ile limon, kırmızı gül, nilüfer, karabaş, dut, ünnap, ayva, ayva yaprağı, vişne, demirhindi, nergis, usul, dinari, şahtere şerbetleri ile çeşitli bitkilerin karışımından elde edilen ecza şerbetleri yapılmaktadır. Nilüfer çiçeği şerbeti padişaha sunulurken beraberinde taze nilüfer verildiği kaydedilmektedir.
Hazırlanan şerbetler özleri kristal sürahilerde muhafaza edilmekte, bu şerbetlere koku ve tat vermesi için şekerin yanında misk, amber ve meyve parçaları gibi maddeler konulmaktadır. Helvahane’de yapılan şerbetler dışında, Saraya dışarıdan şerbet alındığı da bilinmektedir. İstanköy ve sakız adasından her sene padişah için saraya halis limon suyu gönderildiği, Saray’da en sevilenlerden biri olan “nar şerbeti”nin Bursa’dan alındığı, ayrıca “kırmızı gül şerbeti”nin Valide Sultan için getirildiği bilinmektedir. Saray dışından gelen diğer şerbetler arasında Şam’dan gelen “Ribas”, her yıl Mısır’dan gelen Hummas (kuzu kulağı), Yanbolu-İstimye’den getirilen anber baris (kadın tuzluğu), Edirne’den gelen kırmızı gül ve gül ile limon şerbetleri bulunmaktadır. Bunlar sıradan insanların tadamadığı, saray seçkinlerinin damak zevklerine hitap eden tatlar olarak kalmıştır. Osmanlıda büyük öneme sahip olan bu şerbetlerimiz, Sultan II. Abdülhamit döneminde 19.yüzyıl sonlarında bazı gayrimüslimlerin İstanbul’da meşrubat fabrikası (gazozhane) açmaları ve daha sonraları Cumhuriyet Döneminde 1930 yılında gazoz üretimine başlanmasıyla ve daha sonrasında 1960’lı yıllarda meşrubat sanayisinin iyice gelişmesiyle gittikçe yavaş yavaş unutulmaya başlanmıştır.
Özellikle Batı’dan gelen hazır meyve suları ve gazlı içeceklerin tüketiminin yayılmasıyla şerbet kültürümüz de sönmeye başlamış, hatta şerbetlerimizin neredeyse tamamen sofralarımızdan kalkmasına neden olmuştur.
Günümüzde Şerbet Kültürü
Bugün ülkemizde şerbet kültürünün gerçekten yaşatıldığı şehir vardır, denilebilir mi bilemiyoruz. Örneğin Gaziantep’te sokaklarda ve parklarda meyan kökünden yapılan “meyan şerbeti” çok bilinen ve yaygın bir gelenektir. Ancak Gaziantep’te devam ettirilen bu kültür yeni nesil arasında pek rağbet görmemekte, bir-iki kuşak sonrasında yok olacağının sinyallerini açıkça vermektedir. Bunun yanında bazı Doğu ve Güneydoğu illerimizde de seyyar şerbetçilere rastlanır. Ancak ülkemizdeki diğer illerde seyyar şerbetçilere neredeyse hiç rastlanmamaktadır. İstanbul’da Osmanlı Mutfağı üzerine çalışan ünlü restoranlarımızda şerbet kültürümüz bugün hala son derece önem verilerek yaşatılmaktadır. Ancak bu restoranların hem sayısının az olması hem de ekonomik açıdan sadece üst kesime hitap etmelerinden dolayı sınırlı kesime hizmet verebilmektedir.
Ayrıca İstanbul’da az da olsa bazı semtlerde özellikle ramazan aylarında seyyar şerbetçilere rastlanmaktadır. Bunun yanında İstanbul kadar olmasa da Antalya, Bodrum, İzmir gibi önemli turistik merkezlerimizde de Osmanlı Mutfağı üzerine çalışan restoranlarda şerbet kültürümüz yaşatılmaktadır. Ülkemizde şerbet kültürümüzün varlığı en fazla ramazan aylarında hissedilmektedir. Son yıllarda marketlerde satılmak üzere bazı markalar tarafından şerbet üretimi yapılarak, markalaştırma çalışmasına gidilmektedir. Ancak bu markalar, şerbet üzerine yürüttükleri satış geliştirme çalışmaları ve reklam kampanyalarını sadece ramazan aylarında yapmakta, maalesef bu durum yeni nesil gençler arasında şerbet sadece ramazan aylarında içilen bir içecektir, imajı vermektedir.
Osmanlı'nın şerbetleri
Çekici renkleri, güzel tatlarıyla dünya çapında haklı bir ünü olan Osmanlı şerbetleri günümüz Türk mutfak kültüründe de doğallığı ile öne çıkıyor. Bu lezzetli ve faydalı içecekler, meyve, baharat ve çiçek özlerinden yapılır, şifalı içecekler olarak görülüp hastalıklara ilaç, dertlere deva olarak kullanılır. Ayrıca, sıcak havalarda serinlemek, yemeklerden sonra sindirimi desteklemek için de şerbetler tercih edilir. Şerbetler özel günlerde, kutlamalarda da tüketilir. Osmanlı döneminden beri sevilerek tüketilen şerbetlerin değerli tarifleri değişmeden günümüze dek gelmiştir. Günümüzde fabrikasyon meyve suları yaygın olsa da daha evvel mevsimine göre sıcak ve soğuk içilen meyve ve baharat şerbetleri revaçtaydı. Daha bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı bilinmezken, şerbetin hatırı yüksekti. Hatta kahve çıktıktan sonra bile, kahveden önce şurup ikram etmek âdetti.
