KEFÂLET
Bir şeyi bir şeye katmak ve eklemek Kefilin zimmetini, esas borçlu olan kişinin zimmetine mutlak bir şekilde eklemek demektir Bu tarifteki mutlak ifadesiyle kefâlet; şahıs, borç veya belirli bir mal üzerindeki kefâleti kapsamaktadır Kefâlet, borcu veya yüklendiği hususu kefilden isteme hakkı verir, yoksa borç, esas borçludan düşüp de kefil üzerinde sabit olmaz (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1328/1910, VI, 2; İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Kahire, ty, V, 389; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, Mısır, ty, IV, 260) Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre kefâlet; kefilin zimmetini, kefil olunanın zimmetine, onun borcunu kendi üzerine alarak eklemektir Bu tarife göre, borç, hem esas borçlu, hem de kefil üzerinde sâbit olmaktadır (İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire, ty, IV, 534; eş-Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc Şerhu'l Minhâc, Mısır, ty, II, 198) Şahıs ve ya belirli mal üzerindeki kefâletin hak sahibine yalnız "yüklenilen şeyin ifasını isteme" hakkını verdiği konusun dâ iki tarif zorunlu olarak birleşmektedir Borca kefâlette, borç (deyn) asılın üzerinde devam etmekle birlikte kefilin zimmetinde sâbit olmaktadır Alacaklı bunlardan yalnız birisinden borcu alma hakkına sahip olduğu için, sonuç olarak borç zimmeti tek kişide toplanmaktadır Eğer borca kefâlet, mücerred "isteme hakkı"ndan ibaret olsaydı, alacağın, kefil öldükten sonra onun terekesinden alınamaması gerekirdi Çünkü şahsa kefâlette olduğu gibi, kefilin ölümü ile, ondan alacağı isteme hakkı düşer, fakat mirasından alınır (İbn Âbidîn, age, IV, 261)
Kefâlet; Kitap, Sünnet ve İcmâ' delillerine dayanır
Kur ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Rabbi O'na (Meryem'e), Zekeriyya'yı kefil kıldı" (Alu İmrân, 3/37) Burada, Zekeriyya (as)'nın Hz Meryem'in bakımını üstlendiği belirtilmektedir "Bunun üzerine Hz Yûsuf'un adamları: Biz hükümdarın su kabını kaybettik Bulup getirene bir deve yükü mükâfat var, dediler Başkanları da Ben bu mükâfatın verileceğine kefilim, dedi" (Yûsuf, 12/72)
Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kefil, üzerine aldığı borcu bizzat yüklenendir" (Ebû Davud, BUYÛ, 88; Tirmizî, Büyû, 39; Vesâyâ, 5; İbn Mâce, Sadakât, 9; Ahmed b Hanbel, Müsned, V, 267, 293) Hz Peygamber'e namazı kıldırması için bir cenaze getirilmişti Miras olarak bir şey bırakıp bırakmadığını sordu? Bir malı olmadığını söylediler Bir borcu var mıdır? diye sordu "Evet iki dinar borcu var?" denilince; cenaze namazını kıldırmak istemedi ve "Arkadaşınızın namazını siz kıldınız" buyurdu Ebû Katâde'nin; "Ey Allâh'ın elçisi, bu iki dirhemi ben üzerime alıyorum" demesi üzerine, Hz Peygamber onun namazını kıldı (Buhârî, Havâlât, 3, 6; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 237 vd)
Diğer yandan İslâm hukukçuları; insanların ihtiyacı ve borçlunun sıkıntısının giderilmesi için kefâletin caiz olduğu konusunda görüş birliği içindedir Sadece bazı ayrıntılarda görüş ayrılığı vardır
