Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Ey coğrafyacı efendi! Bunu ne ile izah edersin? Hangi tesadüf şu acâib-i masnuât ile dolu sefine-i Rabbâniyeyi bir meşher-i acâib yaparak, yirmi dört bin sene bir mesafede bir senede süratle çevirip, onun yüzünde dizilmiş eşyadan hiçbir şey düşürmesin?
Hem, zemin yüzündeki acîb san'atlara bak; anâsırlar ne derece hikmetle tavzif edilmişler, bir Kadîr-i Hakîmin emriyle zemin yüzündeki Rahmân misafirlerine nasıl güzel bakıyorlar, hizmetlerine koşuyorlar.
Hem, acîb ve garip san'atlar içinde rengârenk acîb hikmetli zemin yüzünün sîmâsındaki bu nakışlı çizgilere bak; nasıl sekenelerine enhâr ve çayları, deniz ve ırmakları, dağ ve tepeleri ayrı ayrı mahlûklarına ve ibâdına lâyık birer mesken ve vesâit-i nakliye yapmış. Sonra, yüz binler ecnâs-ı nebâtât ve enva-ı hayvanâtı ile kemâl-i hikmet ve intizam ile doldurup, hayat vererek şenlendirmek, vakit bevakit muntazaman mevt ile terhis ederek boşaltıp yine muntazaman ba'sü ba'de'l-mevt sûretinde doldurmak, bir Kadîr-i Zülcelâlin ve bir Hakîm-i Zülkemâlin vücûb-u vücuduna ve vahdetine yüz binler lisânlarla şehâdet ederler.
Elhâsıl, yüzü acâib-i san'ata bir meşher ve garâib-i mahlûkata bir mahşer ve kafile-i mevcudâta bir memerr ve sufûf-u ibâdına bir mescid ve makarr olan zemin bütün kâinatın kalbi hükmünde olduğundan, kâinat kadar nur-u vahdâniyeti gösterir.
İşte ey coğrafyacı efendi! Bu zemin kafası, yüz bin ağız, herbirinde yüz bin lisân ile Allah'ı tanıttırsa ve sen Onu tanımazsan, başını tabiat bataklığına soksan, derece-i kabahatini düşün. Ne derece dehşetli bir cezaya seni müstehak eder; bil, ayıl ve başını bataklıktan çıkar,
-1- de.
Yirmi Üçüncü Pencere
-2-
Hayat, kudret-i Rabbâniye mu'cizâtının en nurânîsidir, en güzelidir ve vahdâniyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır ve tecelliyât-ı Samedâniye aynalarının en câmii ve en berrağıdır.
Evet, hayat, tek başıyla bir Hayy-ı Kayyûmu bütün esmâ ve şuûnâtı ile bildirir. Çünkü hayat, pekçok sıfatın memzûc bir mâcunu hükmünde, bir ziyâ, bir tiryaktır. Elvân-ı seb'a ziyâda ve muhtelif edviyeler tiryakta nasıl ki mümtezicen bulunur; öyle de, hayat dahi pekçok sıfattan yapılmış bir hakikattir. O hakikatteki sıfatlardan bir kısmı, duygular vâsıtasıyla inbisat ederek, inkişaf edip ayrılırlar. Kısm-ı ekseri ise, hissiyât sûretinde kendilerini ihsâs ederler ve hayattan kaynama sûretinde kendilerini bildirirler.
1- Her şeyin hüküm ve tasarrufu elinde olan (Yâsin Sûresi: 83.) Allah'a İmân ettim.
2- Ölümü de, hayatı da yaratan Odur. (Mülk Sûresi: 2.)
Hem, zemin yüzündeki acîb san'atlara bak; anâsırlar ne derece hikmetle tavzif edilmişler, bir Kadîr-i Hakîmin emriyle zemin yüzündeki Rahmân misafirlerine nasıl güzel bakıyorlar, hizmetlerine koşuyorlar.
Hem, acîb ve garip san'atlar içinde rengârenk acîb hikmetli zemin yüzünün sîmâsındaki bu nakışlı çizgilere bak; nasıl sekenelerine enhâr ve çayları, deniz ve ırmakları, dağ ve tepeleri ayrı ayrı mahlûklarına ve ibâdına lâyık birer mesken ve vesâit-i nakliye yapmış. Sonra, yüz binler ecnâs-ı nebâtât ve enva-ı hayvanâtı ile kemâl-i hikmet ve intizam ile doldurup, hayat vererek şenlendirmek, vakit bevakit muntazaman mevt ile terhis ederek boşaltıp yine muntazaman ba'sü ba'de'l-mevt sûretinde doldurmak, bir Kadîr-i Zülcelâlin ve bir Hakîm-i Zülkemâlin vücûb-u vücuduna ve vahdetine yüz binler lisânlarla şehâdet ederler.
Elhâsıl, yüzü acâib-i san'ata bir meşher ve garâib-i mahlûkata bir mahşer ve kafile-i mevcudâta bir memerr ve sufûf-u ibâdına bir mescid ve makarr olan zemin bütün kâinatın kalbi hükmünde olduğundan, kâinat kadar nur-u vahdâniyeti gösterir.
İşte ey coğrafyacı efendi! Bu zemin kafası, yüz bin ağız, herbirinde yüz bin lisân ile Allah'ı tanıttırsa ve sen Onu tanımazsan, başını tabiat bataklığına soksan, derece-i kabahatini düşün. Ne derece dehşetli bir cezaya seni müstehak eder; bil, ayıl ve başını bataklıktan çıkar,
Yirmi Üçüncü Pencere
Hayat, kudret-i Rabbâniye mu'cizâtının en nurânîsidir, en güzelidir ve vahdâniyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır ve tecelliyât-ı Samedâniye aynalarının en câmii ve en berrağıdır.
Evet, hayat, tek başıyla bir Hayy-ı Kayyûmu bütün esmâ ve şuûnâtı ile bildirir. Çünkü hayat, pekçok sıfatın memzûc bir mâcunu hükmünde, bir ziyâ, bir tiryaktır. Elvân-ı seb'a ziyâda ve muhtelif edviyeler tiryakta nasıl ki mümtezicen bulunur; öyle de, hayat dahi pekçok sıfattan yapılmış bir hakikattir. O hakikatteki sıfatlardan bir kısmı, duygular vâsıtasıyla inbisat ederek, inkişaf edip ayrılırlar. Kısm-ı ekseri ise, hissiyât sûretinde kendilerini ihsâs ederler ve hayattan kaynama sûretinde kendilerini bildirirler.
1- Her şeyin hüküm ve tasarrufu elinde olan (Yâsin Sûresi: 83.) Allah'a İmân ettim.
2- Ölümü de, hayatı da yaratan Odur. (Mülk Sûresi: 2.)