Mevsimine göre Resûlullah aleyhisselâm serin şerbetleri severdi. En çok bal şerbetini tercih ederdi. Mevlânâ hazretleri, "Hayatta en sevdiğim şeyler, hamam ve şerbettir" derdi.
Her zaman, her yerde, her saat içilebilir. Meyveden, baharattan veya güzel kokulu çiçeklerden yapılır. En basiti kayısı, vişne, incir gibi meyveleri kaynatıp biraz şeker veya bal katarak hazırlanır; buz veya kar ilavesiyle ikram edilir. Şerbet sadece serinletici değil, iştah acıcıdır da. Onun için yemek davetlerinde sofraya geçmeden evvel ikram edilir. Yemekle beraber de içilir.
Demirhindi, vişne, portakal, turunç, şeftali, kayısı, erik, badem, nar, kızılcık, karadut, harnup (keçiboynuzu), koruk, sübye (kavun çekirdeği), tarçın, karanfil, meyankökü, menekşe, yasemin, gelincik, gül şurubu gibi çok çeşidi vardı.
Temr-i hindî, yani Hind hurması, aslı kalın gövdeli zümrüt yeşili renkte ekşimsi tropik bir meyvedir. Eskiden bamya, yaprak sama gibi bazı yemeklere ekşimsi tat versin diye konurdu. Üzerine şeker serpip meyve niyetine de yenirdi. Avrupalılar buna tamarint der ve alkollü içki imalinde kullanırlar.
Sağlığa birçok faydası olduğu düşünülen demirhindi sert kabukları olan bir meyvedir, Hint hurması ismiyle de bilinir. Kabuklarından ayrılan demirhindi bir gece suda bekletildikten sonra kaynatılır, şerbete karanfil ve tarçın da eklenir.
Demirhindi Nedir?
Afrika, Mısır, Güney Afrika ve Karayip topraklarında kendine can bulan demirhindi, tropikal özellikler taşıyan bir ağacın meyvesidir. Tropik topraklarda yetiştiği gibi ülkemizde demirhindi nerede yetişir diyecek olursanız, en uygun iklim şartlarını Güney kentleri karşılayacaktır. Sıcağı ve ılıman havayı seven bir ağaçtır kendisi.
Demirhindi ağaçlarında ilkbahar sonu gibi kırmızı ve sarı renklerde salkımlar oluşur. Neredeyse 20 metreyi bulan boyu ile, koyu renkli meyvelerini taşır. Olgunlaşma dönemine yakın zamanlarda demirhindi meyvesi çok ekşi tada sahiptir. Bir süre bekledikten sonra yani meyve geliştikçe tadı da tatlı hale gelir.
Demirhindi meyvesinin Arapça’da adı Hint hurması olarak geçmektedir. Meyveleri az da olsa keçiboynuzuna benzer. Çok yıllık ağaçlardan biri olan demirhindi ağacı, neredeyse 150 yıl hayata tutunur. Verimli topraklarda ve bakımı yapıldığında bir ağaçtan yaklaşık 200 kilo meyve elde edilebilir. Bu meyve Afrika civarında baharat olarak tercih edilmektedir. Ülkemizde ise sıkça Ramazan şerbetlerinde kullanılmaktadır. Hatta Ramazan şerbetinde olmasının da bir hikayesi vardır:
“Hikayeye göre Kanuni Sultan Süleyman, bir gün gezintilerinde yeniçerilerden su istemiş. Yeniçeriler de Kanuni Sultan Süleyman’a bir tas içinde buz gibi serinleten şerbet ikram etmişler. Şerbetten bir iki yudum alan Kanuni, şerbeti çok beğendiğini söylemiş. Beğenmesine karşılık şerbetin ikram edildiği tası altınla doldurup göndermiş. O günden sonra bu şerbet daha kıymetli ve duyulur hale gelmiş.”
Demirhindi Faydaları Nelerdir?
Demirhindi faydası birçok hastalığa ilaç gibi gelmektedir. Şimdi listeye göz attığınızda neden demirhindi meyvesini tüketmeliyim sorusunun yanıtını bulabilirsiniz. Demirhindi neye yarar diyorsanız:
Ramazan gecelerinde sıkça tüketilen demirhindi serbeti sağlık için çok büyük etkiye sahiptir. Pek çok kişinin severek tükettiği demirhindi şerbeti faydası ise şu şekilde ifade edilebilir:
Demirhindinin yan etkilerini çok fazla tükettiğinizde görebilirsiniz. Midede yanma ve kusma hissi ile zararlarını gösterebilir. Bu stresli etkileri görmemek için günlük miktarınızı korumalısınız. Çok fazla tüketimde karaciğeri etkileyerek tahribata neden olabilir. Uzun süre içildiğinde karaciğer işlevini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya gelir. Ölçülü olmak her zaman iyi olacaktır.
DEMİRHİNDİ ŞERBETLERİ :
1- Demirhindi Şerbeti Tarifi (temr-i Hindi) İçin
Malzemeler
* Demirhindi Şerbetini, demirhindi, karanfil, kabuk tarçın ve tozşekeri/pekmezi kaynatarak da yapabilirsiniz.
* Demirhindi meyvesini ve diğer baharatları aktarlarda rahatlıkla bulabilirsiniz.
* Demirhindinin kabuksuz ve çekirdeksiz olanından alırsanız uğraşmak zorunda kalmazsınız.
* Kaynatma süresi bazı tariflere 6 saat olarak geçse de 1-2 saat yeterli oluyor.