İyi niyetle kefil olma, kefile sevap kazandıran taat kabılinden bir ameldir Kefil olan kimse Allâhu Teâlâ'nın yardımını üzerine çeker Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kimse mü'min kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allahu Teâlâ da o kimsenin yardımındadır" (Ahmed b Hanbel, Müsned, II, 274) Diğer yandan, insanlar arasında iyilik iyiliği çeker Karşılıklı yardımlaşmaya sebep olur Kur'ân'da şöyle buyurulur: "iyiliğin karşılığı ancak iyilikten başka bir şey değildir" (er-Rahmân, 55/60)
Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre kefâletin rüknü, kefilin teklifi ve alacaklının kabulünden ibarettir Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, kefil olacak kimsenin "ben kefilim" demesi yeterlidir kabul bir rükün değildir Çünkü Rasûlüllah (sas), Ebû Katâde'nin, ölen bir kimsenin borcunu üstlenmesine karşı çıkmamıştır (bk Buhârî, Havâlât, 3, 6) Ancak borçlunun rızasının gerekmediği konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır Çünkü başkasının borcunu izinsiz ödemek caiz olunca, bu borca kefil olmak öncelikle caiz olur Diğer yandan iflas etmiş olarak ölen bir kimseye kefâletin geçerli olduğunu, Ebû Hanîfe dışındaki bütün fakihler kabul ederler (el-Kâsânı, age, VI, 2; İbnu'l-Hümâm, age, V, 390; İbn Âbidin, age, IV, 260; eş-Şirazî, el-Mühezzeb, I, 340; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3 baskı, Kahire, ty, V, 535)
Kefillik şahıs veya mal yahut nakit para borçları için söz konusu olur Şahsa kefil olmak onu belirli bir tarihte, belirli bir yerde hazır bulundurmayı eder Mal veya paraya kefillikte ise, asil borçlu mal ya da para horcunu vadesinde ödemezse, kefil bunları alacaklıya ödemeyi üstlenmiş olur
Kefillik mutlak ve mukayyed olmak üzere de ikiye ayrılır:
1 Mutlak kefillik: Borcun ödenme şekil ve vadesinde söz etmeksizin yapılan kefillik sözleşmesidir Burada borç peşin ödenecekse, kefillik de başlamış olur Borç va'deli ise kefil bu vade sonuna kadar süreye sahip olur
2 Mukayyed kefillik: Kefillik için bir ay veya bir yıl gibi sure sınırlaması yoluna gidilebilir Kefillik süresinin, asıl borç suresine denk, ondan az vefa süre olması mümkün ve câizdir Çünkü borcu istemek alacaklının hakkı olup, o, kefil ve asil ile dilediği şekilde anlaşma yapabilir
Kefalet akdi, bir yıl gibi bir süreyle sınırlandırılmış ise, süre dolmadan borçlu ölse, onun malından ödenmesi gerekli olur Kefil için süre devam eder Bir yıldan önce kefil vefat ederse, borç, onun malından ödenir hale gelir Süre, asıl, borçlu için devam eder Bu görüş Hanefi, Şâfiî ve Mâlikilere aittir Çünkü Hanefîlere ölüm, zimmeti sona erdirir ve zarurî bazı durumlar dışında insanın ehliyetini ortadan kaldırır Hanbelîlerin ibn Kudâme tarafından tercih edilen bir görüşüne göre, borçlar, ölüm sebebiyle muacceliyet kazanmaz Çünkü borç bir vadeye bağlanmışsa, vade tarihi gelmedikçe talep edilemez (es-Serahsî, el-Mebsût, XX, 28; el-Kâsânî, age, V l, 3; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 545)
Bir kimse, bir şahsı belli bir yerde, meselâ mahkemede hazır bulundurmak üzere bir ay veya üç gün gibi bir süreyle kefil olsa, caizdir Bu durumda kefilden kefâlet süresi geçmedikçe kefili olduğu kimseyi teslim etmesi istenemez
Şartlı kefâlette, şartın kefâlet akdinin niteliği ile bağdaşır nitelikte olması gerekir "Ali geldiği zaman onun kefiliyim veya Ali bu beldeyi terkederse onun kefiliyim" demek gibi Yağmurun yağması veya rüzgârın esmesi gibi bir şarta bağlı olan kefâlet, derhal meydana gelir, vade geçersiz olur Çünkü bu süreler belirsizdir (el-Kâsânî, age, VI, 4; İbnü'l-Hümâm, age, V, 414; İbn Abidîn, Reddü'lMuhtâr, IV, 277)
