Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Belki nev-i beşere tiryak iken zehir olmuş. Yüzde seksenini atmış meşakkat ve şekâvet. Yüzde onu çıkarmış müzahraf bir saadet.
Diğer onu bırakmış beyne beyne bîrahat. Zâlim ekallin olmuş gelen ribh-i ticaret. Lâkin saadet odur: Külle ola saadet.
Lâakal ekseriyete olsa medâr-ı necât. Nev-i beşere rahmet nâzil olan şu Kur'ân, ancak kabul ediyor bir tarz-ı medeniyet:
Umuma, ya eksere verirse bir saadet. Şimdiki tarz-ı hâzır, heves serbest olmuştur, hevâ da hür olmuştur. Hayvanî bir hürriyet.
Heves tahakküm eder. Hevâ da müstebiddir. Gayr-i zarûrî hâcâtı havâic-i zarûrî hükmüne geçirmiştir. İzâle etti rahat.
Bedâvette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtac-ı fakir etmiştir. Sa'y-i helâl, masrafa etmemiştir kifâyet.
Onda hile, harama beşeri sevk etmiştir. Ahlâkın esasını şu noktadan bozmuştur. Cemaate, hem nev'e, vermiştir servet, haşmet.
Ferd-i şahsı ahlâksız, hem fakir eylemiştir. Bunun şâhidi çoktur: Kurun-u ûlâdaki mecmû-u vahşet ve cinayet, hem gadr ve hem hıyânet,
Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi Haşiye daha bulanır. Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı mânidar, hem de bir cây-ı dikkat.
Kabulde muztariptir, soğuk da davranmıştır. Evet, Şeriat-ı Garrâda olan nur-u İlâhî, hâssa-i mümtazıdır istiğnâ-i istiklâliyet.
O hâssadır bırakmaz ki o nur-u hidâyet, şu medeniyet ruhu olan Roma dehâsı ona tahakküm etsin. Onda olan hidâyet,
Bundaki felsefe ile mezc olmaz; hem aşılanmaz, hem de tâbi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat, izzet-i İmân beslediği şeriat,
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân tutmuş yed-i beyzâda hakâik-ı şeriat. O yemîn-i beyzâda birer Asâ-i Mûsâ'dır. Sehhâr medeniyet istikbâlde edecek ona secde-i hayret.
Şimdi buna dikkat et: Eski Roma, Yunan'ın iki dehâsı vardı; bir asıldan tev'emdi. Biri hayalâlûddu, biri maddeperestti.
Su içinde yağ gibi imtizâc olamadı. Mürûr-u zaman istedi, medeniyet çabaladı, Hıristiyanlık da çalıştı. Temzicine muvaffak hiçbiri de olmadı.
Herbiri istiklâlini filcümle hıfzeyledi. Hattâ el'an âdetâ o iki ruh, şimdi de cesedleri değişmiş. Alman, Fransız oldu.
Haşiye: Demek daha dehşetli kusacak. Evet, iki Harb-i Umumi ile öyle kustu ki, hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı. Kanla lekelendi.
Diğer onu bırakmış beyne beyne bîrahat. Zâlim ekallin olmuş gelen ribh-i ticaret. Lâkin saadet odur: Külle ola saadet.
Lâakal ekseriyete olsa medâr-ı necât. Nev-i beşere rahmet nâzil olan şu Kur'ân, ancak kabul ediyor bir tarz-ı medeniyet:
Umuma, ya eksere verirse bir saadet. Şimdiki tarz-ı hâzır, heves serbest olmuştur, hevâ da hür olmuştur. Hayvanî bir hürriyet.
Heves tahakküm eder. Hevâ da müstebiddir. Gayr-i zarûrî hâcâtı havâic-i zarûrî hükmüne geçirmiştir. İzâle etti rahat.
Bedâvette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtac-ı fakir etmiştir. Sa'y-i helâl, masrafa etmemiştir kifâyet.
Onda hile, harama beşeri sevk etmiştir. Ahlâkın esasını şu noktadan bozmuştur. Cemaate, hem nev'e, vermiştir servet, haşmet.
Ferd-i şahsı ahlâksız, hem fakir eylemiştir. Bunun şâhidi çoktur: Kurun-u ûlâdaki mecmû-u vahşet ve cinayet, hem gadr ve hem hıyânet,
Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi Haşiye daha bulanır. Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı mânidar, hem de bir cây-ı dikkat.
Kabulde muztariptir, soğuk da davranmıştır. Evet, Şeriat-ı Garrâda olan nur-u İlâhî, hâssa-i mümtazıdır istiğnâ-i istiklâliyet.
O hâssadır bırakmaz ki o nur-u hidâyet, şu medeniyet ruhu olan Roma dehâsı ona tahakküm etsin. Onda olan hidâyet,
Bundaki felsefe ile mezc olmaz; hem aşılanmaz, hem de tâbi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat, izzet-i İmân beslediği şeriat,
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân tutmuş yed-i beyzâda hakâik-ı şeriat. O yemîn-i beyzâda birer Asâ-i Mûsâ'dır. Sehhâr medeniyet istikbâlde edecek ona secde-i hayret.
Şimdi buna dikkat et: Eski Roma, Yunan'ın iki dehâsı vardı; bir asıldan tev'emdi. Biri hayalâlûddu, biri maddeperestti.
Su içinde yağ gibi imtizâc olamadı. Mürûr-u zaman istedi, medeniyet çabaladı, Hıristiyanlık da çalıştı. Temzicine muvaffak hiçbiri de olmadı.
Herbiri istiklâlini filcümle hıfzeyledi. Hattâ el'an âdetâ o iki ruh, şimdi de cesedleri değişmiş. Alman, Fransız oldu.
Haşiye: Demek daha dehşetli kusacak. Evet, iki Harb-i Umumi ile öyle kustu ki, hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı. Kanla lekelendi.