2- Soğuk algınlığı için Demirhindi Şerbeti
Malzemeler
2 litre soğuk suya malzemeleri ekleyelim şekerin 1 bardağı suya ilave edilecek bir gece bekletelim sabaha bitkiler rengini vermiş olacak. Sonra şekerin kalanınıda ilave edip orta ateşte 1 buçuk saat kaynatılacak .Kaynadıktan sonra ocaktan alınıp soğuyunca tamamen posasından ayrılıp süzgeç yada tülbentle süzülecek şişeye konup 1 gecede dolaptan bekletilip soğuk tüketilecek bağışıklığa ve susuzluğa birebir mayhoş tadı sevenler mutlaka denemeli
Afiyet olsun
3- Farklı yöntemlerle Demirhindi Şerbeti
Ramazanın vazgeçilmez lezzeti ama kışın da bağışıklık sistemini kuvvetlendiren, yazın harareti alan harika bir şerbet. Ayrıca ismi gibi demir eksikliklerinede çok iyi geliyor. Hazır meyve sularının zararını biliyoruz hepimiz. çok iyi bir alternatif. Demirhindiyi akşamdan tencereye alın ve üstünü dört parmak geçecek kadar su koyup kapağını kapatın. Islanıp demirhindinin kendini bırakması gerekiyor.
Ertesi gün diğer malzemeleri de içine koyup ocağın altını açıyoruz. Kaynamaya başlayınca altını kısıyoruz. Bir saat altı kısık kaynaması gerekiyor. Bir saat dolduktan sonra altını kapatıp soğumasını bekliyoruz. Soğuyan şerbeti elekten süzeceğiz. İşte burası önemli az suyla ıslatıp kaynattığımız demirhindiyi suyla yavaş yavaş açacağız. Rengi güzel olmasını isterseniz vişne suyuyla açın. Yani açma işlemi şöyle demirhindiyi elimizle sıkıyoruz.
Suyu süzülünce bir iki bardak vişne suyu veya suyun içine eleği boşaltıyoruz. Tekrar karıştırıyor ve elekten geçiriyoruz. Bu işlemi demirhindilerin kabuk gibi kalıncaya kadar devam ediyoruz. Şeker kullanmak inisiyatife kalmış. Yada içine vişne reçeli ekleyip iyice karıştırıp sonra süzebiliriz. Ekşi sevenler için kendilerince ölçü kullanabilirler. Tatlı sevenler de şeker kullanabilirler. 5 lt yakın şerbet çıkıyor.
Afiyet olsun.
4- Antibiyotik Etkili Demirhindi Şerbeti
Malzemeler
Sıcak yaz günlerinde asitli içecekler yerine doğal ev yapımı içecek sevenler için güzel bir tarifi. Öncelikle demirhindi baharatını 3-4 saat öncesinden üzerini geçecek kadar kaynar su döküp ıslatıyoruz. 3-4 saat sonra büyük bir tencereye demirhindiyi ıslattığımız su ile beraber alıyoruz. üzerine de şeker, su ve diğer baharatları da koyup yaklaşık 35, 40 dk kaynatıyoruz. Şeker oranını kendi zevkinize göre ayarlayabilirsiniz. .Ilıyınca ince bir tülbentle süzüp buzdolabında soğuttuktan sonra servise hazır hale geliyor.
Afiyet olsun.
5- Bağırsak dostu Demirhindi şerbeti
Malzemeler
Osmanlı Saray mutfağında ve tıbbi alanlarında kullanılan unutulmaya yüz tutmuş bir meyve demirhindi (Temr-i Hindi). Kanuni Sultan Süleyman’ın en çok sevdiği içecek olduğu söylenilen demirhindi şerbetini araştırdığımız zaman vücudumuz için ne kadar önemli bir meyve olduğunu görüyoruz. Vücudun su ihtiyacını giderici ve serinletici özelliği olan demirhindi şerbeti özellikle ramazan ayında tüketilen bir içecektir. Hindistan’dan Mısır’a oradan da Osmanlı Saraylarına gelen bir meyve olan demirhindiyi araştırdığımız zaman kabızlıktan bağırsaklara, kansızlıktan karaciğer yağlanmasına kadar iyi geldiği söylenen, bünyeyi güçlendiren enerji veren bir içecek olduğunu görüyoruz. Ama tıbbi bir bilgiye sahip olmadığımızdan dolayı herhangi bir rahatsızlık için bunları ilaç niyetine tüketemeyiz. Mayhoş bir tadı olan, asitli içecekler yerine evde sevdiklerimize sunabileceğimiz sağlıklı bir içecek türü olan demirhindi şerbetinin tarifine gelelim.
Bütün malzemelerimizi aktarlarda bulabiliriz.
– Aktardan paket içinde aldığımız demirhindilerimizi bir gece önceden 1 lt kadar üzerini geçecek kadar suyla ıslatıyoruz.
– Sabaha kadar rengini vermiş olan demirhindilerin içine kakulelerimizi havanda ezip tohumlarını çıkardıktan sonra atıyoruz.
– Muskat cevizi dışındaki bütün malzemelerimizi atıyoruz ve kısık ateşte kaynamaya bırakıyoruz.
-Muskat cevizimizi rendeliyoruz.
-2, 30 saat kadar kısık ateşte kaynatıyoruz.
-Soğumaya bıraktığımız şerbetimizi ince süzgeçten geçirerek posasını ayırıyoruz.
Not: Mayhoş bir tadı olan şerbetimizin damak tadınıza göre şekerini biraz fazla katabilirsiniz ya da içerken bal ile tatlandırabilirsiniz.
Afiyet olsun. .
