Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Yani, muhabbet-i İlâhiyenin tecellîsinde ve o şarâb-ı muhabbetten herkes istidadına göre mesttir. Mâlûmdur ki, her kalb, kendine ihsan edeni sever ve hakiki kemâle muhabbet eder ve ulvî cemâle meftun olur. Kendiyle beraber, sevdiği ve şefkat ettiği zâtlara dahi ihsan edeni, daha pekçok sever. Acaba, sâbıkan beyân ettiğimiz gibi, herbir isminde binler ihsan defîneleri bulunan ve bütün sevdiklerimizi ihsanâtıyla mes'ud eden ve binler kemâlâtın menbaı olan ve binler tabakât-ı cemâlin medârı olan, bin bir esmâsının müsemmâsı olan Cemîl-i Zülcelâl, Mahbub-u Zülkemâl, ne derece aşk ve muhabbete lâyık olduğu ve bütün kâinat Onun muhabbetiyle mest ve sergerdan olmasının şâyeste bulunduğu anlaşılmaz mı?
İşte şu sırdandır ki, Vedûd ismine mazhar bir kısım evliyâ, "Cenneti istemiyoruz; bir lem'a-i muhabbet-i İlâhiye, ebeden bize kâfidir" demişler.
Hem ondandır ki, hadîste geldiği gibi, "Cennette bir dakika rü'yet-i cemâl-i İlâhî, bütün Cennet lezâizine fâiktir."
İşte şu nihayetsiz kemâlât-ı muhabbet, vâhidiyet ve ehadiyet dairesinde Zât-ı Zülcelâlin Kendi esmâ ve mahlûkatıyla hâsıl olur. Demek, o daire haricinde tevehhüm olunan kemâlât, kemâlât değildir.
BEŞİNCİ REMİZ: Beş Noktadır.
• Birinci Nokta: Ehl-i dalâletin vekili der ki: "Ehâdisinizde, dünya tel'in edilmiş; cîfe ismiyle yâd edilmiş. Hem, bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyayı tahkir ediyorlar; "Fenadır, pistir" diyorlar. Halbuki, sen bütün kemâlât-ı İlâhiyeye medâr ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkâne ondan bahsediyorsun."
Elcevap: Dünyanın üç yüzü var.
Birinci yüzü, Cenâb-ı Hakkın esmâsına bakar; onların nukuşunu gösterir, mânâ-i harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete değil, aşka lâyıktır.
İkinci yüzü, âhirete bakar; âhiretin tarlasıdır, Cennetin mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir; tahkire değil, muhabbete lâyıktır.
Üçüncü yüzü, insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel'abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânîdir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte, hadîste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir.
Kur'ân-ı Hakîmin kâinattan ve mevcudâttan ehemmiyetkârâne, istihsankârâne bahsi ise, evvelki iki yüze bakar. Sahabelerin ve sâir ehlullâhın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir.
İşte şu sırdandır ki, Vedûd ismine mazhar bir kısım evliyâ, "Cenneti istemiyoruz; bir lem'a-i muhabbet-i İlâhiye, ebeden bize kâfidir" demişler.
Hem ondandır ki, hadîste geldiği gibi, "Cennette bir dakika rü'yet-i cemâl-i İlâhî, bütün Cennet lezâizine fâiktir."
İşte şu nihayetsiz kemâlât-ı muhabbet, vâhidiyet ve ehadiyet dairesinde Zât-ı Zülcelâlin Kendi esmâ ve mahlûkatıyla hâsıl olur. Demek, o daire haricinde tevehhüm olunan kemâlât, kemâlât değildir.
BEŞİNCİ REMİZ: Beş Noktadır.
• Birinci Nokta: Ehl-i dalâletin vekili der ki: "Ehâdisinizde, dünya tel'in edilmiş; cîfe ismiyle yâd edilmiş. Hem, bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyayı tahkir ediyorlar; "Fenadır, pistir" diyorlar. Halbuki, sen bütün kemâlât-ı İlâhiyeye medâr ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkâne ondan bahsediyorsun."
Elcevap: Dünyanın üç yüzü var.
Birinci yüzü, Cenâb-ı Hakkın esmâsına bakar; onların nukuşunu gösterir, mânâ-i harfiyle, onlara âyinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedâniyedir. Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete değil, aşka lâyıktır.
İkinci yüzü, âhirete bakar; âhiretin tarlasıdır, Cennetin mezraasıdır, rahmetin mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir; tahkire değil, muhabbete lâyıktır.
Üçüncü yüzü, insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel'abe-i hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânîdir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte, hadîste vârid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir.
Kur'ân-ı Hakîmin kâinattan ve mevcudâttan ehemmiyetkârâne, istihsankârâne bahsi ise, evvelki iki yüze bakar. Sahabelerin ve sâir ehlullâhın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir.