Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Hem, dünyada gençliğe muhabbet, yani, ibâdette gençlik kuvvetini sarf etmenin neticesi, dâr-ı saadette ebedî bir gençliktir.
Üçüncü İşaret: Refîka-i hayatına meşrû dairesinde, yani, latîf şefkatine, güzel hasletine, hüsn-ü sîretine binâen samimi muhabbet ile refîka-i hayatını da nâşizelikten, sâir günahlardan muhâfaza etmenin netice-i uhreviyesi ise, Rahîm-i Mutlak, o refîka-i hayatı hûrilerden daha güzel bir sûrette ve daha zînetli bir tarzda, daha câzibedar bir şekilde, ona dâr-ı saadette ebedî bir refîka-i hayatı ve dünyadaki eski mâceraları birbirine mütelezzizâne nakletmek ve eski hâtırâtı birbirine tahattur ettirecek enîs, latîf, ebedî bir arkadaş, bir muhib ve mahbub olarak verileceğini vaad etmiştir. Elbette vaad ettiği şeyi, katî verecektir.
Dördüncü İşaret: Vâlideyn ve evlâda muhabbet-i meşrûanın neticesi, nass-ı Kur'ân ile, Cenâb-ı Erhamü'r-Râhimîn, onların makamları ayrı ayrı da olsa, yine o mes'ud âileye sâfî olarak lezzet-i sohbeti Cennete lâyık bir hüsn-ü muâşeret sûretinde dâr-ı bekâda ebedî mülâkât ile ihsan eder. Ve on beş yaşına girmeden, yani, hadd-i bülûğa vâsıl olmadan vefât eden çocuklar,
-1- ile tâbir edilen Cennet çocukları şeklinde ve Cennete lâyık bir tarzda, gayet süslü, sevimli bir sûrette onları Cennette dahi peder ve vâlidelerinin kucaklarına verir, veledperverlik hislerini memnun eder, ebedî o zevki ve o lezzeti onlara verir. Zîrâ çocuklar sinn-i teklife girmediklerinden, ebedî sevimli, şirin çocuk olarak kalacaklar. Dünyadaki her lezzetli şeyin en âlâsı Cennette bulunur. Yalnız çok şirin olan veledperverlik, yani, çocuklarını sevip okşamak zevki, Cennet tenâsül yeri olmadığından, Cennette yoktur zannedilirdi. İşte bu sûrette, o dahi vardır. Hem en zevkli ve en şirin bir tarzda vardır. İşte, kable'l-bülûğ evlâdı vefât edenlere müjde!
Beşinci İşaret: Dünyada, "Elhubbu fillâh" -2- hükmünce, sâlih ahbablara muhabbetin neticesi, Cennette,
-3- ile tâbir edilen, karşı karşıya kurulmuş Cennet iskemlelerinde oturup hoş, şirin, güzel, tatlı bir sûrette dünya mâceralarını ve kadîm olan hâtırâtlarını birbirine nakledip eğlendirmeleri sûretinde, firâksız, sâfî bir muhabbet ve sohbet sûretinde, ahbablarıyla görüştüreceği, Kur'ân'ın nassıyla sabittir.
1- Ebediyen yaşlanmayacak olan çocuklar. (Vâkıa Sûresi: 17.)
2- Allah için sevmek. (Feyzü'l-Kadîr, 2:28, hadîs no: 1241.)
3- Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi: 47.)
Üçüncü İşaret: Refîka-i hayatına meşrû dairesinde, yani, latîf şefkatine, güzel hasletine, hüsn-ü sîretine binâen samimi muhabbet ile refîka-i hayatını da nâşizelikten, sâir günahlardan muhâfaza etmenin netice-i uhreviyesi ise, Rahîm-i Mutlak, o refîka-i hayatı hûrilerden daha güzel bir sûrette ve daha zînetli bir tarzda, daha câzibedar bir şekilde, ona dâr-ı saadette ebedî bir refîka-i hayatı ve dünyadaki eski mâceraları birbirine mütelezzizâne nakletmek ve eski hâtırâtı birbirine tahattur ettirecek enîs, latîf, ebedî bir arkadaş, bir muhib ve mahbub olarak verileceğini vaad etmiştir. Elbette vaad ettiği şeyi, katî verecektir.
Dördüncü İşaret: Vâlideyn ve evlâda muhabbet-i meşrûanın neticesi, nass-ı Kur'ân ile, Cenâb-ı Erhamü'r-Râhimîn, onların makamları ayrı ayrı da olsa, yine o mes'ud âileye sâfî olarak lezzet-i sohbeti Cennete lâyık bir hüsn-ü muâşeret sûretinde dâr-ı bekâda ebedî mülâkât ile ihsan eder. Ve on beş yaşına girmeden, yani, hadd-i bülûğa vâsıl olmadan vefât eden çocuklar,
Beşinci İşaret: Dünyada, "Elhubbu fillâh" -2- hükmünce, sâlih ahbablara muhabbetin neticesi, Cennette,
1- Ebediyen yaşlanmayacak olan çocuklar. (Vâkıa Sûresi: 17.)
2- Allah için sevmek. (Feyzü'l-Kadîr, 2:28, hadîs no: 1241.)
3- Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi: 47.)