6- Soğuk ya da sıcak içilebilen şekersiz Demirhindi Şerbeti :
Malzemeler
Malum günümüzde her şey yapaylaşırken biz de sağlığımız adına pakete giren şeylerden sağlığımız adına korkar olduk.Peki sağlıklı ve buz gibi bir şeyler içmeye ne dersiniz?
Şerbet, şarap ve şurup, aynı kelime kökünden gelmektedir ve Türkçeye Arapça “şerben” (içmek) kelimesinden geçmiştir. Şerbetin Batı’ya yayılışı ise, büyük oranda Osmanlı İmparatorluğu zamanında gerçekleşmiştir. Bu nedenle Batı dünyasında, Osmanlıların kullandığı şerbet kelimesinden türeyen isimlerle anılmış olup, 16. yüzyılda İtalyancaya “sorbetto” şeklinde geçmiştir. İtalyanların “sorbetto”su Fransızca “sorbet” ve İspanyolca “sorbete” kelimelerini türetmiştir. Almanlar tıpkı Fransızlar gibi “sorbet”, Sırp ve Hırvatlar “šérbe”, Portekizliler de “sorvete” demişlerdir. Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer isimlerle anılan şerbetin Avrupa’da yayılışının oldukça hızlı olduğu anlaşılmaktadır.
Özellikle 16. yüzyılda Orta Doğu ve Asya’da en çok tüketilen içeceklerden birisi olan şerbet; doğum, sünnet, düğün, bayram, imece ve ölüm gibi toplumu birleştiren hadiselerde ikram edilmesinin yanı sıra, tıpta ilaç olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca İslamiyet’te alkolü içeceklerin yasaklı olmasından dolayı, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Osmanlı’da içecek kültürü doğrudan şerbet ve hoşaflara yoğunlaşmıştır. Kaynaklara göre bütün Müslüman şehirlerinde “şerbetçi” dükkânlarına mutlaka rastlanmaktadır.
Osmanlıda Şerbet Kültürü
Şerbet, Osmanlılarda en çok tüketilen içeceklerden birisidir. Portakal, turunç,şeftali, kayısı, erik, badem, kavun çekirdeği, gül, menekşe, yasemin, nar,kızılcık, çilek, koruk, keçiboynuzu, demirhindi, vişne, fulya, zambak, muhabbet çiçeği gibi birçok çeşidi olan şerbetler günün her saatinde serinletici olarak içilmekte ve ikram edilmektedir. Halk arasında, saraylarda, konaklarda ve köşklerde çeşitli şerbetler özel ibrikler içinde bulunmakta ve yemekte su yerine ikram edilmektedir. Misafirlere kış aylarında sıcak olarak tarçın şerbetinin, yaz aylarında koruk ve bal şerbetlerinin, özellikle de nar şerbetinin sunulması kibarlık olarak görülmektedir.
Şerbetler, soğuk olmaları için içine bolca buz ilave edilerek hazırlanmakta ve Osmanlı’da şerbetler arasında özellikle “demirhindi şerbeti”nin çok meşhur olduğu bilinmektedir. Yaz aylarında sokaklarda seyyar şerbetçilerin gezdiği, sırtlarında taşıdıkları güğümler ve bellerine doladıkları bardaklarla dolaşarak halka soğuk şerbet dağıttıkları, şerbetlerin soğuk kalması için gümüş bardaklarda servis ettikleri, “Şerbet var. Şerbet! Buz gibi otuz iki dişe birden keman çaldırıyor.” ve “Cana safâ, ruhagıda” gibi sözlerle caddeleri turladıkları kaydedilmektedir.
Demirhindi (Hint Hurması) Afrika kökenli olup bütün tropikal ülkelerde, özellikle Hindistan ve Mısır’da yetiştirilen bir ağaç türüdür. Bu ağacın köklerinden yapılan demirhindi şerbeti, demirhindi, tarçın, zencefil,karanfil gibi 40 çeşit kökten oluşmaktadır. Şerbetin tatlandırılması için karakovan balı (Kars Kağızman yöresinden) kullanılmaktadır. Kökler iyice kaynatıldıktan sonra süzülüp, içine bal ilave edilerek ve bir süre daha kaynatıldıktan sonra soğuk olarak servis yapılmaktadır. Sarayda ise şerbet, tatlı, reçel, hoşaf ve turşular ile kokulu el sabunlarının ve çeşitli macunlarla ilaçların yapıldığı yer olan “Helvahane”de üretilmektedir. Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan Helvahane, sarayın en önemli bölümlerinden biridir ve 18. yüzyılda “Helvacıbaşı”nın yönetiminde 6 usta ve 100 kadar yardımcı ile çalışmaktadır.
Helvahane’de menekşe, gülşeker, gül ile limon, kırmızı gül, nilüfer, karabaş, dut, ünnap, ayva, ayva yaprağı, vişne, demirhindi, nergis, usul, dinari, şahtere şerbetleri ile çeşitli bitkilerin karışımından elde edilen ecza şerbetleri yapılmaktadır. Nilüfer çiçeği şerbeti padişaha sunulurken beraberinde taze nilüfer verildiği kaydedilmektedir.