Kefâlet akdinin şartları
Bu şartlar; kefil, borçlu veya alacaklı ile ilgili olmak üzere üç kısına ayrılabilir
1 Kefille ilgili şartlar: Kefilin akıllı olması ve büluğ çağına gelmiş bulunması gerekir Akıl hastası ve küçük çocukların kefil olması geçerli değildir Çünkü kefillik, başkasının borcunu yüklenme sebebiyle, bir teberru akdidir Bu yüzden, teberru ehliyeti bulunmayan kimse kefâlet akdi de yapamaz Bu konuda görüş birliği vardır Sefahat sebebiyle kısıtlı bulunanlar da kefâlete ehil değildir Kefâlet malî bir tasarruf olduğu için kefilin reşid olması gerekir (es-Serahsı, age, XX, 8; el-Kâsânı, age, VI, 5; İbn Âbidîn, age, IV, 262)
2 Borçlu (asil) ile ilgili şartlar:
a Kefilin, kefâlet konusunu ifaya gücü yetmesi gerekir Ebû Hanîfe'ye göre, borcunu ödemeye yetecek mal bırakmaksızın müflis olarak vefat eden kimsenin borcuna kefâlet geçerli değildir Çünkü bu borç dünya hukuku bakımından düşmüştür ibrâ ile düşen borçta olduğu gibi, buna da kefalet sahih olmaz Ölünün zimmeti ölümle sona ermiştir Onun zimmetinde borç devam etmez Ebû Yûsuf, imam Muhammed ve çoğunluk İslâm hukukçularına göre, iflâs eden ölünün borcuna kefâlet geçerlidir Delil, yukarıda verdiğimiz Ebû Katâde'den nakledilen hadistir (bk Buhârî, Havâlât, 3, 6)
b Kefilin, borçlunun kimliğini bilmesi gerekir Kefil, "İnsanlardan herhangi birisine kefil oldum" gibi belirsiz tasarrufta bulunsa, kefâlet geçerli olmaz (el-Kâsânî, age, VI, 5 vd; İbnü'l-Hümâm, age, V, 419; İbn Âbidîn, age, IV, 262, 278)
3 Alacaklıda bulunması gereken şartlar:
a Alacaklının belirli olması gerekir Aksi halde, kefâletten beklenen amaç gerçekleşmez
b Alacaklının, akit meclisinde hazır bulunması gerekir
c Alacaklının akıllı olması gerekir (es-Serahsî, age, XX, 9; el-Kâsânî age, VI, 6 vd; İbnü'l Hümam, age, V, 417; İbnü'l-Arabî, Ahkâmî'l-Kur'ân, III, 1085; ibn Kudâme, age, V, 535 vd)
4 Kefâletin konusu ile ilgili şartlar:
a Kefâlet konusunun borçlu adına yüklenilmiş olması şarttır Konunun borç, belirli bir mal, şahıs veya bir eylem olması mümkündür
b Akdin konusunun, kefil tarafından if asına guç yetirilmesi gerekir Bu yüzden had ve kısas cezalan için kefâlet geçerli değildir
c Borcun, sahih ve lazım olması gerekir Bu borç, ancak ibrâ veya edâ ile düşer Bu şart, malla ilgili kefalete âittir (el-Kâsânî, age, VI, 9; İbnu'l-Hümâm, age, V, 402 vd; ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, l l 294; ibn Kudâme, age, l V, 536 539, 557; es-Serahsî, age, XX, 50)
Kefâletin hükümleri
Kefilin, asile rucû etme hakkı vardır Kefâlet, borç üzerinde ise, kefil, ödemek zorunda kaldığı borcu asıl borçludan talep eder Kefil iki kişi olursa,-borç onlardan yarı yarıya tahsil edilir Daha sonra bu kefiller, bunu asıl borçludan isterler Alacaklı, alacağını asıl borçludan veya kefilden dilediğini tercih ederek isteme hakkına sahiptir
Kefil, borcu ödemeden önce, asıl borçludan isteyemez (es-Serahsî, age, XIX, 162; el-Kâsânî, age, VI, 10 vd; İbnü'l-Hümâm, age, V, 391, 403; eş-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1404/1984, V, 148, vd