Hazırlanan şerbetler özleri kristal sürahilerde muhafaza edilmekte, bu şerbetlere koku ve tat vermesi için şekerin yanında misk, amber ve meyve parçaları gibi maddeler konulmaktadır. Helvahane’de yapılan şerbetler dışında, Saraya dışarıdan şerbet alındığı da bilinmektedir. İstanköy ve sakız adasından her sene padişah için saraya halis limon suyu gönderildiği, Saray’da en sevilenlerden biri olan “nar şerbeti”nin Bursa’dan alındığı, ayrıca “kırmızı gül şerbeti”nin Valide Sultan için getirildiği bilinmektedir. Saray dışından gelen diğer şerbetler arasında Şam’dan gelen “Ribas”, her yıl Mısır’dan gelen Hummas (kuzu kulağı), Yanbolu-İstimye’den getirilen anber baris (kadın tuzluğu), Edirne’den gelen kırmızı gül ve gül ile limon şerbetleri bulunmaktadır. Bunlar sıradan insanların tadamadığı, saray seçkinlerinin damak zevklerine hitap eden tatlar olarak kalmıştır. Osmanlıda büyük öneme sahip olan bu şerbetlerimiz, Sultan II. Abdülhamit döneminde 19.yüzyıl sonlarında bazı gayrimüslimlerin İstanbul’da meşrubat fabrikası (gazozhane) açmaları ve daha sonraları Cumhuriyet Döneminde 1930 yılında gazoz üretimine başlanmasıyla ve daha sonrasında 1960’lı yıllarda meşrubat sanayisinin iyice gelişmesiyle gittikçe yavaş yavaş unutulmaya başlanmıştır.
Özellikle Batı’dan gelen hazır meyve suları ve gazlı içeceklerin tüketiminin yayılmasıyla şerbet kültürümüz de sönmeye başlamış, hatta şerbetlerimizin neredeyse tamamen sofralarımızdan kalkmasına neden olmuştur.
Günümüzde Şerbet Kültürü
Bugün ülkemizde şerbet kültürünün gerçekten yaşatıldığı şehir vardır, denilebilir mi bilemiyoruz. Örneğin Gaziantep’te sokaklarda ve parklarda meyan kökünden yapılan “meyan şerbeti” çok bilinen ve yaygın bir gelenektir. Ancak Gaziantep’te devam ettirilen bu kültür yeni nesil arasında pek rağbet görmemekte, bir-iki kuşak sonrasında yok olacağının sinyallerini açıkça vermektedir. Bunun yanında bazı Doğu ve Güneydoğu illerimizde de seyyar şerbetçilere rastlanır. Ancak ülkemizdeki diğer illerde seyyar şerbetçilere neredeyse hiç rastlanmamaktadır. İstanbul’da Osmanlı Mutfağı üzerine çalışan ünlü restoranlarımızda şerbet kültürümüz bugün hala son derece önem verilerek yaşatılmaktadır. Ancak bu restoranların hem sayısının az olması hem de ekonomik açıdan sadece üst kesime hitap etmelerinden dolayı sınırlı kesime hizmet verebilmektedir.
Ayrıca İstanbul’da az da olsa bazı semtlerde özellikle ramazan aylarında seyyar şerbetçilere rastlanmaktadır. Bunun yanında İstanbul kadar olmasa da Antalya, Bodrum, İzmir gibi önemli turistik merkezlerimizde de Osmanlı Mutfağı üzerine çalışan restoranlarda şerbet kültürümüz yaşatılmaktadır. Ülkemizde şerbet kültürümüzün varlığı en fazla ramazan aylarında hissedilmektedir. Son yıllarda marketlerde satılmak üzere bazı markalar tarafından şerbet üretimi yapılarak, markalaştırma çalışmasına gidilmektedir. Ancak bu markalar, şerbet üzerine yürüttükleri satış geliştirme çalışmaları ve reklam kampanyalarını sadece ramazan aylarında yapmakta, maalesef bu durum yeni nesil gençler arasında şerbet sadece ramazan aylarında içilen bir içecektir, imajı vermektedir.
Osmanlı'nın şerbetleri
Çekici renkleri, güzel tatlarıyla dünya çapında haklı bir ünü olan Osmanlı şerbetleri günümüz Türk mutfak kültüründe de doğallığı ile öne çıkıyor. Bu lezzetli ve faydalı içecekler, meyve, baharat ve çiçek özlerinden yapılır, şifalı içecekler olarak görülüp hastalıklara ilaç, dertlere deva olarak kullanılır. Ayrıca, sıcak havalarda serinlemek, yemeklerden sonra sindirimi desteklemek için de şerbetler tercih edilir. Şerbetler özel günlerde, kutlamalarda da tüketilir. Osmanlı döneminden beri sevilerek tüketilen şerbetlerin değerli tarifleri değişmeden günümüze dek gelmiştir. Günümüzde fabrikasyon meyve suları yaygın olsa da daha evvel mevsimine göre sıcak ve soğuk içilen meyve ve baharat şerbetleri revaçtaydı. Daha bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı bilinmezken, şerbetin hatırı yüksekti. Hatta kahve çıktıktan sonra bile, kahveden önce şurup ikram etmek âdetti.
Mevsimine göre Resûlullah aleyhisselâm serin şerbetleri severdi. En çok bal şerbetini tercih ederdi. Mevlânâ hazretleri, "Hayatta en sevdiğim şeyler, hamam ve şerbettir" derdi.
Her zaman, her yerde, her saat içilebilir. Meyveden, baharattan veya güzel kokulu çiçeklerden yapılır. En basiti kayısı, vişne, incir gibi meyveleri kaynatıp biraz şeker veya bal katarak hazırlanır; buz veya kar ilavesiyle ikram edilir. Şerbet sadece serinletici değil, iştah acıcıdır da. Onun için yemek davetlerinde sofraya geçmeden evvel ikram edilir. Yemekle beraber de içilir.
Demirhindi, vişne, portakal, turunç, şeftali, kayısı, erik, badem, nar, kızılcık, karadut, harnup (keçiboynuzu), koruk, sübye (kavun çekirdeği), tarçın, karanfil, meyankökü, menekşe, yasemin, gelincik, gül şurubu gibi çok çeşidi vardı.
Temr-i hindî, yani Hind hurması, aslı kalın gövdeli zümrüt yeşili renkte ekşimsi tropik bir meyvedir. Eskiden bamya, yaprak sama gibi bazı yemeklere ekşimsi tat versin diye konurdu. Üzerine şeker serpip meyve niyetine de yenirdi. Avrupalılar buna tamarint der ve alkollü içki imalinde kullanırlar.
Sağlığa birçok faydası olduğu düşünülen demirhindi sert kabukları olan bir meyvedir, Hint hurması ismiyle de bilinir. Kabuklarından ayrılan demirhindi bir gece suda bekletildikten sonra kaynatılır, şerbete karanfil ve tarçın da eklenir.
Demirhindi Nedir?
Afrika, Mısır, Güney Afrika ve Karayip topraklarında kendine can bulan demirhindi, tropikal özellikler taşıyan bir ağacın meyvesidir. Tropik topraklarda yetiştiği gibi ülkemizde demirhindi nerede yetişir diyecek olursanız, en uygun iklim şartlarını Güney kentleri karşılayacaktır. Sıcağı ve ılıman havayı seven bir ağaçtır kendisi.
Demirhindi ağaçlarında ilkbahar sonu gibi kırmızı ve sarı renklerde salkımlar oluşur. Neredeyse 20 metreyi bulan boyu ile, koyu renkli meyvelerini taşır. Olgunlaşma dönemine yakın zamanlarda demirhindi meyvesi çok ekşi tada sahiptir. Bir süre bekledikten sonra yani meyve geliştikçe tadı da tatlı hale gelir.
Demirhindi meyvesinin Arapça’da adı Hint hurması olarak geçmektedir. Meyveleri az da olsa keçiboynuzuna benzer. Çok yıllık ağaçlardan biri olan demirhindi ağacı, neredeyse 150 yıl hayata tutunur. Verimli topraklarda ve bakımı yapıldığında bir ağaçtan yaklaşık 200 kilo meyve elde edilebilir. Bu meyve Afrika civarında baharat olarak tercih edilmektedir. Ülkemizde ise sıkça Ramazan şerbetlerinde kullanılmaktadır. Hatta Ramazan şerbetinde olmasının da bir hikayesi vardır:
“Hikayeye göre Kanuni Sultan Süleyman, bir gün gezintilerinde yeniçerilerden su istemiş. Yeniçeriler de Kanuni Sultan Süleyman’a bir tas içinde buz gibi serinleten şerbet ikram etmişler. Şerbetten bir iki yudum alan Kanuni, şerbeti çok beğendiğini söylemiş. Beğenmesine karşılık şerbetin ikram edildiği tası altınla doldurup göndermiş. O günden sonra bu şerbet daha kıymetli ve duyulur hale gelmiş.”
Demirhindi Faydaları Nelerdir?
Demirhindi faydası birçok hastalığa ilaç gibi gelmektedir. Şimdi listeye göz attığınızda neden demirhindi meyvesini tüketmeliyim sorusunun yanıtını bulabilirsiniz. Demirhindi neye yarar diyorsanız:
- Demirhindi meyvesi besin değeri açısından pek çok mineral ve vitamine sahiptir. C vitamini, karoten, protein, folat, niasin, tiamin, bakır, potasyum, kalsiyum, demir, selenyum, fosfor, çinko ve magnezyum gibi mineralleri içermektedir.
- Demirhindi ile kan basıncı kontrol altına alınır ve vücudun ihtiyacı olan mineraller karşılanır.
- Lifli bir meyvedir. Bu yönüyle bağırsak problemleri çeken kişiler tarafından sıkça tercih edilmektedir.
- Kan şekerini dengeleyip insülini düşürür. Ayrıca kalp hastalıklarına karşı da koruyucu bir meyvedir. Tansiyon değerlerini normal seviyeye getirir.
- Antioksidan özelliklere sahip bir meyvedir. Demirhindi tüketildiğinde vücutta zararlı maddeler barınmaz. Kısa süre içinde bağırsaklardan atılır.
- Demirhindi yaraların iyileşmesinde, hücrelerin yenilenmesinde, dokuların onarılmasında büyük etkiye sahiptir.
- Cilt sağlığınızı koruyacak bir meyvedir. Cildi koruduğu gibi vücut yağlanmasının da önüne geçer. Bağırsakları çalıştıracağı için hazımsızlığı ortadan kaldırır. Bu döngü ile kilo alımı önlenir.
- Mide asitlerini dengeler ve ülser gibi mide hastalıklarının oluşmasını önler.
Ramazan gecelerinde sıkça tüketilen demirhindi serbeti sağlık için çok büyük etkiye sahiptir. Pek çok kişinin severek tükettiği demirhindi şerbeti faydası ise şu şekilde ifade edilebilir:
- Boğaz ağrısını dindirir öksürüğü keser.
- Demirhindi karaciğer dostudur. Demirhindi şerbeti içerek karaciğer yağlanmasını önleyebilirsiniz.
- Yaz sıcaklarında ferahlatıcı bir içecek olabilir. Bu yönüyle susuzluğu da giderir.
- Antioksidan özelliği sayesinde metabolizmanızı aktif hale getirir. Sık sık idrara çıkarır. Böylece vücudunuzda oluşan ödemi atabilirsiniz.
- Vücuda kanserli hücrelerin yayılmasını durdurur.
- Yemek sonrasında tüketildiğinde hazımsızlığı giderir.
- Bir bardak demirhindi şerbeti ile kan şekeri dengelenebilir.
- Mide asitlerini dengeler ve yanmayı önler.
- Bağırsaklarda oluşan iltihabı temizler.
- Kabızlık gibi problemleri ortadan kaldırır.
- Bol vitamin içermesi yönüyle vücut direncini korur ve güçlendirir.
- Demirhindi şerbeti tam bir bağışıklık dostudur.
Demirhindinin yan etkilerini çok fazla tükettiğinizde görebilirsiniz. Midede yanma ve kusma hissi ile zararlarını gösterebilir. Bu stresli etkileri görmemek için günlük miktarınızı korumalısınız. Çok fazla tüketimde karaciğeri etkileyerek tahribata neden olabilir. Uzun süre içildiğinde karaciğer işlevini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya gelir. Ölçülü olmak her zaman iyi olacaktır.
DEMİRHİNDİ ŞERBETLERİ :
1- Demirhindi Şerbeti Tarifi (temr-i Hindi) İçin
Malzemeler
- 500 gr demirhindi (tamarind)
- 1 adet zencefil kök (ginger root)
- 2 adet zerdeçal kök (turmeric root)
- 2 adet kabuk tarçın (cinnamon stick)
- 7-10 adet karanfil (cloves)
- 3-5 adet yenibahar (allspice (pimento))
- 1 adet muskat cevizi (rendele nutmeg)
- 3-5 adet kakule (cardamom seed (amomum)
- 200 ml saf gül suyu (rose water)
- 20 gr rezene (fennel)
- 20 gr anason (anise)
- 3 litre su
- Öncelikle demirhindi meyvesinin bir gece önceden 1 litre suda ıslatılarak bekletilmesi gerekiyor.
- Suda bekleyen demirhindi meyvesi suyu ile birlikte kaynatılacak büyük bir tencere alınır ve içine muskat cevizi, gül suyu, su hariç diğer baharatlar iyice yıkanıp süzüldükten sonra eklenir.
- Daha sonra muskat cevizi yıkanıp üzerine rendelenir.
- Gül suyu ve 3 litre su ilave edilerek önce yüksek ateşte daha sonra da kısık ateşte toplam 2 saat kaynatıldıktan sonra soğumaya bırakılır.
- Ekşimsi bir tadı olduğundan bu aşamada isteyen damak zevkine göre istediği miktarda tozşeker/pekmez ilave ederek biraz daha kaynatabilir.
- Tamamen soğuyup rengi çıkınca temiz bir tülbentten geçirilip cam şişeye doldurulur ve buzdolabında muhafaza edilir.
- İçerken sulandırılarak ve soğuk olarak içilmesi tavsiye edilir.
- Servis yaparken içine buz, taze nane yaprağı veya limon dilimi ilave edilebilir. Ben içerken içine 1 çay kaşığı bal karıştırıp içmeyi seviyorum siz nasıl tercih ederseniz. Afiyet olsun.
* Demirhindi Şerbetini, demirhindi, karanfil, kabuk tarçın ve tozşekeri/pekmezi kaynatarak da yapabilirsiniz.
* Demirhindi meyvesini ve diğer baharatları aktarlarda rahatlıkla bulabilirsiniz.
* Demirhindinin kabuksuz ve çekirdeksiz olanından alırsanız uğraşmak zorunda kalmazsınız.
* Kaynatma süresi bazı tariflere 6 saat olarak geçse de 1-2 saat yeterli oluyor.
2- Soğuk algınlığı için Demirhindi Şerbeti
Malzemeler
- 250 gr Demirhindi meyvesi ( Aktarlarda 1 paketi 500 gr olarak satılıyor yarısını kullanmanız yeterli )
- 2-3 adet karanfil
- 1 adet çubuk tarçın
- 1 adet zencefil
- 3-4 adet kuşburnu
- 1 buçuk su bardağı şeker
- 2 litre su
2 litre soğuk suya malzemeleri ekleyelim şekerin 1 bardağı suya ilave edilecek bir gece bekletelim sabaha bitkiler rengini vermiş olacak. Sonra şekerin kalanınıda ilave edip orta ateşte 1 buçuk saat kaynatılacak .Kaynadıktan sonra ocaktan alınıp soğuyunca tamamen posasından ayrılıp süzgeç yada tülbentle süzülecek şişeye konup 1 gecede dolaptan bekletilip soğuk tüketilecek bağışıklığa ve susuzluğa birebir mayhoş tadı sevenler mutlaka denemeli
Afiyet olsun
3- Farklı yöntemlerle Demirhindi Şerbeti
Ramazanın vazgeçilmez lezzeti ama kışın da bağışıklık sistemini kuvvetlendiren, yazın harareti alan harika bir şerbet. Ayrıca ismi gibi demir eksikliklerinede çok iyi geliyor. Hazır meyve sularının zararını biliyoruz hepimiz. çok iyi bir alternatif. Demirhindiyi akşamdan tencereye alın ve üstünü dört parmak geçecek kadar su koyup kapağını kapatın. Islanıp demirhindinin kendini bırakması gerekiyor.
Ertesi gün diğer malzemeleri de içine koyup ocağın altını açıyoruz. Kaynamaya başlayınca altını kısıyoruz. Bir saat altı kısık kaynaması gerekiyor. Bir saat dolduktan sonra altını kapatıp soğumasını bekliyoruz. Soğuyan şerbeti elekten süzeceğiz. İşte burası önemli az suyla ıslatıp kaynattığımız demirhindiyi suyla yavaş yavaş açacağız. Rengi güzel olmasını isterseniz vişne suyuyla açın. Yani açma işlemi şöyle demirhindiyi elimizle sıkıyoruz.
Suyu süzülünce bir iki bardak vişne suyu veya suyun içine eleği boşaltıyoruz. Tekrar karıştırıyor ve elekten geçiriyoruz. Bu işlemi demirhindilerin kabuk gibi kalıncaya kadar devam ediyoruz. Şeker kullanmak inisiyatife kalmış. Yada içine vişne reçeli ekleyip iyice karıştırıp sonra süzebiliriz. Ekşi sevenler için kendilerince ölçü kullanabilirler. Tatlı sevenler de şeker kullanabilirler. 5 lt yakın şerbet çıkıyor.
Afiyet olsun.
4- Antibiyotik Etkili Demirhindi Şerbeti
Malzemeler
- 100 gr Demirhindi
- 3 tane kabuk tarçın
- 3, 4 tane kök zencefil
- 7, 8 tane karanfil
- 3 tane kakule
- 2 su bardağı toz şeker
- 3. 5 lt su
Sıcak yaz günlerinde asitli içecekler yerine doğal ev yapımı içecek sevenler için güzel bir tarifi. Öncelikle demirhindi baharatını 3-4 saat öncesinden üzerini geçecek kadar kaynar su döküp ıslatıyoruz. 3-4 saat sonra büyük bir tencereye demirhindiyi ıslattığımız su ile beraber alıyoruz. üzerine de şeker, su ve diğer baharatları da koyup yaklaşık 35, 40 dk kaynatıyoruz. Şeker oranını kendi zevkinize göre ayarlayabilirsiniz. .Ilıyınca ince bir tülbentle süzüp buzdolabında soğuttuktan sonra servise hazır hale geliyor.
Afiyet olsun.
5- Bağırsak dostu Demirhindi şerbeti
Malzemeler
- 500 gr demirhindi
- 1 kök zencefil
- 2 tane kabuk tarçın
- 18-20 tane karanfil
- 10-12 tane kakule
- 7-8 tane yenibahar
- 2 tane zerdeçal
- 1 tane muskat cevizi
- 2 su bardağı şeker
- 4 litre su
Osmanlı Saray mutfağında ve tıbbi alanlarında kullanılan unutulmaya yüz tutmuş bir meyve demirhindi (Temr-i Hindi). Kanuni Sultan Süleyman’ın en çok sevdiği içecek olduğu söylenilen demirhindi şerbetini araştırdığımız zaman vücudumuz için ne kadar önemli bir meyve olduğunu görüyoruz. Vücudun su ihtiyacını giderici ve serinletici özelliği olan demirhindi şerbeti özellikle ramazan ayında tüketilen bir içecektir. Hindistan’dan Mısır’a oradan da Osmanlı Saraylarına gelen bir meyve olan demirhindiyi araştırdığımız zaman kabızlıktan bağırsaklara, kansızlıktan karaciğer yağlanmasına kadar iyi geldiği söylenen, bünyeyi güçlendiren enerji veren bir içecek olduğunu görüyoruz. Ama tıbbi bir bilgiye sahip olmadığımızdan dolayı herhangi bir rahatsızlık için bunları ilaç niyetine tüketemeyiz. Mayhoş bir tadı olan, asitli içecekler yerine evde sevdiklerimize sunabileceğimiz sağlıklı bir içecek türü olan demirhindi şerbetinin tarifine gelelim.
Bütün malzemelerimizi aktarlarda bulabiliriz.
– Aktardan paket içinde aldığımız demirhindilerimizi bir gece önceden 1 lt kadar üzerini geçecek kadar suyla ıslatıyoruz.
– Sabaha kadar rengini vermiş olan demirhindilerin içine kakulelerimizi havanda ezip tohumlarını çıkardıktan sonra atıyoruz.
– Muskat cevizi dışındaki bütün malzemelerimizi atıyoruz ve kısık ateşte kaynamaya bırakıyoruz.
-Muskat cevizimizi rendeliyoruz.
-2, 30 saat kadar kısık ateşte kaynatıyoruz.
-Soğumaya bıraktığımız şerbetimizi ince süzgeçten geçirerek posasını ayırıyoruz.
Not: Mayhoş bir tadı olan şerbetimizin damak tadınıza göre şekerini biraz fazla katabilirsiniz ya da içerken bal ile tatlandırabilirsiniz.
Afiyet olsun. .
6- Soğuk ya da sıcak içilebilen şekersiz Demirhindi Şerbeti :
Malzemeler
- 200 gr presslenmiş demirhindi
- 3 adet kabuk tarçın
- 3 adet karanfil
- 2 kaşık süzme bal
- 2 lt kaynamış su
Malum günümüzde her şey yapaylaşırken biz de sağlığımız adına pakete giren şeylerden sağlığımız adına korkar olduk.Peki sağlıklı ve buz gibi bir şeyler içmeye ne dersiniz?
- Şimdi öncelikle 2 lt suyumuzu kettle da kaynatıyoruz. Bu esnada tenceremize demirhindi, karanfil ve tarçını ekliyoruz.
- Kaynatan suyu tencereyle buluşturuyoruz ve bu şekilde 10 dk kadar orta ateşte kaynatıyoruz.
- Ocaktan alınca ılınmasını bekleyip, ılıyınca 2 kaşık balı ekliyoruz ve bir süzgeç yardımıyla süzüp, şişeleyip, dolaba kaldırıyoruz.
- Soğuyunca geriye buz gibi mayhoş şerbetin tadını çıkarmak kalıyor .